Dışavurumcu resimleriyle bilinen Avusturyalı ressam, şair Oskar Kokoschka 1 Mart’ta doğdu, 22 Şubat’ta da vefat etti.
Birinci Dünya Savaşın patlamasıyla orduya katılarak bir süvari birliğiyle Rus Cephesi’nde savaştı. 1915’te başı ve göğsünden ağır yaralandı. Viyana, Dresden ve Stockholm’de çeşitli hastanelerde tedavi gördü. Bu arada imkân buldukça resim de yaptı.
1919’da Dresden Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğretim üyesi oldu; ancak 1924’te öğretmenliği bir yana bırakarak gezilere başladı. Böylece en ünlü eserleri olan İtalya, Fransa, İngiltere ve Afrika manzaralarını yarattı. 1931’de Viyana’ya döndü ise de burada uzun süre kalmayıp 1935’te Prag’a yerleşti. Burada Olda Palkowska’yla tanışıp evlendi.
Çekoslovakya’nın Almanlar tarafından işgal edilmesinden bir süre önce, karısıyla beraber Londra’ya kaçtı. Bu sırada sanatçının Almanya’daki galeri ve müzede bulunan 417 tablosu Nazi rejimi tarafından dejenere edilmiş sanatı temsil ettiği iddiasıyla depolara kaldırıldı.
İngiltere’de zor ve fakir bir hayat sürdü. Kendisini ressam olarak tanımıyorlardı. İngiltere’ye ait birkaç peysaj ile savaşın korkunçluğunu belgeleyen tablolar çizdi.
Oskar Kokoschka’nın eserlerinde daima insanlara ve hayata karşı duyulan büyük aşk konu edilir. Renkler en yumuşak ve silik tonlardan, haşin ve derin nüanslara geçen ışık yüzeyleri meydana getirir. Hatlar gergin, şekiller güçlüdür. Portrelerinde anlamlar boş, bakışlar donuktur. Kokoschka tümüyle kübist ressamlardan ayrıdır. Onlar eşyaları ayrıntılarına dek inceleme ve birleştirme düşüncelerini benimsemez, renklerin tek tona yönelmesini, mekanik unsurları, şekil aramalarını sevmez. Kendisi renk coşkusuna ve bu coşkuyla her türlü duygu ve tutkunun doruğuna ulaşabileceğine inanır.
Rüzgârın gelini adlı eser ressamın kendi hayatını anlatır. Kokoschka kendisini, 2 yıl fırtınalı aşk yaşadığı Alma Mahler’le sarılmış olarak betimlemiştir. Alma Mahler, besteci Gustav Mahler’in dul eşidir. Gustave Mahler öldükten sonra tanıştığı Alma’yla tutkulu bir beraberlikleri olur. Ressamın sahiplenici tutumu, yoğun ilgisi Alma’yı bıktırır ve ayrılırlar. Ama Kokoschka takıntılı bir aşıktır, çünkü ayrıldıktan sonra ona benzeyen bir manken-bebek yaptırıp yanında taşır bir süre.
Bu resim ilişkilerinin son döneminde yapılmıştır. Ressamın donuk renkleri kullanması tabloyu tuhaf gizemli bir hale getirmiştir. Çiftin üzerinde yattıkları obje, sanki bir deniz kabuğu ya da gemi enkazı ve dalgalı okyanusta yüzmektedir. Alma’yı son derece huzurlu, dingin bir şekilde betimlerken, kendisini gergin, kaygılı bir şekilde resmetmiştir. Onun bu duruşu gerçek hayattaki kuşkuları, kaygılarının tabloya yansımasıdır aslında. Alma’nın yüzü, teni pürüzsüzken, ressamın vücudu ve yüzü darbeler almış gibi lekelidir. Etraftaki dalgaların hırçın, vahşi hali koyu renkli fırça darbeleriyle belirgin hale getirilmiştir. Yaşadıkları fırtınalı ilişkiyi tabloda böyle canlandırmıştır ressam. Dışavurumculuk akımının en önemli temsilcilerinden Kokoschka bu resmiyle, duygularını, ruhsal durumunu seyredene açıkça anlatmıştır.