Ekim Er
Bir Su Gibi Saydam: Aysu Türkoğlu
Aysu Türkoğlu 22 Temmuz’da Türkiye’den İngiltere’nin Dover şehrine doğru yola çıktığında bu satırların yazarı dahil çoğu kimse onu tanımıyordu. Hepimiz transferle meşguldük. O kimi alacak, bu kimi satacak, yalan haberler, duyumcular, hayaller ve gerçekler… Özellikle büyük takımların idmanları spor haberlerinde birinci sıradaki yerlerini koruyorlardı. Kampın yıldızı şu, hoca şu oyuncuya çok güveniyor, hoca bu oyuncuyu sildi…
Oysa Aysu da ne idmanlar yapmıştı. Yedi yaşından beri 14 yıldır idman yapıyordu Aysu. Ailesi de kendisini 14 yıldır idmanlara, yarışlara, katıldığı etkinliklere taşıyordu. Onların kendisiyle gurur duymasını ve onların emeklerinin karşılığını vermek isteyen Türkoğlu sadece yüzmüyor, kuvvet idmanları, psikolojik idmanlarla 15 yaşında Manş’ı geçmek üzere belirlediği hedef için kendini hazırlıyordu. Yeri geldiğinde karnının üzerinde 10 kilo ağırlıkla bir yandan ayaklarını vuruyor, bir yandan da hortumla burnuna su tutuluyordu. Baskı altında dayanıklılığını arttırmak için yaptı bu idmanları. Yoluna engeller de çıktı. Pandemi çıktı örneğin, daha sonra İngiltere vizesi alamaması… Tam bu sorunlar aşıldığında Türkiye’nin gerçeği yüzüne vurdu. Sterlin almış basını gitmişti. Önce Aysu Türkoğlu’nun bitmek bilmeyen azmi ve inancı, sonra da Türkmen Holding ve Atilla Türkmen’in sponsorluğuyla Aysu en sonunda Dover’ın yolunu tuttu.
Aysu orada idmanlara devam edip kendisini yüzüşü boyunca takip edecek tekneyle tanışıp, tarih yazmaya hazırlanırken biz yine kısır döngülerin içinde kalmıştık. 27 Temmuz gecesi Fenerbahçe İstanbul’da Şampiyonlar Ligi ikinci ön eleme turunda Ukrayna temsilcisi Dinamo Kiev ile karşılaştı. Dinamo Kiev maçın 57. dakikasında öne geçtiğinde Fenerbahçe tribünlerinden Vladimir Putin tezahüratı yükseldi. Belki de Dinamo Kiev kafilesindekilerden bazılarının babaları, oğulları, kardeşleri şu an cephedeydi, belki bazıları ölmüş, bazıları yaralanmıştı. Fenerbahçe Kulübü’nden bir özür bekleyenler de yanıldılar. Onun yerine, yedek kalecinin tribünleri tahrik ettiği, başka kulüplerin taraftarlarının da benzer eylemlerde bulundukları öne sürüldü ve en sonunda Ukrayna asıl bizden özür dilesin dendi. Spor kültürümüzün nerede olduğunu bir kez daha görmüş olduk.
Bu köşede sizlere sporun güzel öykülerini anlatmak istiyordum ama gündem de böyleydi. Bu konuda yazıp yazmamak konusunda kararsızken Aysu Türkoğlu çıktı karşıma. İyi ki de çıkmış. 29 Temmuz günü yerel saatle 12:30’da beklenen an geldi. Türkoğlu teknedeki herkesi tek tek öptü. Yüzünde en ufacık bir endişe, tedirginlik belirtisi yoktu. Tam tersine sanki uzun süredir denize girmemiş ve denize girmek için sabırsızlanan bir çocuk gibi attı kendini Kuzey Denizi’nin sularına. Ancak engeller bitmiyordu. Medcezir değişimi, büyük dalgalar, akıntı ve rüzgâr Türkoğlu’na rakip çıkmışlardı, onu takip eden teknenin kaptanının sözleriyle deniz patlamıştı. O yılmadı, Türkoğlu’nun 10-11 saat civarında geçmeyi düşündüğü Manş onu 16 saattir bırakmıyordu. Ağladığı anlar oldu ama vazgeçtiği, bırakmayı düşündüğü bir an olmadı. Türkoğlu Fransa’nın Cap Gris-Nez sahillerine doğru yüzerken ben nefesimi tutmuş onu takip ediyordum. Bilgisayarımın ekranını sürekli yeniliyordum, yeni bir haber alabilmek için. Benim de bir kızım yüzücüydü ve Türkoğlu’nu izlerken kendi kızımı izler gibi heyecan içindeydim. Ağladığı anlarda “çık kızım yazık sana” diye içimden geçirdim ama o çıkmadı, devam etti. Tam 16 saat 28 dakika ve toplam 60 km yüzdükten sonra kıyıya geldiğinde kayalıklar karışışına çıkan son engeldi ama böyle bir azmin karşısında durabilecek kadar güçlü değillerdi.
Tekneye çıktığında babasına sarılıp “başardım” diyebildi. O Manş’ı gecen en genç Türk olmuştu ama yorgunluktan başarısının büyüklüğünün bile farkında değildi belki de o an. Bir de acıkmıştı. “Sandviç kaldı mı” diye sordu. Ne abartılı sevinç gösterileri yaptı ne de kendini beğenmiş sözler etti. Ne yaptı biliyor musunuz? Teknedeki herkesten “çok ağlayıp zırladım” diye özür diledi. Türkoğlu bunları yaparken biz hala transferleri konuşuyorduk, ya da Valerien Ismael üçlü mü oynasın, dörtlü mü oynasın diye saatler geçiriyorduk. Spor kulüpleri dediğimiz kulüplerden Türkoğlu için bir kutlama mesajı gelmedi, siyasiler de sıraya girmediler onu kutlamak için.
Aysu Türkoğlu’nun çok sevdiği Sia’nin bir şarkısında söylediği gibi değişmek için cesaretin var mı? Türkoğlu cesaret ve azmin 21 yaşında bir genç kızda vücut bulmuş haliydi.