Kubilay Kaptan
Doğu Karadeniz’in Sorunları
Doğu Karadeniz bölgesinin coğrafik yapısı, yüksek alanlardaki dağınık yerleşim yapısına nazaran dar şerit halinde kıyı alanlarda kümelenmiş küçük yerleşim biçimi, bu bölgenin kentleşme yapısının en temel belirleyicisi konumunda olmaktadır.
Türkiye’de özellikle 1950’li yıllardan sonra kırdan kente olan göçün artış göstermesi, kentlerde yığılma ve nüfus artışı, konut sorununun, ekonomik, sosyal ve mekânsal yansımalarının ortaya çıkmasına neden olmuştur ki bu da beraberinde plansız ve çarpık kentleşme problemini ortaya çıkarmıştır. Bir başka ifadeyle, şehirlerde artan nüfus kitleleri konut talebini artırmış, yetersiz arsa üretimi ve kişilerin artan konut istenci, gerek merkezi gerek yerel otoriteler tarafından yeterli karşılığı ve desteği görmediğinden çarpık kentleşme ve gecekondulaşma problemleri baş göstermiştir.
Konut problemi sadece karar vericiler ve planlamacılar açısından değil, kentsel alanlarda yaşayanlar açısından oldukça fazla ekonomik külfete neden olması nedeniyle de irdelenmesi gereken kentleşme sorunları arasında yer almaktadır. Kentleşme yapısı ve değişimi özellikle kentsel alanlardaki nüfus yoğunluğu ile yakından ilişkilidir. Doğu Karadeniz bölgesi illeri için nüfus yoğunlukları değerlendirildiğinde, Trabzon ve Ordu illinin sırasıyla 165,7 ve 123,6 ile ülke ortalamasının üzerinde olduğu görülmektedir. 2007-2014 arasında Türkiye nüfus yoğunluğu ortalaması yaklaşık %10’luk bir artış göstermesine rağmen, Doğu Karadeniz Bölgesi nüfus yoğunluğu artış oranın %3,2 ile ülke ortalamasının altında kaldığı görülmektedir.
Doğu Karadeniz bölgesinde hane halkı sayınının artışına ve büyüklüğünde yaşan değişime bağlı olarak konut ihtiyacı da artış göstermiştir. Doğu Karadeniz Bölgesindeki konut ihtiyacı 2000-2010 yılları arasında yaklaşık %30 oranında artmıştır. İller bazında konut ihtiyacı incelendiğinde, özellikle %44,8 ile Rize ve %39,3 ile Trabzon illerinin ihtiyaç düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmektedir.
Doğu Karadeniz bölgesinde, özellikle coğrafi koşulların da etkisiyle, kentlerde yerleşim yoğunluğunun artmasının ve ulaşımın toplumsal maliyetinin düşmesinin mümkün olmadığı ileri sürülebilir. Bununla birlikte, bölgenin çeşitli bölümlerinde kentsel iskân alanlarının yaygınlaşması söz konusuyken kimi bölümlerinde yoğunluğun çoğaldığı, toplu taşımaya yönelik maliyetlerin arttığı ve buna koşut olarak toplu taşımaya talebin düşük oranda seyrederek bireysel araç kullanımında artışın gerçekleştiği gözlenmektedir. Mevcut ulaşım imkânlarının geliştirilmesi noktasında yaşanan sıkıntılara rağmen araç kullanım sayısının artması, alansal sıkıntılardan ötürü yayalaştırma ve benzeri projelerin uygulanamaması kent içi ulaşımda yoğunlukların oluşmasına ve ekonomik ve toplumsal açıdan maliyetin artmasına yol açmaktadır.
Özellikle Doğu Karadeniz’de hemen hemen tüm iller uzun süre göç vermiş, nüfus artış hızında bölgesel olarak ilerleme kaydedilmemiştir. Gerek coğrafi koşulların etkisi, gerekse nüfus artış hızının düşük seviyelerde seyretmesi sonucunda bölgede yeni istihdam alanlarının oluşturulmasına yönelik yeterli gelişme gösterilmemiştir. Nitekim bölgedeki işsizlik ve işsizlik oranları söz konusu sebeplerden dolayı düşük düzeyde seyretmiştir.
Düşük ve orta gelirli ülkelerde, ciddi boyutlara ulaşan su kıtlığı, endüstriyel ve diğer beşeri faaliyetleri sonucu meydana gelen atık sularının akarsuların, göllerin ve diğer yüzeysel ve yeraltı su kaynakların kirlenmesine ve su kalitesinin düşmesine neden olmaktadır. Bu nedenle atık suların deşarj edilmesi sonucu meydana gelen zararlı ve kirletici maddeler ve patojenler uzaklaştırılmakta ya da bertaraf edilmekte, arıtılan su ise ekolojik dengeye ve insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde çevreye verilmektedir. Doğu Karadeniz bölgesinde kanalizasyon şebekesi ile toplanan toplam atık su yaklaşık %69’u denize, %28,7’si akarsulara deşarj edilmektedir. Şehirler bağlamında ise, özellikle Trabzon ilinde 20.472 m3 ile en fazla atık su denize deşarj edildiği görülmektedir.