Murat Aydın
Bağımsız baro bağımsız yargıdır
Siyasi iktidar kurmak istediği otoriter ve totaliter rejimi yargı eliyle gerçekleştirmeyi öteden beri yöntem olarak benimsedi. Bağımsız yargı sistemini yapmak istediklerini engelleyen bir yapı olarak gördü ve yargıyı kendi istediği şekilde yapılandırmak için sistematik bir çalışma yürüttü.
Yargı bağımsızlığını savunan YARSAV, 2010 halkoylamasında ölüler bile evet demeye çağrılırken yapılmak istenen değişikliğin asıl amacını halka anlatmaya çalıştı. Değişiklik sonrası HSYK’nın yargı bağımsızlığının teminatı olmaktan çıkacağını, yargıçlar üzerinde bir baskı aracı haline geleceğini anlatmaya çalıştı ve halkı hayır demeye çağırdı. Olmadı.
YARSAV ve yargı bağımsızlığını savunan yargıçlar 2010 HSYK seçimlerinde bir araya gelerek; yapılan seçimin sadece bir meslek örgütü seçimi olmadığını, sorunun yargı bağımsızlığı sorunu olduğunu anlatmaya çalıştı ve halkı sürece müdahil olmaya çağırdı. Ancak toplum kesimleri hatta hukuk çevreleri bile yapılan seçimi meslek içi bir mücadele olarak gördü ve yargı bağımsızlığını savunan yargıçları yalnız bıraktı. Seçim sonrası hükümet ve cemaat yapılanmasının hedefi olan yargıçlar sürgünlere ve soruşturmalara tabi tutuldu.
2014 yılında hükümet ve cemaat koalisyonu bozulup, yargıyı yine ve yeniden ele geçirme hesapları yapıldığında da YARSAV bu duruma karşı koydu. “Ne hükümet ne cemaat, tam bağımsız yargı istiyoruz” diyen yargıçlar seslerini topluma yeterince duyuramadı. Seçim sonrası oluşan HSYK yargıç teminatını hiçe sayan kararlar aldı, yargı bağımsızlığı için mücadele eden yargıçlar yine sürgünlere ve soruşturmalara maruz kaldı. Tüm bu aşamalardan geçen yargının bugün geldiği yer herkesin malumu.
Yaşanan süreç sonucunda yargı içinde, yargı bağımsızlığını savunan örgütlü tek bir yapı kaldı: Barolar. Elbette yargıçlık ve savcılık mesleğini layıkıyla yerine getirmeye çalışan birçok yargı mensubu var ama içinde bulundukları koşullarda etkin bir savunu yapmaları neredeyse imkânsız. Yargı bağımsızlığını örgütlü olarak savunabilecek tek yapı olarak barolar kalmış durumda.
Siyasi iktidar bu nedenle baroları önce parçalamaya sonra yıkmaya çalışıyor. Yargıç ve savcılar arasında yaptığı yandaş – karşıt ayrışmasını bu kez avukatlar ve barolar arasında yaratıp baroları bölmeyi, etkisizleştirmeyi ve mümkün olduğu kadarını ele geçirmeyi hedefliyor. Bu hedefine ulaşıp yargı sisteminin kötü işleyişine yönelik örgütlü ve yargı sistemi içinden gelecek sesleri önlemeyi, karşısına çıkacak itirazları yine “baro” ismiyle örgütlenmiş “sarı barolara” boğdurmayı, böylece ellerini temiz tutmayı amaçlıyor.
Baroların yapılmak istenen düzenlemeye karşı çıkmasının altında yatan temel nedenler bunlardır. Yapılan mücadeleyi “baroların güç kaybetmeme çabası” veya meslek içi bir sorun olarak görmek büyük aymazlık olacaktır.
Toplum, kendi adına karar veren yargıç ve Cumhuriyet savcılarını yargının bağımsızlığı için mücadele verirken yalnız bıraktı. Hiç değilse bu kez yargı bağımsızlığını, bireysel hak ve özgürlüklerimizi savunmak için mücadele eden avukatları ve baroları yalnız bırakmayalım. Baroları savunmak yargı bağımsızlığını savunmaktır. Hep söylendiği gibi; baroların sesi kesilirse halkın nefesi kesilir.