Kubilay Kaptan
Bir Tablonun Anlattıkları “Hephaistos’un Demirci Ocağı”
Diego Rodríguez de Silva y Velázquez, 1599 doğumlu İspanyol ressamdır. Kral IV. Felipe'nin sarayında baş ressam olarak çalışmıştır. Barok döneminin kendine özgü ressamlarındandır ve portreleriyle ünlenmiştir. İspanyol Kralı'na olan yakınlığı nedeniyle birçok soylunun ve saray yaşamının resimlerini yapmıştır. Resimlerinde ışık ve gölgeyi ustalıkla kullanmıştır. Kendi döneminde hâkim olan sadece güzel olanı resmetmek geleneğini kırmış ve doğal olan her şeyi resmeden ressamların ilklerinden biri olmuştur.
1659'da IV. Felipe, Velazquez'e şövalye unvanı verdi. Bu unvan onu Engizisyon baskısından kurtararak rahat rahat çalışmasını sağladı. 1660'ta İspanyol prensesi Maria Theresa ile Fransa Kralı Louis XIV'ün düğün hazırlıklarını idare etti. 26 Haziran’da Madrid'e döndü, hastaydı. Bu hastalıktan kurtulamayarak 6 Ağustos 1660'ta, 61 yaşında iken ölen sanatçı büyük bir törenle San Juan Kilisesi'nin bahçesine gömüldü. O gömülürken Kral “artık ben mahvoldum” diyerek ağladı. Hayatı boyunca ressamı sessiz bir gölge gibi takip eden karısı, ölümünden çok kısa süre sonra, ressamın öldüğü odada öldü ve sonra kocasının yanına gömüldü. Sevilla'da ressamın anısına dikilen anıtın altında “gerçeğin ressamına” yazmaktadır.
Kalabalık figürlü bu büyük tabloda, duygulardaki sertlik ve renklerdeki yumuşaklık arasındaki fark özellikle ilgi çekici. Bütün bu duygular açık ve kolay anlaşılır ifade edilmiş. Hisler net, bütün yüzlere kontrollü bir öfke hâkim.
Düzgün fiziği, kıvırcık sarı saçlarıyla, genç bir adam kapalı bir mekân içerisinde karşısındakilere bir şeyler anlatıyor. Bu, güzel sanatları simgeleyen Yunan tanrısı Apollon. Bu tabloda Roma’da 17. Yüzyılın ilk on yılında etkili olan Yunan-Roma heykel öğretileri, Michelangelo’nun figür özellikleri, Roma, Bolonya ve Barok dönemi etkileri birleştirilmiş.
Demir dövme atölyesindeki dört genç işçi ve ustaları yarı çıplak vaziyette, işlerini bırakıp anlık bir duraksamadalar. Apollon’un en yakınında topal tanrı (demirci ustası) Hephaistos duruyor. Hepsinin yüz ifadesi en az ustaları kadar şaşkın. Yüzlerde şaşkınlık keskin bakışlarla hepsi Apollon’a yönelmiş. Belli ki, gelişi hayra alamet değil. Gruptan uzakta duran genç işçi de, yarı tebessüm ve şaşkınlıkla karışık Apollon’a bakıyor.
Bu tabloda “Velazquez, demirci ustasını ziyaret eden Apollon’u, karısı Venüsün, kendisini savaş tanrısı Mars’la aldattığını, söylerken resmetmiş”. Kendisi demirhanede çürürken daha genç ve güçlü biriyle aldatıldığını öğrenen Hephaistos iki sevgiliyi ağlar içine alacak, bir yatak yapar ve onları bu yatakta bağlı bulduğunda öfkesini bağırarak ortaya koyar. Maden işçiliğinde usta olan Hephaistos ve yardımcıları Kykloplar ressamın her zaman çevresinde gördüğü insanlar gibi yani gerçek bir demirci dükkanında çalışanlar gibi tasvir edilmişler.
Sanatçı, bu karmaşa ve inanılması güç dramın anlık yansımasını, realist bir yaklaşımla, her vücutta ayrı ayrı algılanabilecek tarzda işlemiştir. Bu etkiyi ortaya çıkarmada ışık belirleyici unsurdur. Eserde ışık-gölge arasındaki çatışma yumuşatılmıştır. Bir barok dönemi eseri olmasına rağmen, doğalcıdır. Kafasında çelengiyle, genç tanrının getirdiği haber hiç kuşkusuz kıskanç bir İspanyol erkek için yıkıcıdır. Tablo, buna rağmen suskundur. Çekiçlerin, ateşin, eriyen demir seslerinin mekânda yankılanması gerekirken, tamamen sessizlik hâkim gibidir. Tablodaki renk tekniği etkin olarak bu durumu destekler. Örs üzerinde parlayan kızgın demir parçasının sıcak turuncusu da sarıya ve kahverengiye dönüşerek, sessizliği pekiştirmektedir.
Tablo’nun bütününe bakılırsa, birçok çıplak adamın hareketli, dönen vücutları, genç tanrının gelmesiyle bir an duraksıyor ve hareket bir noktaya yöneliyor. Resimdeki dinamizmin idareli, abartısız kullanımı ve anlık betimlemenin hakimiyeti, hareket ve durgunluğun bir arada barışı Velazquez’in tarzını ortaya koyuyor. Böyle bir kompozisyon, bazı İtalyan resimlerindeki gibi fantastik bir imgeye dönüşmüyor. Tam da bu, İspanyol sanatının farkını ortaya koyuyor.