Kubilay Kaptan
Bir Tablonun Anlattıkları “Kırda Öğle Yemeği”
Yayınlanma:
On dokuzuncu yüzyılda Paris, kültür ve sanatın başkenti konumunda, dünyanın gözde şehirlerinden biri kabul edilmiştir. Paris şehrinin tarihi, dünyaya mâl olmuş Fransız devrimi, kültürü, orada yaşamış besteciler, yazarlar, şairler, heykeltraşlar, müzisyenler, Paris’in orkestraları, operaları, konservatuarları, müzeleri, Güzel Sanatlar Akademisi, her milletten sanatçıları bir araya toplamış ve birbirlerinden beslenmelerine olanak sağlamıştır. Bu şehirde yaşamış sanatçıların hemen hepsi günümüzde sanat tarihine iz bırakmış, kimi sanat akımlarının öncüsü olmuş, kimi en ünlü bestelerini yazmış, yeni müzik akımlarına öncü olmuş, kimi şehrin büyüleyici manzaralarını tablolarıyla ölümsüzleştirmiş, kimi sokaklarını heykelleriyle süslemiştir.
- yüzyıl ortalarında Fransa sanatsal açıdan önemli bir değişime tanık olur. Bu dönemde Paris Güzel Sanatlar Akademisi, kurulan krallığın desteğiyle adeta yozlaşmış ve yaratıcılığını yitirmiş bir sanat yapma tarzına mecbur bırakılmıştır. Klasik heykel kopyalarını yıllar yılı resimlemekten bıkan kimi sanatçılar öğrenimlerini bırakıp kırlara açılmıştır. Barbizon köyünde toplanan, gün boyu doğadan manzaralar betimleyen bu sanatçıların yaklaşımı “Barbizon Üslubu” diye adlandırılmıştır. Theodore Rousseau ve Camille Corot bu üslubu temsil eden sanatçılardır. Ancak değişimi başlatan asıl olay 1863 yılında patlak vermiştir.
Akademi ressamları, 1863’te Manet’nin çalışmalarını resmi bir sergi olan Louvre’daki Paris Salonu’na kabul etmemiştir. Bunu izleyen kargaşa sonucunda, yetkili makamlar, jüri tarafından kabul edilmeyen tüm eserleri “Reddedilenler Sergisi” (Salon de Refusés) adıyla özel bir sergide sergilemek zorunda kalmıştır. Bu sergide en çok tepki uyandıran resim de Manet’nin Kırda Öğle Yemeği adlı yapıtıdır. Resim yeteneğini daha önceki sergilerde kanıtlamış olan Manet’nin bu resminin yadırganmasının sebebi, tuhaf bir biçimde dikkat çekici olarak giyinik adamların yanında çıplak bir kadının ve geri planda yıkanan diğer yarıçıplak bir kadının bulunmasıdır. Aslında bu tepki çekmiş eserin ilham kaynağı Rönesans ressamlarından Tiziano’nun “Pastoral Concert” (1510) ve Raimando’nun “The Judgement of Paris” (1520) adlı eserleridir. Fakat Manet’nin eserindeki çıplak kadınlar, Rönesans eserlerindeki gibi idealize edilmiş, çıplak vucütlar, tanrıçalar, su perileri değil, dönemin çağdaş Fransız kadınlarıdır. Bu eser, aleni çıplaklığı ve toplumu ahlaksızlığa teşvik etmesi gerekçesiyle seçkin sınıf tarafından aşağılanmış ve zevksiz bulunmuştur.
