Haluk Levent
Gıda fiyatlarını kim artırıyor?
Son yıllarda gıda fiyatlarındaki yükseliş dikkat çekici seviyelere ulaştığı için ekonomi gündeminin ana maddelerinden biri haline dönüştü. Gıda harcamalarının aile bütçesi içindeki payının yüksek olması özellikle düşük ve orta gelirli ailelerin refah seviyesini doğrudan etkilemektedir. Fiyatlardaki artış sabit gelirli, yani ücretleri ile geçinen aileler için hayat pahalılığının artması, geçinmenin zorlaşması anlamına gelmektedir. Yoksul hanelerin bütçelerinin yaklaşık yarısı gıda harcamalarına ayrıldığı için gıda fiyatlarındaki artış yoksulluğun derinleşmesini ve yaygınlaşmasına neden olmaktadır.
GIDA FİYATLARI VE İŞGÜCÜ PİYASASI
Türkiye’de işgücü piyasasının yapısı dikkate alınacak olursa gıda fiyatlarındaki artışın ne kadar etkili olduğu anlaşılabilir. Türkiye’de istihdam oranı sadece %40’ın biraz üzerinde dalgalanmaktadır. Çalışabilenlerin %70’den fazlası ücretli/yevmiyeli çalışandır. Ücretli veya yevmiyeli olarak çalışan her 10 kişiden sadece üç buçuğu şanslı addedilen “iyi iş” olarak sınıflandırılabilecek işlerde çalışmaktadır. İyi iş kavramı bugün çalışanların önümüzdeki dönemde de aynı işte çalışmaya devam edeceği belli olanları nitelendirmektedir, yani gelir düzeyinden bağımsız, büyük ölçüde iş sürekliliğine vurgu yapan bir tanımdır. İstihdam kalitesizliğinin yanısıra ücretli çalışanların yarısından fazlasının asgari ücret veya yakın seviyelerde gelir elde ettikleri vurgulanacak olursa ucuz ve sağlıklı gıdaya erişimin ne kadar önemli bir konu olduğu anlaşılmaktadır.
GIDA FİYATI ENFLASYON ORTALAMASI ÜZERİNDE
Gıda enflasyonu uzunca bir süredir ortalama enflasyonun üzerinde seyretmektedir. Yukarıda kısaca çerçevesini çizdiğim “gelir düzeyi sorunlu” bir toplumda ekonomiyi yönetenlerin bu konuda hassas davranmaları ve sorunun nedenlerini kavrayarak hayat pahalılığına karşı kapsamlı mücadele yürütmeleri beklenir. CEO’lardan oluşan kabinemiz gelirler politikası ile ilgilenmeyi yıllar önce bıraktı; TÜİK tarafından yayınlanan işgücü istatistikleri bu terkedişin sonuçlarını yansıtıyor.
Geriye fiyatlar kalıyor. Ticareti ve iş dünyasını iyi bilen kabinemiz, gıda fiyatlarındaki artışı kontrol altına almak için arada sırada celallenip çeşitli önlemlere başvuruyor.
HAL GÜNDEMİNE GÖRE HİZAYA ÇEKMEK
Gündeme soğan fiyatları geldiğinde toptancının deposunu basmak, sebze meyve geldiğinde ise perakendecileri hizaya çekmek için kamuyu manav/bakkal işine sokmak, olmadı ortaya genel geçer bir hainlik suçlaması koymak gibi aksiyonlardan bahsediyorum. Ama bunlar CEO kabinesinin genel geçer yaklaşımına uygun olarak sadece semptomları görünür olmaktan çıkartmayı amaçlayan girişimler ve sorunu çözmek bir yana kontrol altına almaya bile yaramıyor.
Peki, bizim CEO diliyle soralım, kim artırıyor kardeşim bu gıda fiyatlarını?
Bu soruya yanıt vermek için biraz uğraştım ve sevgili dostum Prof. Dr. Orhan Kuruüzüm’ün Antalya Ticaret Borsası için hazırladığı ve 2005’ten bu yana Antalya Hal verilerini içeren fiyat ve miktar endekslerini gözden geçirdim (düzenli olarak güncellenen bu verilere borsanın web sayfasından erişilebilir). Veri setinde çeşitli endeksler var ama Antalya açısından jenerik ürün olan Domates Endekslerini seçtim. Tek ürünü takip etmek ve üretici hal olarak Antalya’nın tarla ürünlerinin piyasada olduğu 2-3 ay hariç domateste manşet fiyatın oluştuğu yer olması bu seçimde rol oynadı. TÜİK fiyatlarla beraber miktarları aylık olarak yayınlayamadığı için Antalya Hal verilerinin kıymeti çok yüksek.
