AYÇİÇEK YAĞI KARİZMAYA KARŞI!

Ülkemizde yaşanan akıl almaz fiyat artışları nedeniyle son birkaç yıldır vatandaşlar bazı ürünleri tüketirken zorlanıyor. Kıbrıs’ta gerçekleştirdiğimiz askeri harekatın ardından uygulanan ambargoların ve yaşanan petrol krizinin sonucu olarak 1970’lerin ikinci yarısında yaşanan benzin, yağ, tüp vs. benzeri kuyruklardan sonra Milenyumun bile eskimeye başladığı bir dönemde yeniden kuyruklarla tanışmaya başladık.

1970’li yılların kuyruklarında temel neden genellikle arzın yetersiz olmasıydı. Elbette ki arzın yetersizliğinin sonucu karaborsa fiyatları oluşuyor ama yine de kök nedene indiğinizde temel sorun talebi karşılamaya yetecek kadar ürünün piyasaya sunulamamasıydı. O nedenle de her ihtiyaç duyduğunuzda bazı ürünleri bulamıyordunuz. Ürün geldiğinde gidip kuyruğa girip sadece sınırlı miktarda alabiliyordunuz. O yıllarda henüz ilkokul ve ortaokul öğrencisi olarak yağ, şeker, çay gibi gıda ürünleri için kuyruk beklediğimi hatırlıyorum.

Şimdi ise sorun büyük ölçüde arzın yetersizliğinden kaynaklanmıyor. Artan fiyatlar neticesinde vatandaş daha ucuz ürün bulduğunda veya ürüne zam gelmeden ucuz fiyattan alabilmek için kuyruklara giriyor.

2019 yılında patates ve soğan fiyatlarında yaşanan aşırı yükselmeden sonra iktidar pansuman bir çözüm üretip depolardan devlet gücünü kullanarak tedarik ettiği patates ve soğanları “tanzim satış” adıyla ve bazen çadırda hizmet veren mağazalarda piyasa fiyatlarının altında satışa sundu. Daha sonra bu mekanlarda patates soğan dışında başka ürünler de satılmaya başlandı. Birkaç lira tasarruf edebilmek için vatandaşlar 2019 kışında uzun kuyruklar oluşturdular. Ama iktidar bunu “varlık kuyruğu” olarak pazarlamayı başardı. Kuyruk bekleyenlerle yapılan röportajlarda, çok sayıda insan bu kavramı kullandı ve orada beklemesini bu şekilde mazur ve meşru gösterebildiği için mutlu oldu.

Son aylarda ise enflasyon kelimenin tam anlamı ile kontrolden çıktı ve TÜİK’in ilan ettiği halinde bile yüzde 50’leri aştı. Bunun sonucunda önce ekmek, sonra fiyat artışı öncesi akaryakıt ve LPG kuyruklarına şahit olduk. Yılbaşı gecesi ise elektrik ve doğal gaza astronomik zamlar yapıldı. İlk faturalar ev ve iş yerlerine ulaştığında ise bir anda ülkenin gündemi haline geldi.

Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı saldırıdan sonra ise ayçiçek yağında sorun yaşanmaya başlandı. Kendi üretimimiz yeterli olmadığı için tükettiğimiz ayçiçek yağının bir kısmını ithal ediyoruz ve bu ithalatın yüzde 70’ini savaşan iki ülkeden gerçekleştiriyoruz. Yaşanan fiyat artışları ve bir süre sonra ayçiçek yağı bulamama olasılığı yüzünden vatandaş son günlerde marketlerde izdihamlar oluşturmaya, internetten taksitle fahiş fiyatlardan yağ tedarik etmeye başladı.

Niyetim elbette ki konusu ekonomi olan bir yazı kaleme almak değil. Ama yaşanan bu sorunların neticede seçmen davranışlarını etkilememesi düşünülemez ve olayı bu tarafıyla da değerlendirmek gerekiyor.

