Murat Özçelik
Değerli muhalefet liderleri sizden bu adımı atmanızı bekliyoruz!
6’lı son toplantıda, Gültekin Uysal’ın ortak Cumhurbaşkanı adayında olması gereken özelliklere ilişkin önceki açıklamasına 6 liderin birlikte verdikleri cevap ile bu mesele kapanmış oldu.
Ümit Özdağ’ın Suriyeli sığınmacılar meselesini siyasi gündemin en ön sırasına taşıması ise bence çok önemli bir misyonun iki paralel atağından biri idi. Hedef, öncelikle Ahmet Davutoğlu ve ikincil olarak da Ali Babacan’ın eski hatalarını halkın gözüne tekrar sokmaktı. Bu iki lider AKP’den önemli oranda oyu kendi cenahlarına çekebilecekleri ümidiyle partilerini kurmuşlar ancak ekonomik kriz sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı AKP içinden yükselen muhalefete rağmen AKP’li kararsızları kendi partilerine esaslı biçimde çekememişlerdi. Anketlere göre DEVA ve Gelecek’in oyu %3’ ü ancak geçiyor ve pek önem taşımıyor gibiydi ama bu partilerin 6’lı işbirliğinden dışlanmalarının sağlanması, yeni seçim kanunu ile seçmenin boşa gideceğini düşündüğü oyların tekrar AKP’ye dönmesine yarayabilirdi.
Ümit Özdağ’ın, Mansur Yavaş’ı aday olarak gösterebileceklerine ilişkin ikinci hamlesi ise CHP’yi bulandırmayı hedef almakla beraber bence İYİ Parti’ye de bir salvo atmak amacını taşıyor. Zira birçok İYİ Partilinin Mansur Yavaş’ı Millet İttifakı’nın öngörebileceği diğer adaylardan daha fazla destekleyeceğine ve MHP’den dahi oy alabileceğine inanan bir kesim anketlerde de görülüyor. Oysa CHP’nin seçmen tabanında Mansur Yavaş’ın ülkücü geçmişine soğuk bakan kesimler olduğu kadar Kürtlerin Mansur Yavaş’a oy vermeyecek olmaları nedeniyle Yavaş’ı öne sürmek 6’lı muhalefeti yine dağıtma çabası olarak düşünülebilir. Böylece Ümit Özdağ Cumhurbaşkanına ikinci hediyesini de gümüş tepside sunmuş oldu. Ancak 6’lı toplantı sonucuna bakılırsa başaramadı.
Şimdi Cumhurbaşkanının önünde başarı şansı zayıf olmakla beraber kanımca iki alternatif kaldı. Ya çözüm süreci gibi bir vaadi tekrar Kürtlerin önüne sürüp onların kendisine güvenebilecekleri zehabına kapılmak veya geçen yazımda değindiğim gibi dış politikada bir başarı hikayesine imza atmak. Yani Suriye’de bir bölgeyi ilhak ile Suriyelilerin geri dönüşüne de nihai çözüm getirdiğini söyleyip seçim öncesi yeni vatandaş devşirmek.
Bunlardan ikincisinde aslında Özdağ Cumhurbaşkanının ayağına sıkmış bulunuyor. Suriyeliler konusunu Özdağ’ın adeta nefret söylemiyle vatandaşın kulağına üflemeye çalışması karşısında, halkın vergileriyle desteklemek zorunda kalacağı herhangi bir çözümü vatandaşımıza bu kez yutturabilmenin artık olanaksız hale gelmiş olduğunu umarım AKP anlamıştır. Öte yandan Öcalan’la bir başka maceraya Türk halkının da, PKK hariç Kürt halkının da karnının artık tok olduğunu ve çözümün demokratik parlamenter sistemde yattığını er veya geç kavrayacaklar.
6’lı işbirliği ile ilgili birkaç cümle tekraren kurmak istiyorum. Gezi Parkı davasının geldiği utanç verici nokta, Cumhurbaşkanı ve AKP’nin daha ne kötülükler yapabileceğini bir kez daha gösterdi. Dolayısıyla muhalefet partileri önümüzdeki seçimde kendi gerçek oylarını alabileceklerini zannetmesinler. Halkın partilerine dönük hakiki teveccühünü ancak önümüzdeki değil iki yıl sonra yapılabilecek seçimlerde görecekler. Yani seçim sistemi adil bir zemine oturduktan sonra siyasete ve ekonomiye ne tür ilave açılımlar getirebileceklerini, Cumhurbaşkanının gayri hukuki müdahaleleri olmadan, halka doğru dürüst anlatabilecekler. Siyasi sistemde demokrasiyi engelleyen tek aykırı sesi iyice küçülmüş bir AKP muhalefeti dillendirebilecek.
Oysa ekonomik sorunlarımızdan kurtulmamızın olmazsa olmaz yapısal reformlarını geçiş döneminde başlatabilmek için bu partilerimiz ilk önce Cumhurbaşkanlığı seçimini almaya odaklanmalılar. Bunun için de artık daha fazla beklemeden Millet İttifakı’nın ortak adayının açıklanması gerekiyor. Böylece 6 parti bu aday etrafında kenetlenip söz konusu adaya kendi tabanlarından oy toplamak için ellerinden geleni yapmalı. Yani mesela İYİ Parti lideri Meral Akşener, eğer Kemal Kılıçdaroğlu ortak aday olursa bir sonraki seçimlerde Başbakanlığı alabilmek için Cumhurbaşkanlığı badiresini aşmaları gerektiğini ve Türkiye’yi dönüştürecek bir parlamenter sisteme geçiş için gerekli yapısal reformları Kılıçdaroğlu ile yapmanın neden daha kolay olacağını anlatmalı.
Ortak adayın seçimlere parti genel başkanlığı sıfatını bırakmış olarak tarafsız ve bütün halkı kucaklayacak şekilde gireceğini –yani CHP’ye veya CHP liderine oy vermeyeceklerini- iyice açıklamalı. Yani AKP’li Cumhurbaşkanından ne kadar farklı olacağını halkın görmesini sağlamalı.
Keza Saadet, Deva, Demokrat Parti ve Gelecek Partisi liderlerinin de ortak aday etrafında kenetlenmeleri ve tabanlarını bu yolda hareket etmeye ikna etmeleri büyük önem taşıyor. Artık önümüzdeki yaklaşık bir senelik seçim sürecinde çabalarını ortak adaya destek vererek ilk turda Cumhurbaşkanlığı seçimini almaya ve birlikte nasıl bir demokratik Türkiye inşa edeceklerini halka anlatmaya hasretmeleri gerekiyor. Böylece “Acaba İmamoğlu mu, Yavaş mı, yoksa Kılıçdaroğlu mu olacak?” gibi seçmende kafa karışıklığına sebep olan unsurlardan arınmış bir Cumhurbaşkanlığı seçim stratejisinin ortaklaşa hazırlanması ve uygulanması gerekiyor.
Ortak adayın belirlenmesi ile 6 partiden kimlerin geçiş sürecinde görev alacaklarını ve sorunların çözümüne katkıda bulunacak teknokrat takımı ilan etmeleri, şüphesiz halktaki kime güveneceğini kestirememe belirsizliğine son verecektir. AKP’nin “6 kişi bir kişi etmiyor” söylemini akamete uğratacaktır. Bu adımı atmalarını bekliyoruz.