İbrahim Uslu
ERDOĞAN’A NİYE OY VERİYORLAR?
Türkiye 2018 yılında başkanlık sistemine geçtikten bir ay sonra başlayan ekonomik krizin etkisinden üç yılı aşkın süredir bir türlü kurtulamadı. 2020’nin ilk çeyreğinden itibaren başlayan küresel korona virüs salgını krizin tahribatını daha da artırdı.
21 Ekim’de Merkez Bankası’nın faizleri 200 baz puan düşürmesi ile krizde yeni bir evreye geçildi. O güne kadar “şahlanışta” olan ekonomimizin temeli olan politika yaklaşımı ne hikmetse bir anda terk edildi ve yeni bir ekonomik modele geçildi. Bazılarının Çin modeli, bazılarının Bangladeş modeli, bazılarının ise “ortada model falan yok” şeklinde nitelendirdiği yeni yaklaşımdan itibaren ekonomi şiddetli bir türbülansa girdi. Yaklaşık 9 TL olan dolar son birkaç gündür 14 TL sınırını aşmış durumda. Başta petrol ve doğalgaz olmak üzere döviz fiyatlarına duyarlı sektörlerde ve ürünlerde zam sağanağı yaşanıyor. Enflasyon ise en az itibar gören TÜİK versiyonunda bile yüzde 21’i geçti. Bağımsız kaynaklar ise enflasyonun yüzde 60’a yakın olduğunu iddia ediyor.
Bu türbülansın doğal sonucu ise artan fiyatlar, azalan satın alma gücü, daralan iş imkanları ve ödenmesi gittikçe zorlaşan borçlar nedeniyle bilhassa dar gelirli ve sabit gelirlileri vatandaşların büyük sıkıntılar yaşamaya başlaması oldu.
Ancak yapılan birçok araştırmada Erdoğan’ın oyu yüzde 35, AK Parti’nin oy oranı ise yüzde 30 civarında tespit ediliyor.
Bu durum çok sayıda insanın kafasında benzer soruların canlanmasına yol açıyor: Neden hâlâ Erdoğan ve AK Parti bu kadar yüksek oy alabiliyor? Kimler Erdoğan’a oy vermeye devam ediyor? Hangi gerekçelerle insanlar Erdoğan’ı destekliyor? ve benzeri sorular her gün defalarca dile getiriliyor.
Birçoğunuzun zihninizde karşılık bulmakta zorlandığınız bu ve benzeri sorulara araştırma verilerinden hareketle yanıtlar vermeye çalışacağım:
KİMLER ERDOĞAN’A OY VERİYOR?
Araştırmacıların çok sık karşıladığı ve yanıtlamaya çalıştığı bu soruya en özet haliyle şöyle cevap verebiliriz:
Cinsiyet açısından baktığımızda kadın ile erkek arasında fark görünmüyor. Her iki cinsiyet de yaklaşık aynı oranlarda oy veriyor. Ama kuruluşundan itibaren AK Parti’nin ve Erdoğan’ın daha çok kadın seçmenlerden oy aldığını hatırlatmak gerekir. Hatta erkekle kadın seçmenler arasındaki makas zaman zaman 10 puana yaklaştı. Ama uzun bir süredir bu tablo değişti, artık Erdoğan kadın seçmenlerin favori lideri değil.
Yaş açısından baktığımızda Erdoğan’ın orta ve ileri yaş gruplarından oy aldığını, 35 yaş altında ise ciddi sorun yaşadığını görüyoruz. Sadece 35 yaş altı seçmenler oy verecek olsaydı, AK Parti birinci olma vasfını kaybederdi.
Eğitim seviyesine göre değerlendirdiğimizde; Erdoğan ve AK Parti’nin daha çok düşük eğitimli seçmenler tarafından tercih edildiğini görüyoruz. Sadece lise ve üniversite mezunları oy verecek olsaydı, AK Parti hiçbir zaman iktidar olamazdı. Bu durum AK Parti’nin ilk döneminden beri hep aynı kaldı.
Gelir grupları açısından baktığımızda ise büyük bir sürprizle karşılaşıyoruz. Kurulduğu günden itibaren uzun yıllar boyunca AK Parti düşük gelir gruplarından çok oy alır, yüksek gelir gruplarından oy almakta ise zorlanırdı. Bu tablo son bir yıldır tersine döndü. Düşük gelir grupları artık Erdoğan’a en az oy veren grup haline geldi. Düşük gelir gruplarındaki oy oranı, Türkiye geneli oy oranının 10 puan altında kalıyor. Yüksek gelir gruplarında ise Erdoğan’a oy vereceğini söyleyenlerin oranı yüzde 55’i aşıyor.
