Fatma Acar Ünlü

Fatma Acar Ünlü

GIDA KRİZİ KAPIDA

Gıda krizi dünyanın ana gündem maddelerinden biri oldu. Yaşanan sağlık krizi ile beraber tüm dünya ülkeleri gıda kriziyle karşı karşıya kaldı ve bu durum karşısında birçok ülke tarım politikalarını yeniden gözden geçirerek önemli adımlar atmaya başladı.

GIDA KRİZİNİN NEDENLERİ

Uluslararası tarım piyasalarında yaşanan başlıca gelişmeler; pandemi sürecinin etkisi, gıda tedarik zincirindeki bozulmalar, kotalar ve yasaklar, ülkelerin tarım ve gıda tedarik şirketlerinin devletleşmesi, fonların emtia piyasasına ilgisi gibi birbiri ile ilişkili çok sayıda faktörün etkisi şeklinde özetlenebilirken, bir süredir fiyat istikrarının bozulduğu ve oynaklıkların arttığı bir piyasa yaşamaktayız.

Yüksek enerji fiyatları, iklim krizi, küreselleşme ve hızlı kentleşme, gıda tüketimi ile üretimi tüm piyasaları etkilemektedir. Temel nedenler arz ve talep dengesinin değişmesi ile ilgilidir. Bu dengenin talep yönünde aşırı değişmesi, arz yönünde de istenen artışların sağlanamaması dünya gıda krizinin ortaya çıkış nedenlerini oluşturmaktadır.

Son yıllarda petrol fiyatlarındaki yükseliş tüm sektörlerde olduğu gibi tarım sektöründe de üretim maliyetlerini olumsuz etkilemiştir. Doğal kaynaklar bakımından yetersiz gelişmekte olan ülkeler artan enerji fiyatları nedeniyle daha da kötü duruma gelmeye başlamıştır. Gıda krizine etken olan nedenlerden biri de hükümetlerin yanlış politikaları ve sosyolojik değişimlerdir.

Dış ticarette gelişmiş ülkelerin aşırı korumacı politikaları ve yüksek sübvansiyonlar gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkilemektedir. Tarım ürünleri fiyatları belirli bir seviyenin altına düşememektedir. Yukarıda bahsedilen tüm bu gıda krizi nedenleri ve etkileri aslında hem bir neden hem de bir sonuç olarak nitelendirilebilir.

Rusya – Ukrayna Savaşı ve Gıda Krizi

Dünyanın en büyük buğday ihracatçısı Rusya ile mısır ve ayçiçeği başta olmak üzere tarımsal üretim ve ihracatta çok önemli payı olan Ukrayna arasındaki savaş, dünya tarım piyasalarını çok daha kırılgan hale getirmiştir.

Çoğu üründe arz ve talep dengesi bozulmuş, ticaret yolları tıkanmış, gıda tedarik zincirindeki bozulmalar ile ülkeler gıda enflasyonunu daha keskin yaşar duruma gelmiştir. Bu duruma alışık olmayan Avrupa ülkelerinde gıda ürünleri dahil yoğun stoklama davranışı gözlenmiş ve emtia borsalarında ciddi fiyat artışları yaşanmıştır.

Savaşın başladığı şubat ayından bugüne, başta buğday olmak üzere yaklaşık 100 dolar/ton ve üzeri fiyat artışları yaşanmıştır. Her ne kadar ülkeler arasında anlaşma sağlandığı, limanlardan gemi hareketi başladığı yönündeki haberler emtia borsalarında inişlere ve çıkışlara sebep olmuşsa da sonuçta fiyatlar savaş öncesi seyrine dönmemiştir. Rusya ve Ukrayna gibi tarımsal üretim ve ihracatta büyük etkisi olan iki ülkede yaşananların, piyasaları etkilemeye devam edeceği görülmektedir. 

Yaşananların etkisi ile dünyanın bugünü ve geleceğinde en kritik 3 alanın enerji, su ve tarım-gıda olduğu daha net anlaşılmış oldu. Dünya genelinde görülen bir hamle de ülkelerin tarımsal üretim alanlarını genişletme çabası olmuştur. Çünkü; gübre, akaryakıt, enerji dahil tarımsal girdi fiyatlarındaki anormal artışlarla birlikte gıda güvenliği endişesi yaşayan ülkeler daha fazla üretimlerini stoklayıp daha az ihracat yoluna gitmektedir.