TÜİK’İN DOMATES FİYATLARI ENDEKSİ
Yandaki çizimi ele alarak başlayalım. Bu grafikte yeşil eğri TÜİK’in aylık domates fiyatlarını, kırmızı eğri haldeki fiyatları ve son olarak mavi eğri ise halde işlem gören miktarları gösteriyor. Her eğri, 12 aylık ortalamalara göre düzeltildiği için genel eğilimi göstermektedir. Kırmızı nokta ve çizgi ile çerçevelenen dikdörtgen pandemi kapanmalarının olduğu dönemi göstermektedir. Pandemi döneminde halde işlem gören miktar azalırken fiyatlarda hafif bir artış görülmektedir.
ENDEKS DEĞERİ YARI YARIYA
Ancak, miktardaki azalışın uzun zamandır düzenli olarak devam ettiği ve 2016 Ocak ayında “100” olan endeks değerinin 2021 Eylülünde yarı yarıya azalarak “50”ye kadar düştüğü açıkça görülmektedir. Eğer 2010 öncesi başlangıç alınırsa bu azalış inanılmaz boyutlara ulaşıyor, bu dönemde 100 birim 20-25’e kadar gerilemiş.
SERBEST PİYASADAN BEKLENEN
Oysa, halde fiyatların serbest piyasadan beklendiği ölçüde etkin bir şekilde oluştuğu anlaşılmaktadır. 2017’den geçen kırmızı kesikli çizginin öncesinde yatay seyreden işlem miktarı ile fiyat arasında kitaplarda rastlanılan örneklerdeki açıklıkta negatif bir bağıntı bulunmaktadır. 2017’den sonra işlem miktarı çok azaldığı için haldeki fiyatlar gökyüzüne tırmanmıştır. Bildiğimiz kadarı ile anılan dönemde Antalya’da domates rekoltesi azalmadı hatta arttı, ama hale giren miktar düzenli olarak azalıyor. Neden acaba?
Sakın AKP’nin çıkarttığı “yeni hal yasasından” dolayı olmasın? Çünkü eski yasada bütün ürünler halden geçmek zorundaydı ve kayıt altındaydı. Yenisi çeşitli kurumlara doğrudan alım yetkisi tanıdı ve kayıtlı işlem miktarını azalttı. Domatesin yolculuğu çizimine bakılacak olursa üretilen domatesin beş ayrı tüketim kanalı olduğu görülmektedir. Bunlardan ikisi, turizm ve ihracat doğrudan döviz şoklarına açıklar. Baş CEO’nun takıntısı nedeniyle aşırı ucuzlayan TL önemli bir miktarı bu iki kanala yöneltiyor olabilir. Yani içeride daha ucuza tüketilebilecek domates bizim için pahalılaşıp erişilmez hale gelirken, ucuzcu turist ve diğer ülkeler için iyice ucuzlamaktadır. Kabinenin Turizm CEO’sunun işleri açılırken yoksulların gıdaya erişimi kısıtlanıyor. “Ben dolara bakmıyorum” lafıyla ünlenen ekonomi eski CEO’suna duyurulur: dolara bakmayı dar gelirlinin de içi kaldırmıyor ama gözünü hiç ayıramıyor. Tercih ettiğiniz politikalar nedeniyle gıda ürünleri domates, soğan, buğday, et, süt, yumurta, binbir farklı surete bürünerek hep gözümüze giriyor.
İkinci grup ise zincir market ve açık pazarlara mal temin eden aktörlerden oluşuyor. Bunlar, yani büyük tüccarlar doğrudan ve ön alım yaparak, yani sözleşmeli çiftçilik ve prefinansman imkanlarını kullanarak halde oluşan fiyatların altında alım yapma imkanına sahipler. Ancak bu dört kanaldan ne kadar ürün geçiyor bilemiyoruz. Yeni hal yasası bizi tamamen karanlıkta bıraktı. Yerel piyasayı gözlemleyenler toplam rekolteyi kabaca üçe bölersek ihracat ve turizme, doğrudan alımcılara ve hal esnafına birer birim gittiğini düşünüyorlar.
Son olarak, klasik ve etkin çalışan “üretici hal – tüketici hal – şehirlerdeki dağıtım kanalı” zincirinin, yani kayıtlı işlemleri içeren ana akımın, artık rekoltenin sadece üçte birini içerdiğini ve referans fiyatın halen burada oluştuğunu söyleyelim. Yani bu zincire giren ürün miktarı azalırsa üretici ve perakende fiyatları daha da yükselir ve değer zincirinin tümünü elinde tutan açık pazarlar dışındaki diğer üç kanalın elde ettiği rant katlanır.
Sanırım, gıda
fiyatlarını yükselteni, yoksulluğu derinleştireni buldum: Tarım CEO’su, Ekonomi CEO’su ve bunları
işe alan Baş CEO…