Ahmet Çakır
Gomis’in gördüğü gerçek
Galatasaray’ın bu sezon yaşadığı akıl almaz durumun elbette pek çok nedeni var. Bu konulara yeterince yakın olmayan ama ‘uzaktan atışlarla’ her şeyi açıklayabileceklerini sananların anlayabilecekleri ve anlatabilecekleri durumlar değil bunlar. Gerçi sürekli onlar konuşuyor ama sadece gevezelik ediyorlar. Vatandaşın da bundan bir yakınması olmayınca devran böyle sürüp gidiyor.
Sarı-kırmızılı takımın toplam kadro değeri devre arasında 111 milyon Euro olarak açıklandı. En pahalı kadroya Fenerbahçe sahip; onlara biçilen değer ise 126 milyon Euro. Elbette ki sürekli başarısızlık, başka pek çok şeyle birlikte bu değerin de düşmesine yol açıyor. Konyaspor’un sezon başındaki kadro değeri 26 milyon olarak açıklanmıştı. Şimdi bu rakam 34 milyon Euro olarak yeniden değerleme yapıldı. Fenerbahçe ve Galatasaray’ın kadro değerlerinin de epeyce düştüğünü kestirebiliriz.
Bu kadar büyük kadro değeri haliyle aynı zamanda maliyet anlamına geliyor. Kadrolarında yıllık maliyeti 4 milyon, 3 milyon, 2 milyon Euro olan yığınla futbolcu var. Hiçbir başarı ve buna bağlı olarak para kazanamasanız da onların ücretlerini takır takır ödeyeceksiniz. Bu da zaten batık durumda olan kulübün büsbütün perişan bir duruma düşmesi anlamını taşıyor.
· · ·
Takımların başarısızlıklarında standart olarak değerlendirilen etkenlerin başında kadro yetersizliği ya da bununla ilgili çalışmanın hatalı yapılmış olması geliyor. Galatasaray için bu durum sürekli tekrarlanıyor. Takımda bazı yerlerin boş olduğu, oyuncuların büyük bir bölümünün Sarı-kırmızılı formayı giyebilecek kalitede olmadıkları ifade ediliyor. Buna yanlış diyebilmek de kolay değil, sonuç ortada.
Başarısızlıkta ikinci önemli etken teknik direktör oluyor. Bazı takımların tamamen aynı kadro ile teknik adam değişikliği sonrasında ciddi bir sıçrama gösterdikleri görülüyor, biliniyor. Bu sezonki en çarpıcı örnek Başakşehir’de yaşandı. Aykut Kocaman’ın gidip Emre Belözoğlu’nun gelmesiyle takım müthiş bir sıçrama gerçekleştirdi.
Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, Mehmet Demirkol kardeşimizin muhteşem saptamasıyla şu anda kulüp tarihinde Ali Sami Yen’den sonraki ikinci adam durumunda. Ayrıca, takımın ligdeki perişanlığına karşın Avrupa başarısı da onun hanesindeki büyük bir artı puan. Dolayısıyla Terim’in yaşanan sıkıntıdaki payının ne olduğu yolunda değişik görüşler var. Taraftar ve camia bu konuda ikiye bölünmüş gibi.
Bunlardan sonraki etkenleri değişik sıralamalarla saymak olanaklı. Galatasaray için bu sezon hakemler çok belirleyici oldu. Sarı-kırmızılı takım belki de lig tarihi boyunca görülmedik süreklilikte hakem sıkıntısı yaşadı. Bu durum sadece maçların kaybedilmesine yol açmakla kalmadı, sorun Muslera’nın sakatlığından takımın özgüven kaybıyla darmadağın olmasına kadar vardı.
· · ·
Başarılı takımlar için en çok söylenen etkenlerden biri ‘arkadaşlık’tır. ‘Kolej takımı olduk’ bunun bir başka ifadesidir. Belleğinizde şöyle küçük bir tarama yaptığınızda bunun doğruluğunu anlatan bir yığın söz ve görüntü bulabilirsiniz. Sarı-kırmızılı takımın özellikle 1996-2000 dönemindeki başarılarını çok yakından izlemiş biriyim. O dönemin de sihirli sözcüklerinden birinin arkadaşlık olduğunu söyleyebilirim.
Fakat bu kendiliğinden olan bir şey değildi. Takım içinde kendisine bu rolün düştüğünü kabul eden birileri arkadaşlarını idmanlar ve maçlar dışında biraraya toplar, tam anlamıyla birlikte gülüp birlikte eğlenirlerdi. Paraların ödenmediği dönemdeki yardımlaşmaları da bu arkadaşlığın daha da pekişmesini sağlamıştı. Terim’in eşi Fulya Hanım da bu aile ortamına ve dayanışmaya katkıda bulunmuştu. Böyle bir bütünleşmeyle neler başarıldığını biliyorsunuz.
Bu sezon ise Galatasaray’da sözü edilen noktada da bir dağınıklık gözleniyordu. En çarpıcı örnek de Marcao ile Kerem arasında yaşanan olaydı. O çatışma her bakımdan büyük sıkıntı yaratırken, Terim’in eskisi kadar takım ve oyuncular üzerinde etkili olamadığı da çok çarpıcı biçimde ortaya çıktı… Teknik adam boyutunda söylenmesi gereken bir başka sıkıntıyı herkes biliyor, Terim’in aldığı cezalar, yaşanan dağınıklığı derinleştirdi.
· · ·
Biliyorum, epeyce uzattım ama işte bu noktada Gomis devreye girdi. Galatasaray, birkaç yıl önce vedalaştığı golcüsünü, şu anda yaşadığı büyük sıkıntının çözümü olarak geri alırken, Fransız oyuncunun gol atma dışında da çok önemli başka işler yapabileceği ortaya çıktı. Belli ki Gomis, katıldığı birkaç idman ve başka ortamlarda, en büyük eksiğin takımdaki arkadaşlık olduğunu görmüştü.
Bunun için hemen devreye girdi ve arkadaşlarına bir yemek vererek onların saha dışındaki arkadaşlığı için adım atmış oldu. Bunun ne kadar önemli bir iş olduğunu, bu konuları biliyormuş gibi görünmeye çalışan değil de gerçekten bilen bir tanıdığınız varsa ondan öğrenebilirsiniz. Gomis, bu sezonun önemli eksiklerinden biri olan saha içindeki liderlik için işe dışardan başlamış oldu.
Bunun önemini ve değerini elbette ki maçlarda göreceğiz. Zaten bizleri birinci dereceden ilgilendiren durum da odur. Fransız yıldızın durumu bu kadar kısa sürede fark edip eyleme geçmiş olması da gerçek bir lider tavrıdır. Sarı-kırmızılı takımın bu sezon yaşadığı arkadaşlık eksikliği ve bunun yarattığı dağınıklığın ortadan kaldırılması pek çok sorunun çözümü anlamına gelecektir.
Gomis’in birkaç günde gördüğü bu yıkıcı gerçeği çok önceden farkedip gereğini yapmak zorunda olanlarla ilgili bir paragraf açarak konuyu dağıtmayalım. Onu sonra konuşuruz.