Kubilay Kaptan
Assos Antik Kenti'ndeki 'ıslah' çalışmaları
“Erlerin başbuğu Agamennon öldürdü Elatos’u, Elatos güzel akan Satnioeis ırmağı kıyısında sarp Pedasos’ta otururdu” (İlyada, VI, 33-35)
Homeros’un İlyada Destanı’nda (XIII,1,50,56) Satnioeis ırmağının kıyısında ve sarp kayalıklar üzerine kurulmuş olan Pedasos, Assos kenti ile özdeşleştirilmektedir.
Assos kentinde ilk defa iskân edenlerin kim olduğu bilinmez ancak arkeolojik verilerden kentte Tunç Çağı'ndan beri kesintisiz iskan edildiği anlaşılmaktadır. Bölge, MÖ 7. yüzyılda Lesbos Adası'ndan (Midilli) gelen Aiol kolonileri tarafından iskan edilerek gelişmiş, zenginleşmiştir. MÖ 6. yüzyılda Lidya Krallığı, sonra Pers egemenliği yaşandı.
MÖ 347’de Assos'ta bir felsefe okulu kurdu ve yaşambilimi üzerine çalışmalar yaptı. MÖ 344'te Assos'tan ayrılan Aristo; Makedon Kralı II. Filip'in oğlu İskender'i yetiştirmek üzere Pella'ya gitmiştir. Bölgede Pers hakimiyeti, MÖ 334 yılında Büyük İskender'in Granikos Savaşı'nda kazandığı zafer ile son buldu.
Assos, Büyük İskender'in ölümünden sonra Galatlar tarafından işgal edildi. MÖ 241 yılında Pergamon Krallığı'nın egemenliği altına girdi. MÖ 133'te Kral III. Attolos'un vasiyeti ile Bergama Krallığı Roma'ya geçince Assos kenti de Roma egemenliğine girdi.
MS 381 - 390 yıllarında, Hıristiyanlığın etkisi ve imparatorluğun emirleri doğrultusunda, birçok tapınak kapatılmış ve yıkılmış, taşları kilise ve konut inşasında kullanılmıştır; ayrıca harç yapımına gerekli kirecin sağlanması için tüm mermer malzeme agora yakınındaki kireç kuyusunda yakılmıştır. Assos Athena Tapınağı ve tapınağa ait sunak da bu zamanda tahrip edilmiştir.
MS 3. yüzyılın ortalarından sonra kent önemini yitirdi. MS 5. yüzyılda piskoposluk merkezi haline gelen kentte yerleşim, 7. yüzyılda sonra erdi.
Latinler, Franklar, Selçuklu ve Osmanlı Türkleri akropolise birçok kez kente saldırmışlardır. Bizans Dönemi’nde piskoposluk merkezi haline gelen Assos, 1080 yılında, Selçukluların egemenliği altına girdi, ancak 17 yıl süren egemenlikten sonra I. Haçlı ordusu komutanlarından Keşiş Pierre, bölgeden Türkleri uzaklaştırdığı için burada 1330 yılına kadar Bizans hâkimiyeti devam etti. 14. yüzyılda Karesi Beyliği'nin topraklarında olan Assos, tüm Çanakkale çevresi ile birlikte 1359 yılında Sultan I. Murat'a satılarak Osmanlı topraklarının bir parçası oldu.
Erken Tunç Çağı MÖ 3000 - MÖ 2000, Orta Tunç Çağı MÖ 2000 - MÖ 1750 ve Geç Tunç Çağı MÖ 1750 - MÖ 1200 arasındadır.
Bunlardan Orta Tunç Çağı’nı referans olarak aldığımda bile 4000 yıllık tarihe sahip bir yerden bahsediyoruz.
Bu dört bin yıllık tarihinin sonunda işgallerden, depremlerden, vandalizmden kısmen kurtulan Assos Antik Kenti, bugün hâkim olan siyasi anlayışın tarihi eserlere, kültüre bakış açısından kurtulamadı.
Antik Limana inen yolun sol kısmındaki yamaçta yer alan kayalardan kopan taş parçalarının, depremler ve doğa koşullarının etkisiyle düşmeye başlaması sonucu 2015 yılında AFAD tarafından tehlikeye ilişkin rapor hazırlanarak, alan ’afet bölgesi’ ilan edildi.
Assos Kaya Islahı Yapım İşi, Ayvacık Köylere Hizmet Götürme Birliği tarafından 26 Mart’ta ihale edildi. 500 günde bitirilmesi planlanan çalışmalar için Assos Antik Limanındaki otel, pansiyon, kamp, restoran, büfe, çay bahçesi ve dondurmacı olmak üzere toplam 19 tesis kapatılarak, tahliye edildi. Bugün itibari ile devasa bir hafriyat ile doğal ve tarihi sit alanları tahrip edilmesi deva ediyor.
Dünya üstünde nadir bulunan alanlardan birisi olan, çocukluğumda ziyaret edip hayran kaldığım ve sonra defalarca gittiğim dört bin yıllık bir yerin “tesisler rahatsız oluyor, daha az para kazanıyor, yola kaya düşüyor” gerekçesiyle, tarihi eser bölgelerinde afet riski azaltılması konusunda hiçbir uzmanlığı olmayan bir kurum (AFAD) tarafından rapor hazırlanarak bir şantiyeye dönüştürülmesini büyük bir üzüntüyle izliyorum.