Manet’nin çocukluk ve gençlik arkadaşı Antonin Proust resmin fikrinin Paris’te Argenteuil'de açık havada ortaya çıktığından bahsetmiştir. Manet, Sen nehrinin kıyısında otururken nehirde yıkananları izlemeye dalmıştır. Sonrasında Proust’a dönerek "Görünüşe göre bir nü yapmalıyım. Evet, mutlaka bir tane yapacağım." der. Hemen ardından Louvre'da kopya ettiği ve Giorgione'ye atfedilen “Kır Konseri” tablosunu hatırlayarak şunları söyler: “Öğrencilik yıllarında Giorgione’nin kadınını, hani şu müzisyenlerle olanı kopyalamıştım. Bu oldukça koyu bir resimdir. Arka plan solmuş. Bu resmi tekrar yapacağım ve yaparken de o atmosferin geçirgenliğiyle birlikte şurada gördüğün figürleri çizeceğim”. Giorgione'ye atfedilen “Kır Konseri”nde ünlü Rönesans ustası çağının kıyafetini giymiş insanlarla çıplakları kaynaştırırken Manet bu resimde kahramanlarına modern elbiseler giydirmiştir. Aynı zamanda Giorgione'nin diğer bir resmi “Fırtına”nın da bu resim üzerinde etkisi olduğu söylenmiştir. İki resim arasında kompozisyon benzerlikleri vardı. Giorgione, giyinik erkek ile yarı nü kadın arasında bir zıtlık yaratmıştı. Diğer yandan Marcantonio Raimondi’nin Raffaello’dan kopya ettiği “Paris’in Yargılanması” adlı gravüründen de izler görülüyordu. Bu gravür Manet’nin esin kaynağı üç figürü açıkça gösteriyordu.
Manet bu resimde ormanın açıklık bir yerinde kır yemeği yiyen kentli iki adamın yanında oturan çıplak bir kadını betimlemişti. Uzakta yarı çıplak başka bir kadın da derede yıkanıyordu. Tablo kısa sürede bir skandal yaratmıştı. Modern giyimli iki erkekle çimlere oturmuş çıplak bir kadın betimlemesi ahlağa aykırı bulunmuştu. Bu tablo Parisli adamları gerçek halleriyle gösteriyordu. Klasik geleneksel biçimde giydirilmemişlerdi ve Manet gerçek insanları modern bir dünyada resmederek geleneklere karşı gelmişti.
İzleyicinin gözlerinin içine bakan çıplak kadın Manet’in 1862’de tanıştığı profesyonel model Victorine Meurent idi. Victorine, Manet’in en gözde modeliydi ve birçok resminin konusu olmuştu. Resmin hazırlık çalışmalarında kadın figürü kızıl saçlıyken son halinde kahverengi olmuştu. Sağdaki erkek figür için Manet’nin erkek kardeşi Eugene Manet ve ortadaki erkek figür için Manet’nin eşi Suzanne Leenhoff’un erkek kardeşi Ferdinand Leenhoff modellik yapmıştı.
Manet aynı zamanda çok iyi bir natürmort ressamıydı. Burada da ön planda parlak mavi gölgeleriyle sarı ve kırmızı tonları figürlerin tonlarıyla yarışan bir natürmort resmetmişti. Victorine'ın çimlere gelişi güzel atılmış giysileri, kır yemeğinden arta kalan meyveler ve bir ekmekle şişeye karışmıştı. Tablo’nun ön planı parlak yeşil, arka planı ise güneş ışığıyla parlıyordu. Resmin temel özelliği canlı renklerin kullanılmış olmasıydı. Böyle ışık tesiri veren canlı yeşilleri, adeta resmi ormanda, yani yerinde yapılmış hissettiriyordu. Tuşların serbestçe sürülmüş olması, fırça izlerinin sanki resim tabiat ortasında yapılmış tesiri vermesiydi. Bu iki özellik yani resimde güneş ışığının renkleri parlak gösteren tesirine yer vermesi ve fırça vuruşlarını olduğu gibi bırakması izlenimciler tarafından benimsenen bir çalışma biçimi olacaktı. Manet bu resmi açık havada çalışmamıştı ama geleceğin izlenimcilerini şaşırtan ve onları açık havada çalışmaya iten tablo “Kırda Öğle Yemeği” olmuştu.