Ahmet Çakır
Barcelona’yı elemek
Aslında bu özel ya da ayrıksı bir durum değil, buna benzer her eşleşmede aynı şeyler yazılıp söyleniyor. Daha ilginci, bunlar ilgi ve itibar görüyor. Siz daha akla uygun ve gerçekçi birtakım değerlendirmeler yapmaya kalktığınızda sıkıntı yaşıyorsunuz.
Galatasaray UEFA Avrupa Ligi’nde Barcelona ile eşleştiği anda yine aynı durum ortaya çıktı. Bu konuda özellikle yorumcuların tavrı beni uzun yıllardır şaşkına çevirmiştir. Dünyanın en güçlü takımıyla da eşleşsek, onu eleyebileceğimiz yolunda sözler ediliyor ve bunun nasıl yapılacağı gösterilmeye çalışılıyor.
Elbette ki herkes kendi ülkesinin takımının başarılı olmasını ister. Ancak bu başarıyı sağlayacak olan o takımın yönetimi, teknik direktörü, futbolcusu ve taraftarıdır. Profesyonel çalışanlarını ve ilk anda akla gelmeyen başka varlıkları da buna katabilirsiniz.
Onlar, işlerinin bir parçası olarak, kazanacaklarını, tur atlayacaklarını filan söyleyebilirler. Çünkü herkes bunu bekliyor. Bunları biliyoruz ancak yorumcuların takımlarımızı galip getirmek gibi bir görevi yoktur. Onların görevi, gerçekleri söylemektir. Bu gerçekler çok tatsız olsa da… Şu andaki sayılara bakmaya gerek yok, iki yıl önce çıkarılan rakamlara göre Galatasaray son oynadığı 30 Şampiyonalar Ligi maçının sadece 2’sini kazanabilmişti. Hiç kuşkunuz olmasın ki yorumcu arkadaşlarımız, o 30 maçın 30’unu da Galatasaray’a kazandırmıştı. Ha ha ha!
O zaman ortaya çok ciddiyetsiz ve saçma bir durum ortaya çıkıyor ama bu kimsenin umurunda bile değil. Tam tersine, taraftar-vatandaş bundan hoşlanıyor. Dolayısıyla bu saçmalığın önüne geçebilmek de mümkün olmuyor. Nitekim teknik direktör Domenec Torrent, Barcelona’nın gücüyle ilgili bir değerlendirme yapmaya kalktığında hemen tepki gördü ve çarketmek zorunda kaldı.
Taraftara göre, onun gerçekçi yaklaşımı korkaklıktı ve kaybetmeyi peşinen kabullenme anlamına geliyordu.
· · ·
Elbette ki hiçbir eşleşme ile ilgili olarak ‘en küçük bir şansımız bile yok!’ filan denilemez. Bu tür bir gerçekçilik, rahatsızlık yaratır. Moldova’nın Sheriff takımı Şampiyonalar Ligi’nde peşkeşe hem Real Madrid’i hem İnter’i yenebiliyorsa Galatasaray’ın da Barcelona’yı eleme olasılığı olabilir. Kaldı ki Sarı-kırmızılı takımın daha önceki yıllarda Barcelona’yı İstanbul’da 2-1 yenmiş olmak ve deplasmanda 2-2 berabere kalmak gibi sonuçlar almışlığı da var.
Gelgelelim, günümüzdeki Galatasaray’ın durumu ortada. UEFA Avrupa Ligi’nde açıklanması zor bir başarı kazanıldı ama onun öncesinde PSV karşısındaki 5-1 ve 2-1’lik sonuçlar da çabuk unutulacak kadar uzaklarda değil. Bizim ligin en zayıf takımlarına, üstelik evinde yenilen Galatasaray’ın Barcelona’yı eleyebileceğini ileri sürmek, arkasına akıl konulabilecek bir iddia değil. Duygulara gem vurulamaz!
Taraftar sitelerinde ‘Tarihin en kötü Barcelona’sı’ filan türünden saçmasapan laflar ediliyor. Doğal. Onlar da hem başarıyı istiyor hem çok şey biliyormuş gibi görünmeye çalışıyor. Oysa gerçek bunun tam tersi ve matematik bir kesinlikle önümüzde. Şu anda yeryüzünde Atletico Madrid’e deplasmanda 4 gol atabilecek başka takım var mıdır dersiniz? Barcelona aynı işi Napoli’ye de yaptı. Ara transferde aldığı 4 adamla Barcelona o eski parlak günlerine dönüş yoluna girdi. 38’lik sağbek Dani Alves’in yanısıra Adama Traore, Aubameyang ve Ferran Torres ile çok güçlendi takım. Zaten müthiş gençleri vardı ama bir türlü sonuca gidemiyorlardı. O sorunu da çözdüler ve tekrar eski yerlerine doğru yürüyüşe geçtiler.
Galatasaray’ın durumuyla ilgili olaraksa bir şey söylemeye gerek yok. Neredeyse dakika dakika izlediğim tarihinin en berbat dönemlerinden birini geçiriyor Sarı-kırmızılılar. En fanatik taraftar bile birkaçı dışında takımdaki oyuncuların gerçek birer futbolcu olup olmadığı yolunda kuşkular belirtiyor, galiz birtakım sözler ediyor.
· · ·
Bu kadar sıkıntılı bir durumda bile geçmişte takımlarımızın şaşırtıcı işler yapabildiği olmuştur. Futbolda böyle sürprizler vardır. Ancak futbolun hep sürprizlerle dolu bir oyun olduğu da sanılmamalıdır. Neredeyse yüzde 90 oranında güçlü takımlar zayıf rakiplerini yener ama o yüzde 10’luk dilimdeki sürprizler daha çok ilgi çeker ve hatırlanır.
O zaman durumu şöyle değerlendirmek daha sağlıklı olabilir: Galatasaray geçmişte Barcelona’yı eleyemese bile yendi. Bugün de aynı şeyi yapabilir. Bir 90 dakikada herşey olabilir, tamam. Peki, şu anda dünya futbolunda Barcelona nerede, Galatasaray nerede? İkisi de aynı yerde-seviyede diyebilir miyiz? (Siz isterseniz deyin, benim başka işlerim var.)
Bu eşleşmenin Galatasaray için en hoş yanı, bu kadar kötü bir dönemde tartışmasız dünyanın zirvesinde yer alan ekiplerden biriyle oynayacak olmaktır. Barcelona ile oynamak her durumda çok büyük bir keyif hatta onurdur. Sarı-kırmızılı takımın şu andaki kadrosunda bulunan futbolcuların en az yüzde 80’i bir daha böyle bir imkanı rüyalarında bile göremeyecektir. Ona göre oynayıp kabul edilebilir bir sonucun ortaya çıkmasını sağlamak, yapılabilecek en iyi iş gibi görünüyor. Daha fazlası için gerekli olan değerlerin hiçbiri şu andaki Galatasaray’da görünmüyor. Sadece Konyaspor maçındaki perişanlık bile bunu anlatmaya yeter. Evet, Avrupa farklıdır, Cim Bom orada daha fazlasını yapabilir ama nereye kadar?
Boşverin, siz bana aldırmayın, ‘Barcelona da kimmiş! Biz Real Madrid’i bile defalarca yendik, ellerinden kupayı aldık’ anılarıyla avunabilirsiniz…