Kubilay Kaptan
Bir Tablonun Anlattıkları “Otoportre”
Frida Kahlo, zorunlulukların ortaya çıkardığı sanatçının tanımıdır. Çocuk yaşta kimine göre çocuk felci, kimine göre ise bacak kemiğinde oluşan bir tümör nedeniyle tanışmıştır ilk büyük acısıyla. Çocukluk yıllarının kendine özgü hareketli ve renkli yaşantılarına, bacağındaki sakatlık nedeniyle, yeterli ölçüde katılamamak, Frida Kahlo’yu entelektüel bir “erken” yetişkin yaşamı kucaklamaya ve olgunluğa erişmeye itmiştir.
On sekiz yaşında geçirdiği korkunç trafik kazası sonucunda yatağa bağlandığı acı dolu, hareketsiz dönemde resimle uğraşmak, Frida Kahlo'yu yaşama döndüren ve onu ölüm düşüncesine sapmaktan uzaklaştıran bir dönüm noktası olmuştur.
Böylesine yatağa bağlı bir durumda, katlanılmaz gelen, işkence çektiren “ayna görüntüsü”, Frida Kahlo için ressam olmanın başlangıcı olmuştur. 19 yaşında yapılan ilk resim bir oto-portredir. Aslında Frida Kahlo, pek de önem vermeksizin başlamıştır resim yapmaya. Yani resim yapmak Frida Kahlo'da bir erken yöneliş değildir. Aksine bir baskı sonucu oluşmuştur. Yaşamı "taşımak" zorunda olmanın, başının üzerinde sarsıcı bulduğu aynanın ve kabullenmek durumunda olduğu acılarla dolu bir derinliğin baskısıdır bu.
Mesleği fotoğrafçılık olan babasının fotoğrafçılığı öğretme çabalarında sabırsız davranan, sıkılan Frida Kahlo için bu olumsuz tutumların nedeni fotoğraftaki renk eksikliği olmuştur denebilir. Tüm resimlerinde rengin göze çarptığı Frida Kahlo, yirmili yaşlarının başında kendini tam anlamıyla bir resim yapma tutkusuna kaptırmıştır. Bu, "ressam olmak" gibi bir geleceğin sorunlarını ya da planlanan bir başarıyı düşünmeksizin oluşan bir durumdur Frida Kahlo için.
İlk oto-portresinden sonra çevresindekilerin portrelerini yapmaya başlamıştır. Bedenini oynatabildiği ölçüde yavaş ama son derece titiz bir çalışma temposu içinde. Buna koşut olarak sürekli resim üzerine bilgi toplamış, okumuş ve kendini yetiştirmeye, geliştirmeye çabalamıştır.
Yaşamın hemen hemen tüm döneminde, her deneyimi; ruh hali, acıları, düşünceleri ve az da olsa umutlarıyla bağlantılı olmuştur. Sürekli değiştirilen korseleri, her türlü bakımı, röntgenler Kahlo ailesi için mali sıkıntılar yaratmıştır. Uzunca bir süre Frida Kahlo, bu durumun suçluluk duygusuyla yaşamıştır. Ancak ayağa kalkabilmek için gerekli enerji ve umudu yine kendini güçlü hissettiği resimde bulmuştur.
Frida Kahlo, sağlığını yeniden kazandıktan sonra dostlarıyla siyasi toplantılara gitmeye başlamış, bunun sonucunda ise pek çok arkadaşının da üyesi olduğu, militanlığını yaptığı komünist partisine katılmıştır. Hareketli bir yaşamın içine giren Frida Kahlo, bu dönemle birlikte ressamlığının yanında, ülkesinin durumu, yapılması gerekenler, özgürlük savaşımı için mücadele etmek gibi siyasi konularda da etkin bir rol almaya başlamıştır. Bu, bir bakıma kendi dertlerinin geri plana itilip ülke sorunlarının birincil sırada yer alması gerekliliğini yaşatmıştır Frida Kahlo'ya.
1929'da Frida Kahlo ve Diego Rivera evlenmişlerdi. Kısa bir süre sonra hamile kalan Frida Kahlo, fiziksel yetersizliği nedeniyle bebeğini aldırmak zorunda kalmıştır. Aynı acıyı daha sonra iki kez daha yaşayan Frida Kahlo için bu bir takıntı olmuş ve birçok resminde de bu ezikliğini, bu acısını yansıtmıştır.
1939 yılında Diego Rivera'yla evliğinin son bulması Frida Kahlo için önüne geçilmez ancak aynı zamanda da dayanılmaz bir ayrılık olmuş ve sağlığı da bundan yeterince nasibini almıştır.
1950-51 yılında omurgasından yedi ameliyat geçirmiştir Frida Kahlo. Ancak her şeyin zamanı olduğu gibi, Frida Kahlo için ölmenin de bir zamanı vardır. Son ameliyat ise küçüklüğünden beri Frida Kahlo'yu acılara boğan sağ bacağının kesilmesi olmuştur.
13 Temmuz 1954'te yatağında cansız bulunduğunda, doktorların teşhisi “akciğer ambolisi,” olmuştur.