TÜRKİYE BİR TARIM ÜLKESİDİR

Arz ve talep dengesine bağlı ürün yokluğundan ve kamu ve özel sektör arasındaki piyasa fiyatları ile düzenleme yaklaşımındaki hatalar sonucunda piyasalar kırılgan hale gelmektedir. Bundan dolayıdır ki şeker krizi, buğday stoklarında sorunlar, et piyasasında sıkıntı, ayçiçek yağı krizi kavramları ana gündem olmaktadır.

Düne kadar kendi kendimize yeten 7 ülkeden biriydik derken; dünkü ihtiyaçlarımızın neler olduğu, değişen demografik yapımız, artan nüfusumuz, tüketim trendlerimiz, ihracatımız, turizm ve göç etkileri gibi çok sayıda dinamik analiz edilememektedir.

TÜİK’de tarımsal üretim yeterlilik istatistiklerine bakarak değerlendirme yapılmamaktadır. Temel ürünlerde yeterlilik sıkıntıları mevcuttur. Tarım arazileri ne yazık ki istediği gibi su alamamakta, beraberinde hasadın miktarı düşmektedir. Su kıtlığı ve sulama problemleri gıda sektörünü etkileyecektir. Su aynı zamanda enerji sektörünün ayrılmaz bir parçasıdır. Yani gıda güvenliğini, enerji güvenliğini, insanların hayat güvenliğini de etkileyecek bir kriz aslında su krizidir. Tarım topraklarımız ve ekilen alanlarımız azalmaktadır. Hububat ve yağlı tohumlarda yurtiçi üretimi karşılanamamaktadır. Yağlı tohumlarda net ithalatçı konumundayız. Son yıllarda kuraklığın da etkisi ile ithalat artmakta ve temel tarımsal ürünlerde yeterlilik ile arz ve talep dengesini sağlanamamaktadır.

Tarım sektörüne bütüncül bakış açısında sorunlarımız bulunmaktadır. Hayvancılık bir yaşam tarzı, bir kırsal faaliyet ve aile işletme modeli şeklinde yönetilmelidir aksi halde, et ve süt krizi gündemden düşmeyecektir.

Bir diğer önemli faktör nakliye maliyetleri olmaktadır. Güneydoğu dahil çoğu bölgeden hammadde taşıma maliyeti ürün bedelinin %10-20 arasını bulabilmektedir. Bu açıdan bölgeler arası ürün ticareti giderek zorlaşmaktadır.

UCUZ GIDADA GÜVENLİK RİSKİ

Gıda arzında yaşanan değişimler, artan mal fiyatları ve yeni üretici tüketici ilişkileri, gıda güvencesinden yoksun kesimler için oldukça önemli sorunlar yaratmaktadır.

Artan döviz fiyatları ile gıda enflasyonundaki artış vatandaşın alım gücünü büyük ölçüde zayıflatmakta, bu durum gıda alışverişinde öncelikli olarak fiyat kriterini baz almasına ve hangi ürün, nerede ucuzsa oraya yönelmesine neden olmaktadır. Ucuz ürün ise başka riskleri barındırmaktadır, gıda güvenliğine yönelik yoğun tartışmaların olduğu, her gün başka bir gıda zehirlenmesi ve gıda ürünlerinde taklit/tağşiş haberi ile karşılaştığımız günler yaşanmakta.

TÜİK’in enflasyon rakamlarını doğru kabul etsek dahi açıklanandan daha yüksek bir gıda enflasyonu olduğu bilinmektedir. Aynı ürünü iki gün üst üste aynı fiyata alamamaktayız. Gıda enflasyonunu dizginlemek gerekmektedir. Türkiye’nin gıda krizine karşı öncelikle yapması gerekenler; tarım ve hayvancılık ithalat sarmalından kurtarılmalı, atılan her adımda hedef öncelikle sürdürülebilir tarımsal üretim olmalıdır.

Son cümle; Tarımın, serbest piyasa koşullarına terk edilemeyecek kadar stratejik bir sektör olduğu unutulmamalıdır. Tarım sektörü asla gözden çıkarılmayacak sektör olmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatma Acar Ünlü Arşivi