ERDOĞAN’IN DİLEMMASI

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz Cuma günü yapımı tamamlanan projelerin toplu açılış töreni vesilesiyle Diyarbakır’ı ziyaret etti.
Gerçi ziyaretin esas amacı olan açılışı yapılacak projeler hiç gündeme gelmedi ama buna rağmen Erdoğan’ın Diyarbakır programı kamuoyunda büyük ilgi gördü.
Siyasi yorumcuların tamamı bu programın gerçek hedefinin açılış töreni olmadığının farkındaydı. Ama Erdoğan’ın bu ziyaretten beklentisinin veya amacının ne olduğu konusunda çeşitli görüşler ortaya atıldı.
Kimi yorumcular bu hamleyi “yeni bir çözüm süreci mi başlıyor?” sorusunu merkeze alarak değerlendirirken, özellikle iktidara yakın olanlar ise Kürtlerin Erdoğan’a zaten güvendiğini, dolayısıyla Kürt seçmenin gönlünü kazanmak için özel bir çabaya bile ihtiyaç olmadığını ileri sürdüler. Bazı yorumlarda da ziyaretin olası sonuçlarına odaklanıldı. Ancak bana göre bu ziyareti doğru yorumlamak için filmi biraz geriye sarmak daha doğru olacaktır.
Bilindiği gibi Türkiye uzun zamandır sürekli bir seçim atmosferinde yaşıyor ve bu nedenle kamuoyu araştırmaları sıklıkla gündeme geliyor. Aralarında benim de bulunduğum bazı araştırmacılar ise iktidarın düzenli bir biçimde oy kaybettiğini ve Erdoğan’ın yüzde 50 + 1’in çok gerisinde olduğunu bir süredir dillendiriyor.
Öte yandan da bilhassa CHP ve İYİ Parti kendilerinden emin bir biçimde erken seçim talep ederken, yapılacak ilk seçimde Erdoğan’ı yeneceklerini duyuruyorlar.
AK Parti’nin çeşitli yöneticileri ise giderek artan bir sıklıkta bunların doğru olmadığını ve hem Erdoğan’ı yeniden seçmeye yetecek hem de TBMM’de çoğunluğu sağlayacak oy oranlarına sahip olduklarını ısrarla belirtiyorlar.
İktidar kanadı bu özgüvenin de etkisiyle, yerel seçim öncesinden bu yana HDP ve Millet İttifakı ile sert bir mücadele sürdürüyor ve iktidar dengelerini etkileyebilecek oy potansiyeline sahip Kürt seçmenlere karşı incitici bir dil kullanmaktan çekinmiyor.
Ancak öyle anlaşılıyor ki Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimin ikinci tura kalmasının kaçınılmaz olduğunu sonunda kabullendi ve önümüzdeki süreçte yarışı ilk turda kazanabilmek için gerekli atmosferi oluşturamayacağını da artık görüyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldığında ise Kürt seçmenlerin kimi destekleyeceği kritik hale gelecek.
Dolayısıyla Diyarbakır ziyaretinin esas nedeni Erdoğan’ın “ikinci tur” kaygısıdır. Kürt seçmenlerin yerel seçimlerde olduğu gibi muhalefet adayını desteklemesi durumunda seçimi kazanmasının neredeyse imkansız olduğunu artık görüyor ve bu nedenle kendini bir şeyler yapmak zorunda hissediyor. Ancak işi hiç de kolay değil. Çünkü yazının başlığında da yer alan “dilemma” gerekli adımların atılmasını neredeyse imkansız hale getiriyor.
Nedir Erdoğan’ın dilemması?

  • 2014’ten bu yana gittikçe milliyetçileşen ve sonunda “defol git”e kadar uzanan dili;
  • MHP ve BBP gibi Türk milliyetçisi iki ortakla kurduğu siyasal ittifak;
  • Kendisinin ve partisinin oy oranlarında yaşanan gerileme nedeniyle Cumhurbaşkanlığı seçiminde gerekli olan yüzde 50 + 1’i ve TBMM’de çoğunluk sandalyesine ulaşmasına yetecek desteğe tek başına erişme şansının hiç bulunmaması, bu nedenle Cumhur İttifakı’nı sürdürmek zorunda olması;
  • Bu süreç boyunca kendi tabanının da milliyetçileşmesi;
  • Ve tüm bunlara rağmen hala seçimi ilk turda kazanamaması, ikinci tur için de Kürt seçmenlerin oyuna mecbur olması.
    Daha kısa ifade edecek olursak; milliyetçi tabanını ve ortaklarını rahatsız etmeden Kürt seçmenlerin oyunu almayı başarması gerekiyor.
    Ancak bunu başarmak hiç de kolay görünmüyor. 2015-2021 arasında Erdoğan’ın savrulmuş olduğu çizgi Kürtler tarafından net biçimde biliniyorken; iki Türk milliyetçisi parti ile siyasal ortaklığı devam ederken, birçok il ve ilçe kayyumlar eliyle yönetilirken, HDP kapatma tehdidi ile karşı karşıyayken ve kendi tabanı da Kürt meselesinde gün geçtikçe şahinleşirken Kürt seçmenlerin güvenini yeniden kazanmak Erdoğan gibi deneyimli bir siyasetçi için bile oldukça zor bir hedef.
    Cumhurbaşkanı Erdoğan benzer bir dilemmayı Süleyman Soylu ile ilgili de yaşıyor.
    Seçimlere kadar geçecek süre boyunca Erdoğan’ın atmaya çalışacağı adımlarda bu dilemmaların etkisini sıklıkla göreceğiz.
    Muhalefet blokunun bu dilemmaları ne ölçüde avantaja çevireceği ise iktidar dengelerini belirleyecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Uslu Arşivi