Tolga Sardan
Cübbeli Ahmet Hoca’nın açıklamaları
Cübbeli Ahmet Hoca namıyla tanınan İsmailağa cemaatinin önde gelen isimlerinden Ahmet Mahmut Ünlü’nün “silahlanan iki bin Selefi dernek var” açıklamasıyla beraber yeni bir tartışma başladı.
Tartışmayla ilgili gelişmelere değinmeden önce kısa bir bilgilendirme yapmak gerekiyor.
Önce Selefilikten başlayalım.
Selefilik ya da bir diğer adıyla Vehhabilik, en basit anlamıyla İslâmın radikal biçimde yorumlanmasıyla ortaya çıkan bir akım. Din bilimle ilgilenen bilim insanları Selefilik’in bir mezhep olmadığına dikkat çekiyorlar. Selefilik’in Sünnilik’e karşı alternatif bir model denemesi olarak doğduğu ve İslam coğrafyasında kendisine yer bulduğu savunulur.
Böylece Selefilik, radikal İslam’ın yayılmasında kullanılan bir yapı olarak karşımıza çıkar.
• • •
Selefilik’in son yıllarda Türkiye’de de filizlenmesinin ana gerekçesi, kuşkusuz Suriye’de yaşanan çatışma ortamı oldu.
Özellikle Türkiye’nin güneyden komşu olduğu Suriye’nin kuzeyinde yaşanan otorite boşluğu sebebiyle yaşam bulan IŞİD’in çatısı altında oluşan Selefi yapılar, bölgenin bir dönem hâkimi oldu.
Bir noktayı daha eklemek gerekirse, Türkiye’deki bugünkü Selefi yapıların temeli 1990’larda özellikle Batman ve çevresinde etkili olan Türk Hizbullahı yapılanmasıdır. Lübnan ve İran’daki Hizbullah’tan mezhep farkı nedeniyle ayrı yapılanan Türk Hizbullahı, o dönemde Güneydoğu’da PKK’yla mücadele ederek adını duyurdu.
Türk Hizbullahı günümüze 2000’li yıların başında ortaya çıkan El Kaide organizasyonuna evrilerek süregeldi. İstanbul’daki El Kaide adına 2003’te yapılan eylemlerde görev alan da yine aynı kökten gelen Selefi yapılardır.
Ayrıca Selefiler, mevcut devlet yapısını ve yaşam biçimini hiçbir şekilde kabul etmezler. Devlet düşmandır. Bu yüzden kendilerini sürekli “Dar-ül Harp”te görüp, her an “cihat ortamında bulundukları” görüşüne sahiptirler. Yani, kendi yönetimlerini kurana kadar hep savaş hali devam eder.
• • •
Tekrar Suriye sürecine dönersek, 2011’de başlayan bu dönemde ortaya birbirinden bağımsız pek çok Selefi yapının IŞİD adı altında Kuzey Suriye’de örgütlendiğini görüyoruz.
IŞİD’le ilgili her ne kadar Şam yönetiminin etkinliğinin kırılmasını hedefleyen yabancı ülkelerin istihbarat servislerince desteklendiği iddiası gündem de olsa da günümüzde örgütün kontrolden tamamen çıkıp Selefi yapıların yönetiminde bulunduğunu söylemek yanlış olmaz.
Suriye’deki bu gelişmeler ışığında resmi adıyla Yabancı Terörist Savaşçılar (YTS) ya da daha bilinen isimleriyle Cihat’çılar arasında dünyanın pek çok ülkesinden katılım olduğunu hatırlayalım.
Sonrasında Suriye’de IŞİD’den eğitim alan Cihat’çılar, Müslümanlığın mevcut yorumuna karşı Selefi görüş ekseninde yer almalarından dolayı yakın zamana kadar farklı coğrafyalarda kimi zaman gruplar halinde, kimi zaman da bireysel “yalnız kurt” eylemleriyle terörist hareketler içinde yer aldı.
Son dönemde ABD ve YPG’nin birlikteliğinin yanı sıra Türkiye’nin de Kuzey Suriye’deki askeri harekâtları sonrasında gerileyen IŞİD’in içinde yer alan pek çok Türk uyruklu Cihat’çı zaman içinde ülkeye geri geldi.
Kendi eski yerleşik düzenlerine geçen Selefi görüşü benimseyen Cihat’çılar, bir süredir bu kez Türkiye içinde kendilerine bağlı yapılar kurmaya başladılar.
Çevre örgütlenmesiyle başlayan bu yapılar bazen dernek adı altında, kimi zaman da vakıf gibi yasal oluşumlar içinde faaliyete başladı. Böylelikle Selefi yaşam ve inancı kabul edenler, dernek ve vakıf yapısı altında daha kolay hareket etme olanağına kavuştu.
• • •
Gelelim Cübbeli Ahmet Hoca’nın açıklamalarına.
İşte Ahmet Mahmut Ünlü, bu yapılara dikkat çekiyor. Toplumun bazı kesimlerince sempatiyle bakılan ancak yaptığı dini açıklamalarla kimi zaman büyük tepkilerde çeken Ünlü, katıldığı bir televizyon kanalında önemli iddialarda bulundu.
Önce iki bin derneğin bulunduğunu söyleyen Ünlü, sonrasında 150 derneğin adını sayabileceğini ve savcıların çağırması halinde ifade verebileceğini söyledi.
Bir bakıma “kral çıplak” dedi, Ünlü.
Elbette, Ünlü’nün bu çıkışının altında kısmen siyasi bir süreç de var ama bunu başka bir yazı konusu.
Açıklamaların ardından İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy, sosyal paylaşım hesabından suya sabuna dokunmayan bir açıklama yaptı. Ersoy, derneklerin bakanlığın bünyesindeki dernek denetçilerince denetlendiğini belirtti. Terör ve istihbarat birilerinin devreye girdiğini duyurdu.
Bu konuya İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun girmemesi ayrı bir ilginç nokta. Bakanlığıyla ilgili hemen her konuda bizzat açıklama yapan Soylu’nun sessiz kalması manidar.
Selefi yapıların ülke genelinde hareketlenmesi konusu başka bir sürecin sinyali olabilir.
Dikkatli olmak gerekiyor.
Yazıyı kaleme aldığım dün öğle saatlerinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın adli soruşturma başlattığı bilgisi kamuoyuna yansıdı.
Savcılık soruşturması kapsamında bakalım ortaya ne çıkacak?