Onur Aydoğan
Ankara Futbolunun Çöküşü…
Sizlerde bunu hissetmişsinizdir, insanoğlu hep başka yerde olmak ister. Evinde iken uzaklara tatile gitmeyi, tatilde iken evini özler. Aslında istediği, bir yere ulaşmak değil, yolculuk halinde olmaktır. Şu anda seçme şansım olsaydı serin bir Ankara akşamında 19 Mayıs Stadyumunda Gençlerbirliği ile dişli bir takımın maçında olmak isterdim. Gelin görün ki artık ne 19 Mayıs Stadyumu kaldı, ne de Süper Ligde bir başkent takımı… Profesyonel Liglerde mücadele eden dokuz Ankara takımının beşi bu sezon bir alt lige düştü. 41 yıl aradan sonra ilk defa en üst ligde bir başkent temsilcisi olmayacak. Bu duruma nasıl gelindi dersiniz?
Hatırlarsınız, 2016 Olimpiyatlarına aday olduktan sonra ülkemizde bir stadyum yapma seferberliği başlamıştı. İstanbul’daki bütün statlar yenilendi, nüfusu 500 bin bile olmayan, Süper Ligde temsil edilmeyen şehirlere devasa modern stadyumlar yapıldı, bu furyadan İstanbul’un mahalleleri bile faydalandı. Ancak Cumhuriyetimizin iki sembol kenti Ankara ve İzmir göz ardı edildi. Olimpiyatların ülkemize verilmemesinin nedenlerinden biri başkentimizde ve üçüncü büyük kentimizde turnuvaya uygun stadyum bulunmamasıydı. Yapımı 1936 yılında tamamlanan emektar Ankara 19 Mayıs Stadyumu’nun kendiliğinden çökme tehlikesinin olduğu söylendi. 2018 yılının Ağustos ayında devre dışı kaldığında müsabaka yapacak stadyum bulamayan Ankara takımları Eskişehir, Afyon gibi şehirlerin yollarını aşındırmaya başlamıştı. 19 Mayıs Stadyumunun altındaki kulüp odalarında yaşam mücadelesi veren amatör spor kulüpleri de sokağa terkedilmişti.
İşte Ankara futbolunun çöküşü bu tarihlerde başlar. Şimdi bana diyeceksiniz ki “Kardeşim, kulüplerin kötü yönetimlerini bıraktın da başarısızlığı stadın yıkılışına mı bağladın?” Yönetim hataları bir başka yazının konusu olsun. Ancak stat işini hafife almayın. Sararmış bir yaprağın kendini yere bırakıvermesi nasıl ki sonbaharın gelişinin göstergesi ise, ülkenin başkentinin takımlarının stadyumsuz kalması da bugünlerin habercisiydi. Anlamıştık ki siyasi iradenin tercihi Ankara takımları değildi.
“Ankara’ya da Eryaman Stadyumu yapılmadı mı?” diyeceksiniz. O stat zamanın Ankara eski Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in Osmanlıspor’u için tasarlanmıştı. İçini deştikçe cerahat akar. Ankara’nın asırlık sembol takımları maçlarını başka şehirlerde oynarken Osmanlıspor için ikinci stat yapılıyordu. Akıl tutulması bu olsa gerek. Başkan görevden alınınca evdeki hesap çarşıya uymadı.
Ülkemizde futbolu siyasetten ayrı düşünemezsiniz. Bu yolun taşlarını art niyetli menfaat çeteleri ile iş birliği yapan kulüp yönetimleri döşüyor. Kulüpleri borç batağına sokup siyasi iradeye avuç açıyorlar. Birkaç istisna dışında kulüplerimiz bugün destek almadan varlığı sürdürebilecek durumda değiller. Siyasilerin tercih ettiği kulüpler başarıya ulaşırken diğerleri kaderine terk ediliyor. Arkasında hiçbir kitle desteği olmayan proje takımlarının hızlı yükselişine, asırlık kulüplerimizin amatör liglere düşüşüne şahit oluyoruz.
Gönül isterdi ki kamunun kaynakları hovarda bir mirasyedi gibi paraları savuran profesyonel kulüpler yerine geniş kitlelere spor kültürünü aşılayan amatör kulüplere gitsin. Profesyonel kulüpler kendi yağı ile kavrulsun. Adil bir yarış olsun. Ancak işler böyle yürümüyor. Son yıllarda stadyum yapılan şehirlerin, semtlerin takımları başarıyı yakalıyor. Kerameti stadyumlarda değil, onların yapımına karar veren siyasi iradede aramak gerekir. Siyasetin tercihi ortada. İçinde Ankaragücü, Gençlerbirliği, Eskişehirspor, Bursaspor, Samsunspor, Sakaryaspor, Kocaelispor gibi köklü şehir takımlarının yerine semt takımlarından oluşan bir Süper Lig’e hoş geldiniz.