Sedat Peker’in videolarının ardından, ünlülerimizin kendisiyle birlikte çektirdiği fotoğrafları sosyal medyalarından silme yarışına girdiğine dair haberi okuyunca aklıma 2016 yılında Kerimcan Durmaz olayı geldi.
Hatırlarsanız Kerimcan’ın çıkış yaptığı zamanlardı. Ve ünlülerimiz Kerimcan’la bir fotoğraf karesi paylaşmak için yarış hâlindeydiler.
Günlerden bir gün Kerimcan, Samsun’da sahne aldığı mekânda bir grup genç tarafından saldırıya uğradı. Gençlerin saldırı sonrası Recep Tayyip Erdoğan’a ve Devlet Bahçeli’ye seslenmeleri ünlülülerimizi endişelendirmiş ve Kerimcan Durmaz’la ilgili fotoğraflarını silmişlerdi. Hiç biri açıktan “Geçmiş olsun” dememişti…
Gençler de ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılmışlar ve polis merkezinden çıkışta alkışlarla karşılanmışlardı (Saldırıya o gün de karşıydım, bugün de karşıyım; çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde hiç kimsenin, bir diğerini -gerekçe ne olursa olsun- darp etme hakkı yoktur).
İşte tarihin tekerrürü, bugün de dün fotoğraf çektirmek için yarıştıkları Sedat Peker’le olan fotoğrafları ve paylaşımları siliyor ünlülerimiz… (Vakti zamanında Fethullah Gülen’le fotoğrafları olan siyasiler ve gazeteciler için de aynı şey geçerli).
Kimse kusura bakmasın ama bu davranışa hiç saygı duymuyorum.
Neden böyle düşündüğümü izah edeyim.
Bir insan, sosyal medya hesaplarından kendine ait gerekçelerle istediği fotoğrafı paylaşma ve kaldırma hakkına sahiptir elbette. Buna sonuna kadar saygı duyarım.
Lâkin bu davranışı yapan kişi, karşısındakinin ününden ve ününün getirdiği nimetlerinden zamanında faydalanmışsa ve sırf bu özelliklerinden dolayı faydalandığı kişi mevcut iktidarla -ister değerler anlamında ister başka gerekçelerle- ters düştü diye bunu yapıyorsa karaktersiz davranış sergiliyordur…
Mesele birinin cinsel tercihi diğerinin yaptığı iş değil. Ünlüsü de, siyasetçisi de, gazetecisi de kimin ne olduğunu gayet iyi biliyor.
Yarın iktidar değiştiğinde aynı şeyi bugünün güç sahiplerine yapacak olmaları da kuvvetle muhtemel.
Yanlış anlaşılmasın, bu toplumumuzda genel olan bir durum.
Bir duruşumuz olması lazım hayata dair. Çok değil azıcık karakterli bir duruş.