Ne “varlık kuyrukları” ne de tanzim satış mağazaları hizmeti, o dönemde seçmen tercihleri üzerinde olumlu ya da olumsuz bir etki yaratmamıştı. Ama iktidara özgü ekonomi kuramına dayalı kararlardan sonra sürekli olarak yükselen döviz kurları ve kontrol altına alınamayan enflasyon, ekmek de dahil olmak üzere gıda fiyatlarının sürekli artmasına yol açtı. Bu durum bilhassa yoksul seçmenleri AK Parti’den uzaklaştırmaya başladı. Yılbaşından sonra enerji ürünlerine gelen zamlar ise vatandaşların sokaklara taşan tepkisine neden oldu. Gezi olaylarından sonra ilk kez ülkenin her yerinde protestolar yaşandı. Sosyal medya ise tepkilerin ana mecrasıydı.

AK Parti iktidarı bu tepkilerden çok endişelendi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şen hep yüzde 40’ın üstünde olduğu açıklanan oy oranlarının yüzde 34-36 bandına indiğini duyurdu. Neticede kendi tarihinde bir ilki yaşayarak iktidar elektrik fiyatlarında geri adımlar atmak zorunda kaldı. En son KDV oranını düşürdü. Mart sonunda gelecek faturalara kadar seçmen biraz teskin olmuşken bu sefer de ayçiçek yağı sorunu yaşanmaya başladı.

Enflasyon azalmadığı ve döviz kurları yukarı doğru hareketini sürdürdüğü müddetçe bu tür sorunlarla tekrar karşılaşılması da çok muhtemel.

İktidarın başarılı olduğu yıllarda, AK Parti’ye oy verme nedenleri arasında “lider” faktörü hep en ön sırada olurdu. Ama hemen arkasından iktidarın başarılı olması gelirdi. 2015’ten sonra başarılı hizmetler/icraatlar yapması bir oy verme gerekçesi olarak gücünü kaybetmeye başladı. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak seçmenler de uzun bir süredir iktidarın performansını yeterli görmüyor. 2015’lere kadar AK Parti’ye 10 üzerinden 7-8 aralığında başarı notu veren kendi seçmenleri, bugün ancak 5 veriyor ve önümüzdeki seçimlerde AK Parti’ye oy vereceğini belirtenlerin yarısı mutsuz seçmenlerden oluşuyor.

Bilhassa son birkaç yıldır seçmenler AK Parti’ye liderin karizması, beka, bölünme kaygısı, muhalefet partilerine güven duyulmaması vs. gibi özünde “metafizik” gerekçelerle oy veriyorlar. İktidarın rasyonel alanda bir başarı sahibi olduğuna kendi seçmeni bile artık inanmıyor.

Bu metafizik gerekçeler belki yeterince oy üretemiyor ama böyle düşünen seçmenlerin parti sadakatinin güçlü olmasını sağlıyor. O yüzden de seçmenin gelir ve refah seviyesinde yaşanan sürekli gerilemelere rağmen iktidarın oyları görece daha yavaş küçülüyor. Ancak gelinen noktada, başta Erdoğan’ın karizması olmak üzere oy verme nedeni olan metafizik gerekçelerin somut maddi sorunlar karşısındaki direnci zor bir teste tabi tutulacak.

“One Minute” hadisesinden birkaç ay sonra gerçekleşen 2009 yerel seçimlerinde, iktidarın “teğet geçti” dediği ekonomik kriz ortamında 9 puan oy kaybettiğini hatırlayacak olursak, metafizik oy verme gerekçelerinin maddi sorunlar karşısındaki direncinin o kadar da güçlü olmadığını görebiliriz. Ancak bu sefer teste tabi tutulacak şey büyük ölçüde Erdoğan’ın karizması olacak. Karizmanın ekmek, akaryakıt, doğal gaz, elektrik ve son olarak da ayçiçek yağı ile imtihanı önümüzdeki dönemin siyasal dengelerinin nasıl oluşacağını şekillendirecek.

Bakarsınız ayçiçek yağı siyasi karizmanın unvanını elinden alır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Uslu Arşivi