Siyasal kimlikler bağlamında değerlendirildiğinde ise Erdoğan ve AK Parti’nin İslamcı, muhafazakar veya milliyetçilerce daha çok desteklendiğini görüyoruz. Kendini milliyetçi olarak tanımlayanların yaklaşık yüzde 45’i, İslamcı veya muhafazakar olarak tanımlayanların ise yüzde 60’a yakını Erdoğan’a oy vereceğini söylüyor.
Dolayısıyla Erdoğan destekçileri orta ve ileri yaşlarda, düşük eğitimli, ekonomik acıdın tuzu kuru milliyetçi, muhafazakar ve İslamcılardan oluşuyor.
NEDEN OY VERİYORLAR?
Burada da iki gerekçe ve bir de genel tutumun önemli olduğunu görüyoruz:
1- Lider Faktörü: AK Parti aslında başından beri bir siyasal partiden çok “Erdoğanseverler Kulübü” görünümünde. Üstelik bu durum sadece seçmenler açısından değil, partinin çeşitli kademelerinde görev yapan çok sayıda kişi için de geçerli. Gezi sürecinde “yedirmeyiz” ile güçlenen, Erdoğan-Davutoğlu gerilimi ile birlikte “reisçilik”e evrilen ve başkanlık sisteminden sonra ise tek adam kültüne dönüşen bir lider bağlılığı halihazırda da en güçlü oy verme nedeni.
2- İdeoloji Faktörü: Milli Görüş geleneğinden gelen, daha sonra neoliberal değerlerin savunucusu olan ve 2015’ten itibaren ise Türk milliyetçiliğine yönelen AK Parti süreç içinde merkez sağ kimliğinden hızla uzaklaştı. Yerel seçim kampanyasından itibaren “beka meselesi” olarak kodladıkları güvenlik riskleri ve üst akıl, faiz lobisi, dış güçler gibi çeşitli isimlerle kodladıkları muhayyel düşmanlar üzerinden yeni bir siyasal bilinç üretmeye çalışmaktadır. Tabi ki din faktörü de bu yeni ideolojik formasyonda ölçüsüzce kullanılmaktadır.
Evrensel değerlerden uzaklaşıp otoriter, güvenlikçi ve dini değerleri bolca kullanan bu yeni ideoloji oluşturma çabası, benim ”beyaz sağcılar” olarak isimlendirdiğim ve metropollerde yaşayan, iyi eğitimli, yüksek gelirli dünyaya entegrasyonu savunan genç muhafazakarların AK Parti’den uzaklaşmasına neden olduysa da; geriye kalanların güçlü bağlarla lidere ve partiye sadık kalmasında önemli bir işlev görüyor.
3- Sağcıların İktidar Tutkusu: Sağ seçmenlerin çoğunluğunu bir partiye oy vermeye en çok motive eden şey, o partinin iktidar olma olasılığıdır. Sağ seçmenler siyaseti büyük ölçüde iktidar olma veya iktidardakilere yakın durma şeklinde değerlendiriyor. Bu nedenle iktidar şansı olan partiye kerhen de olsa oy vermeye devam edebiliyor. Halihazırda Erdoğan’a ve AK Parti’ye oy vereceğini söyleyen üç seçmenden birinin aslında majör mutsuzlukları var. Ekonomi, adam kayırma, adaletsizlikler ve insan hakları konusunda ortalama bir CHP’li veya İYİ Partiliden farklı düşünmeyen çok sayıda seçmen, bahsettiğimiz bu iktidar tutkusu nedeniyle Erdoğan ve AK Parti’ye oy vermeye devam ediyor.
AK Parti’den ayrılarak kurulmuş DEVA ve Gelecek partilerinin henüz Millet İttifakı’nın dışında olmaları ve kendilerine her sorulduğunda şimdilik ittifaka dahil olmayı düşünmediklerini söylemeleri de iktidardan şikayetleri olan seçmenlerin AK Parti’den uzaklaşmasını engelliyor. Çünkü her iki partinin de iktidarın parçası olabileceğine bu seçmenler henüz kanaat getirmiş değil.
Son olarak AK Parti seçmeninin bir başka özelliğinin de seçim takvimi çalışmaya başladıktan sonra büyük gruplar halinde partisinden ayrılma itiyadı olduğunu hatırlamakta fayda var. AK Parti’nin 9-10 puan oy kaybettiği 2009 yerel seçimleri ve 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde kopmaların çoğu son 4 ayda yaşanmıştı. Dolayısıyla yukarıda anlattıklarımızın Erdoğan taraftarlarının şu ana kadarki davranışlarını açıklamak açısından anlamı var. Ancak seçim atmosferi içinde bu faktörlerin aynı çalışmayabileceğini gözden uzak tutmamak gerekir.