Kubilay Kaptan
Döküntü İnsanlar
Xhosa halkının veya Xhosa konuşan insanlarının geleneksel vatanı Doğu Kap, Güney Afrika’dır ve Xhosa halkı Nguni etnik grubuna bağlıdırlar. Nguniler Güney Afrika’daki en büyük ikinci ırk grubudur. Bugün, yaklaşık sekiz milyon Xhosa insanı ülke genelinde dağılmıştır ve Xhosa dili, Güney Afrika’nın en çok kişi tarafından kullanılan ikinci ana dilidir.
1850 yılında, Xhosa, Kral Sarili kaHintsa tarafından yönetilen bağımsız bir beylikti. Çoğunlukla Kei nehrinin doğusunda Cape Town’daki İngiliz sömürge memurlarının otoritesi dışında yaşıyorlardı. Ancak İngilizlerin baskısı ile daha kuzeye doğru çekilmişlerdi. Xhosalar, tüm talihsizlik ve kötülüğün sebebi olarak suçladıkları cadıların varlığına inanıyorlardı.
Bu kabilede 1841 yılında bir kız çocuğu doğdu. Adını Nongqawuse koydular. Nongqawuse 1850’de, arkadaşı Nombanda ile, Gxarha Nehri ağzının yakınında su almaya gitmişlerdi. Nongqawuse döndüğünde kabile üyelerine sesler duyduğunu ve atalarından ikisinin ruhuyla tanıştığını söyledi. Hemen ardından aç kalma ve inziva dönemine girdi ve sonra bütün olumsuzlukların kaynağının cadılar olduğunu söyledi. Kuraklığın sona ermesi için boz ve sarı renkli sığırların öldürülmeleri gerektiğini açıkladı.
Artan otoritesini kullanarak Xhosa savaşçılarını İngilizlere karşı savaşa hazırladı. Savaşın başlarında bazı zaferler elde edilmesine rağmen, İngilizlerin silah gücü karşısında mağlup olan kral Sarhili barış yapmak zorunda kaldı. Üç yıl süren savaş sonunda 16.000 Xhosalı ölmüştü. Savaş bittikten kısa süre sonra Nongqawuse ölmüştü. Yenilgiye rağmen Nongqawuse’nin kahinlik güçlerine karşı kuşku duyulmamıştı.
Xhosa halkı, ikinci darbeyi 1853 yılında aldı. Bu tarihte Hollanda’dan getirilen sığırların taşıdığı virüsler, Xhosalıların sığırlarının “akciğer hastalığına” yakalanmalarına sebep oldu. Ayda 5.000 Xhosa sığırı ölmeye başladı ve aynı zamanda temel ürün olan mısır, kurtların istilasına uğradı ve aşırı yağışlardan sonra harap oldu. Xhosalılar bu felaketlerin nedenini bulmakta gecikmediler: Nongqawuse’nin onlara karşı uyardığı cadılar, ölümü ve yıkımı yayıyorlardı. Kral Sarhili acilen yirmi cadıyı idam ettirdi ama sığırlar ölmeye devam etti ve mısır hasadı başarısız oldu.
1855 yılında birçok kâhin, Xhosa ülkesindeki kötülüğü uzaklaştırmanın tek yolunun insanların sığırlarını öldürmesi ve toprağını ekmeyi reddetmesi olduğunu ilan ediyordu. Nongqawuse ise, tüm sığırların öldürülmesi ve ekim işinin tamamen durdurulması gerektiğini ilan etmişti. Sığırlar, halk için son derce önemliydi. Sadece ekonomik açıdan değil, geleneksel açıdan da büyük bir değere sahip olan sığırların kesimine bazıları karşı çıktı, direnen ve sığırlarını kesmeyenler oldu. Fakat kralın başı çekmesi ve tarlalarda çalışmaktan ve sığırlara bakmaktan yorgun düşmüş kadınların ısrarları üzerine, Xhosalılar sığırlarının tamamına yakınını öldürdüler, tarlalardaki ekinleri yok ettiler.
1856 yılı geldiğinde Xhosalılar açlıktan ölmeye başladılar. Aylarca kökler, yaban üzümleri, ağaç kabuğu ve ottan başka bir şey yemediler. Önce çocuklar ve yaşlılar olmak üzere Xhosalılar öldüler. Köpekler etraftaki cesetleri yediler. Sonunda İngiliz sömürge görevlileri Xhosalıların 600.000 dönümlük arazisine el koydular.
Sağlıklı düşünen, körü körüne itaat etmeyen, bilgi ve tecrübe birikimine sahip olan topluluklar daha uzun ömürlü olmaktadırlar. Bilgi ve irfan eksikliği, mutlak itaati doğurmakta, mutlak itaat bir süre cazip görünse de toplumun çökmesi ile sonuçlanmaktadır.