Kubilay Kaptan
Bir tablonun anlattıkları: “Çekik Gözlü Kız”
Türk resmine anıtsal boyutta figürü getiren ilk ressam, Arkeoloji Müzesi’nin ve Mekteb-i Sanayi-i Nefise-i Şahane’nin kurulmasında en büyük katkı sahibi, Türk Sanatı’nın yurt dışındaki tanıtımında önemli görevler üstlenmiş bir isim ve ülkemizin kültür varlıklarını korumak için tüm gayretiyle çalışmış birisidir Osman Hamdi.
Resimleri arasında Osmanlı mimarisi ve sanatına dair unsurların detaylı biçimde ele alındığı ve çoğunda kendisi ile yakın çevresinden kişileri betimlediği figürlü iç mekân görünümleri, ibadet sahneleri, silah tacirleri, feraceli kadınlar ve yine yakın çevresinden kişilere ait portreler de yer alır.
Sakız Adası'ndan ufak yaşta evlatlık olarak gelen Rum asıllı Osmanlı sadrazamlarından İbrahim Ethem Paşa’nın oğlu, İstanbul Milletvekili, belediye başkanı, müzeci, kimyager ve felsefeci Halil Ethem Bey ve nümizmat İsmail Galip Bey’in ağabeyidir.
İlk Türk arkeoloğu kabul edilir. Bağdat’ta ilk arkeolojik çalışmalarını yaptıktan sonra asıl gerekli yasanın çıkarılmasını sağlayarak ve tüm arkeolojik çalışmaların kontrolünü üstlenerek modern arkeoloji biliminin Osmanlı'da temellendirilmesini sağladı. En önemli arkeolojik kazısı 1887-1888'de gerçekleştirildiği Sayda Kral Mezarlığı (Lübnan) kazılardır. Bu kazılar sırasında dünyaca ünlü İskender Lahdi’ni bulmuştur.
Osman Hamdi Bey İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin 29 yıl müdürlüğünü yapmış ve müzeyi dünyanın sayılı müzeleri arasına ekletmiştir. Osman Hamdi Bey'i çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusu sayanlar, bunu Osmanlı dönemindeki ilk Türk müze yöneticisi olmasıyla ve müzeyi geliştirmesiyle gerekçelendirirler.
Günümüzde varlığını Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak sürdüren Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'nin de kurucusudur. İlk Türk ressamlarından birisidir ve Türk resminde figürlü kompozisyon kullanan ilk ressam olarak tarihe geçmiştir.
Osman Hamdi’nin yaptığı portreler, diğer resimlerinden sayıca daha fazladır. Çoğunlukla aile fertlerinin portrelerini yaparken ilginç bulduğu kişileri de resmetti. Resimdeki küçük kız Osman Hamdi Bey’in 1870 doğumlu hüzünlü bir yaşamı olan yeğeni Tevfika’dır.
Fransa'da hukuk eğitimi alıp Türkiye'ye döndükten sonra kurtuluş savaşının başlaması ile vatanına hizmet etmek için aktif olarak çalışmıştır. İstanbul işgal altında olduğu için gizli şekilde uzun yolculardan sonra Anadolu’ya (Gaziantep olduğu tahmin ediliyor) geçmiştir. Oradayken Yüzbaşı Faruk ile tanışmış ve aşık olmuşlardır. Büyük bir aşkla birbirini seven bu iki insan bir yandan vatanın müdafaası için çalışmaktadır. Tevfika savaşa katılan ve başarı elde edenlere verilen 2 tane madalya almıştır. Ancak Yüzbaşı Faruk büyük bir acı çekmektedir. Kendisi evli ve çocuklu bir adam olarak başka bir aşk yaşamakta ve bu durum onu derinden yaralamaktadır.
Bir süre sonra Tevfika, Yüzbaşı Faruk'un evli ve çocuklu olduğunu öğrenir. Aşkını kalbine gömer ve İstanbul 'a geri gelir. Savaş bittikten sonra Faruk'un akıbetini araştırırken savaş esnasında şehit olduğunu öğrenir ve ona ait künyeyi alır.
İyi eğitimli, güzel, cesaret dolu bu kadın yaşayamadığı gençliği ve yaşayamadığı aşkı ile 80 yaşlarında evinde öldükten bir hafta sonra bulunmuştur. Onu bulduklarında elinde kurtuluş savaşında kendisine verilen madalyalar ve Yüzbaşı Faruk'un künyesi bulunmaktaydı.