Murat Özçelik
Beyaz Atlı Prens 2022’de gelir mi dersiniz?
Ülkemizde yapılan anketlere bakarsanız halkımızın yüzde 60’dan fazlası, mevcut ekonomik sıkıntılardan bıkmış vaziyette ve artık sadece değişim değil dönüşüm istiyor. Söz konusu anketlerin en ilginç yönlerinden biri ise Erdoğan’ın bütün hatalarında ısrar ederek ülkenin geleceğini karartmasına rağmen, dönüşüm isteyen halkımızın yaklaşık yüzde 20’sinin, “Tamam değiştirelim de kiminle değiştireceğiz” diyen kararsızlardan ve “Bu defa oy vermeyeceğim” diyenlerden oluşması.
Yani aslında “Beyaz atlı prensi” bekleyen asgari yüzde 20’lik bir kesim var.
Mevcut duruma bakınca “daha çok beklerler” diyenlerinizin sesini duyar gibi oluyorum. İşte “daha çok beklerler” diyen muhalefet partilileri, “nasıl olsa kararsızlar bizim seçeceğimiz adayın peşinden gelecekler” düşüncesiyle Erdoğan’ın yaptıklarının ne kadar yanlış olduğunu temcit pilavı gibi tekrar tekrar anlatarak ve “biz böyle yapmayacağız” diyerek o yüzde 20’lik kesimle birlikte AKP ve MHP’yi tutar gibi görünen ama fikir değiştirmeleri mümkün olan insanlarımızı kendi yanlarına çekebileceklerini zannediyor. Ben de birçok siyasi analist gibi yanıldıklarını düşünüyorum.
Yine de muhalefetin günahına girmeyelim. Onlar uygulama makamı tabii ki değil. Kazandıkları belediyelerin iktidarın engellemelerine rağmen iyi işler yaptıkları da görülüyor. Hatta arada bir iktidara karşı doğru ve düzgün siyasi hamleler yaptıkları da doğru. Şu anda hepsinin kabul ettiği ortak payda ise “güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş.”
Ancak muhalefetin belki de şimdilik kaydıyla gözardı ettiği bazı hususları 2022’ye yeni girdiğimiz şu günlerde hatırlatmakta fayda görüyorum:
Önümüzdeki seçimdeki hedef, yeni bir Cumhurbaşkanı seçmek suretiyle Erdoğan’ı indirmek. Eğer milletimizi tekrar huzura kavuşturacaksak bundan başka bir alternatif yok. Herhangi bir muhalefet partisinin Cumhurbaşkanını kendi partisinden seçtirerek “başka bir hedef gözetmeye kalkışması” ise ham hayal!
İktidarı kaybetmemek uğruna Erdoğan’ın devletin bütün gücünü kullanacağını dikkate aldığımızda, mevcut seçim sistemi ve partiler kanunu çerçevesinde ne muhalefetin ne de Cumhur ittifakının 2023’te yapılacağı söylenen seçimlerde herhangi bir anayasa değişikliğini gerçekleştirecek milletvekili sayısına ulaşmasının ihtimal dahilinde olacağını söyleyebiliriz. Yüzde 34 oyun, Mecliste çoğunluğu garanti eden bir seçim sistemi ile halkın gerçek isteklerinin Mecliste temsilini sağlayacak bir sonuca ulaşmak kesinlikle mümkün değil. Dolayısıyla, önümüzdeki seçimlerden sonra anayasada değişiklik yapıp hemen güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilebilecek bir Meclisin oluşacağını düşünmek de ham hayaldir. İşte bundan dolayı önümüzdeki seçimlerde partiler ve seçtirecekleri milletvekillerinin o kadar önemi yok.
Yani seçilecek Cumhurbaşkanı, kendisini aday olarak göstermiş muhalefete ihanet etmeyecekse - zira bazı aday adayları arasında “Ben bir seçileyim Erdoğan’ın bütün yetkilerini sonuna kadar kullanır sistemi değiştirmem” diyen Erdoğan gibi güç düşkünü bazı hırslılar da var - bu durumda yapabileceği, ancak aşağıda izah edeceğim birkaç alanda varılacak mutabakatı hayata geçirmekten ibaret olacaktır. Eğer Türkiye’de gerçek bir demokrasiyi kuracaksak muhalefet partileri, öncelikle önümüzdeki süreci nasıl yönetebilecekleri üzerinde mutabık kalmalılar. İkincil öncelikli konuları şimdiden dallandırıp budaklandırdıkları takdirde, partililerin çıkarcı hesapları ile hem bir aday üzerinde mutabakata varma, hem de yeni bir Cumhurbaşkanı seçme hedefini ıskalama riski çok artacaktır.
Biraz daha açacak olursam, muhalefet partilerinin mutabakatı ile seçilmesi beklenen Cumhurbaşkanı adayı için yapılmakta olan turlar sırasında önce düşünülmesi gereken hangi partinin seçim sonrası hangi makamı uhdesine alması için müzakere etmek olmamalı. Yani Cumhurbaşkanı A Partisinden olsun, Cumhurbaşkanı Yardımcıları B ve C Partisinden olsun, bakanlar şu veya bu partiden olmalı gibi ön dayatmalarla isim üzerinde anlayış birliğine varmak ancak koalisyon görüşmeleri aşamasına gelindiğinde gerekecektir. O da, temsilde adalet ilkesine uygun bir seçim sistemi ile halkın bütün kesimlerinin Mecliste adil biçimde temsil edildiği, çoğunluk iktidarı değil çoğulcu iktidar ilkelerinin hukuken yerleştirildiği bir seçim sonrasında mümkün olur. Bu ise önümüzdeki seçimin konusu değildir.
“Geçiş dönemi” Cumhurbaşkanı adayı seçilip tanıtılırken, o adayın ve yakın çevresini oluşturacak kadrosunun halkın acil sorunlarına çözüm bulmak için esas üzerine gidilmesi gereken konuların Erdoğan tarafından manipüle edilenler dışındaki alanlardan oluştuğunu halka doğru anlatacak bir muhalefet anlayışını hayata geçirmesi gerekiyor. Keza bu hedefi gerçekleştirebilecek kadroları da halka tanıtmak muhalefetin görevi.
Geçiş dönemi Cumhurbaşkanı adayı, seçiminde partiler arasında hangi alanlarda mutabakata varılmasının gerekli ve yeterli olabileceğine dair düşüncelerimi bir sonraki yazımda irdeleyeceğim. Bu arada ülkeyi yönetmeye talip siyasilerin halkımızın sorunlarına çözüm ararken bizdeki “geçiş dönemini” beklemeyecek olan dünyadaki ve bölgemizdeki dönüşüme dair nelere dikkat etmeleri gerektiği üzerinde de duracağım.