Mehmet Tezkan
Ayasofya: oyun içinde oyun var!
Ayasofya’yı cami olarak ibadete kim açtı? Veya müze olmaktan kim çıkardı?
Cumhurbaşkanı mı, Danıştay mı?
Sorunun nereden geldiği önemli.. Soru yerliyse tabii ki Cumhurbaşkanı açtı.. Zaten tebrikleri de o kabul ediyor.. Diyanet İşleri Başkanı da gayretleri sebebiyle Cumhurbaşkanı’na teşekkür etti.. Cumhurbaşkanı da; ‘Türkiye artık eski Türkiye değil, milletimizin ne dediğine bakarak bu kararı aldık’ dedi..
Oysa gerçek bu değil.. Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı’ndan ayrı hareket edemeyeceğine göre Cumhurbaşkanı, Ayasofya’nın müze kalmasını resmen istedi.. Yıllardır Ayasofya’nın açılması için uğraşan dernek bu kez Cumhurbaşkanlığı’nı dava etmişti.. Davalı Cumhurbaşkanlığı’ydı.. Cumhurbaşkanlığı davanın reddedilmesini istedi.. 1934 yılında alınan karar üzerinden bunca zaman geçtikten sonra dava açılamayacağını savundu..
Soru dışardan gelirse, İktidar mensuplarının vereceği yanıt hazır; ’kararı Danıştay aldı, yargı bağımsızdır, karışamayız.’
Saray çevresi bu işi iyi kurguladı.. Dava öncesi Cumhurbaşkanı bir televizyon söyleşisinde soru üzerine ‘yargı kararını verirse biz gereğini yaparız’ dedi.. İşte Ayasofya’nın fitili bu sözlerle ateşlendi.. Çünkü bu Danıştay’a açık ve net mesajdı..
Danıştay 10 Daire Başkanı aldıkları kararın hukuki olduğunu söylemiş.. Aynı Danıştay 2005, 2008, 2016 yıllarında aynı derneğin başvurusunu reddederken hukuka aykırı mı karar aldı?
Elimizi vicdanımıza koyalım.. Cumhurbaşkanı o sözleri söylemeseydi 10. Daire bu kararı verir miydi?
Saray, açılışı Danıştay üzerinden kurguladı.. İçeriye biz açtık, dışarıya yargı kararı demek için!.
Meselenin önemli yansımaları var..
Birincisi; yürütmenin idari kararlarına karşı tek başvuru merci olan Danıştay’ın, yürütmenin dümen suyuna girme görüntüsü vermesi.. Yürütmenin isteği doğrultusunda karar alması düşündürücü..
Daha da ötesi ürkütücü..
İkincisi; Cumhurbaşkanı’nın fikrinin bir yıl içinde 180 derece değiştirmesi..
Geçen yıl Ayasofya’yı açılsın diyenleri suçluyordu.. ‘Bunun götürüsü var ,oyuna gelmem’ diyordu, bu yıl büyük ihtimalle ilk namazı kendi kılacak..
Bu büyük değişimin bir sebebi ne olabilir?
BİR; erken seçimin hazırlığı olabilir mi?
İhtimal vermiyorum; Ayasofya milyonların oy tercihini etkilemez..
İKİ; Avrupa ile kavga çıkarıp seçmenini din üzerinden konsolide etmeye çalışıyordur..
Buna da ihtimal veremiyorum. Avrupa’dan ABD’den , Rusya’dan ‘hayal kırıklığı’ sesleri geldi ama sert bir tonda değildi.. Zaten ülkelerin başı salgınla ekonomiyle dertte.. Uğraşacak halleri yok..
ÜÇ: AKP’den kopmak üzere olan muhafazakar kitleyi durdurmak, şirin görünme hamlesi olabilir mi? Bu da zor, artık belirleyici olan cüzdan.. Gerçek işsizliğin yüzde 22’lere vurduğu, enflasyonun yüzde 20’lere yaklaştığı ülkede Ayasofya ne kadar köpürtülürse köpürtülsün gönülleri okşasa bile, cüzdanı unutturamaz..
DÖRT: Gündemi değiştirmek, çoklu baro sistemini, kıdem tazminatlarının deve yapma girişimini, Korona virüsü ile mücadelede Avrupa’nın en iyi ülkesiyken en kötü ülkesi haline gelmemizi, vaka sayısının binin altına inmemesini gölgelemek için olabilir mi?
Hadi, olabilir diyelim de Ayasofya ay sonuna kadar idare eder, ya sonra!
Şimdi diyeceksiniz ki o zaman bu hamleyi neden yaptı?
Tek bir cevabı yok.. Ama Saray’ın bir planı olduğu ortada..
Sabır, biraz bekleyelim..