Kubilay Kaptan
Bir Tablonun Anlattıkları “Guernica”
Guernica, Pablo Picasso tarafından 1937’de yapılan, İspanya İç Savaşı sırasında Nazi Almanyası’na ait 28 bombardıman uçağının 26 Nisan 1937’de İspanya’daki Guernica şehrini bombalamasını anlatan, 7,76 m eninde ve 3,49 m yüksekliğinde anıtsal tablodur. Saldırı sırasında 250 ila 1.600 kişi hayatını kaybetmiş, çok daha fazla sayıda kişi de yaralanmıştı.
Picasso açısından tam bir trajedi olarak okunan Guernica tablosu ressamın hadiseden ne kadar çok etkilendiğinin de bir göstergesidir aslında. Resimle ilgili yapılan yorumlara, yazılan kritik yazılarına baktığımız zaman Picasso’nun Guernica köyünü görüp görmediğini tam olarak bilmiyoruz. Büyük ihtimalle ressam bombardıman sonrasında köyün çekilmiş bir fotoğrafını görmüş ya da olayı gören bir görgü tanığından detaylı bir şekilde dinlemiş olmalı. Ancak resmin kübik formlarda parçalanmış siyah beyaz bir gazeteyi andırmasına bakılırsa Picasso’nun Guernica’yı bir fotoğraf üzerinden görmüş olma ihtimali daha yüksektir. Picasso, hayatının farklı evrelerinde farklı renk paletleri kullanmıştır. Sanatçı, Guernica’yı siyah ve beyazın öne çıktığı tek renkli paletle boyamayı seçiyor. Siyah ve beyaz seçimi doğrudan ölüm ve yaşamı düşündürüyor. Siyah ve beyazın kullanımı aynı zamanda gazete sayfasını andırıyor. Bunun sebebi sanatçının yıkımı gazeteden öğrenmiş olması olabilir. Picasso gazete izlenimiyle izleyicinin olaya doğrudan görgü tanığı olmasını sağlıyor. Bu durum, resmin merkezindeki gazete kağıdı yanılsamasını yaratan dokulu desen ile daha da vurgulanıyor.
Resimde yer alan boğa ve at gibi figürlerin neyi temsil ettiği üzerinde farklı okumalar yapılmış ve değişik görüşler ortaya atılmıştır. Ressama sorulduğunda “boğa, boğadır; at da attır…” diyerek kendi resmi üzerinde belli bir okuma yapmadığını görürüz. Bununla birlikte, bazı sanat tarihçileri at figürünün Cumhuriyetçileri, boğanın ise Franco’nun ordusunu temsil ettiğini düşünüyor.
Kapalı bir odada anlatıldığı izlenimini veren resme dikkatli bakıldığında kadın figürlerinin çokluğu hemen dikkat çekecektir. Yazının başında da dediğimiz gibi iç savaş dolayısıyla köyde kadın ve çocuklar vardı. Bu devasa tabloyu soldan sağa doğru okumaya başladığınızda resimde kullanılan figürlerin hem fiziksel hem de metafiziksel olarak parçalanmış olduğunu fark edersiniz. İspanya’nın sembolü haline gelmiş boğa resimde kuyruğu tutuşmuş bir şekilde çizilmiş. Picasso’nun burada kullandığı “kendi kuyruğunu yakan boğa” göndermesi milliyetçilik ve iç savaş eleştirisi olarak okunuyor. Boğa figürünün hemen altında yer alan başını göğe kaldırmış bir kadın ve elinde tuttuğu ölmüş çocuğunun bedeni Hıristiyan ikonografisine bir göndermedir.
Resmin merkezine bakıldığında bizi, burnu ve üst dişleri, bir insan kafatası şeklinde olan bir at figürü karşılar. Acı içinde görülen atın vücudu diğer figürlerle iç içe geçmiş gibidir. “İnsanın kendi ırkına çektirdiği acıların ve çaresizliğin” sembolü olarak okunan at figürü resimde içinden bir mızrak geçirilmiş olarak çizilmiş. Bir trajediyi yansıtan at figürünün hemen altında bir askerin parçalanmış cesedi ve üzerinde çiçeklerin büyüdüğü kırılmış bir kılıç tutmaktadır. Ressam burada kahramanlığa bir gönderme yapmak istemiş. Atın hemen sağ üst tarafında tüm bu sahnelere şahitlik ederek camdan içeri girmekte olan korku dolu bir kadın görülür. Kadın, elinde yanan bir gaz lambası taşır. Savaşın tüm yıkıcılığını vermeye çalışan Picasso, boğanın, atın ve çocuk için ağlayan kadının dillerini çığlığı göstermesi için hançer olarak çizmiş. Belki de tüm bu sahneleri tamamlayan bir figür olarak resimde karşımıza dehşet içinde kollarını kaldırmış bir adam yukarıdan ve aşağıdan ateşlerle sarılmış olarak çıkar. Resmin sağ ucunda, açık bir kapıyla sonlanan siyah bir duvar vardır. Bu duvar için bir çıkış noktası ya da bilinmeze gidişi sembolize ediyor diyebiliriz.