Haldun Solmaztürk
Ana muhalefet partisinin Seferihisar kampı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun iyi niyetine inanıyorum, gösterdiği büyük çabayı izliyorum. Dürüstlüğü, samimiyeti konusunda en küçük bir tereddütüm yok.
Ama işler pek de iyi gitmiyor.
Türk halkının bu iktidardan sıdkı sıyrıldı; ülke kaynaklarını har vurup harman savuran, dejenere olmuş oligarşik yapıya büyük öfke duyuyorlar, karamsarlık içindeler ama muhalefete hâlâ mesafeliler.!
Toplumda bir heyecan, o ‘umut’ bir türlü yaratılamıyor…!
Bunun böyle olduğunu Seferihisar’daki iki günlük toplantıda bir kez daha, en çarpıcı şekilde gördük.
Cumhuriyet tarihinin en ciddi krizini yaşıyoruz ve Millet İttifakı olarak anılan işbirliği tek çıkış yolu.!
Millet İttifakı, 2017’deki ‘atı-alan-Üsküdar’ı-geçti’ referandumuna dayanıyor. 2018 seçimleri öncesi resmiyet kazandı ve daha sonra iki parti daha fiilen katılınca ‘Altılı-masa’ olarak anılmaya başlandı.
Altı parti lideri 28 Şubat 2022’de ‘Demokratik hukuk devletini hâkim kılmak amacıyla’ üzerinde anlaştıkları Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni’ni kamuoyuyla paylaştılar. Demokratik rejimin tesisine, devletin restorasyonuna öncelik verildi. Yeni bir TBMM İçtüzüğü’yle kanun yapım süreçleri ve Meclis denetiminin güçlendirilmesi öngörüldü. Altı lider, 29 Mayıs’ta ‘İlkeler ve Hedefler Bildirgesini’ açıklarken ortak çalışma ve işbirliğini vurguladılar.
Seferihisar’daki Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı’nın başında Kılıçdaroğlu’nun konuşması vardı.
Bir kere, böyle siyasi bir toplantıda duyduklarını anlamlandırmakta güçlük çekecekleri açık olan çocukların—küçük çocukların—yeri yoktur. Kimsenin mi aklına gelmedi, bilmiyorum.
Kemal Bey’in önünde notlar var ama yine metin dışına çıkıyor, oradan buradan—irticalen—konuşuyor, iktidarı eleştiriyor. Konuşmasında ne Millet İttifakı’na ne Mutabakat Metni’ne ne de İlkeler ve Hedefler Bildirgesi’ne yer veriyor—Millet İttifakı’nın ismini bile ağzına almıyor.!
Bunu açıklamak zor—belki kendileri açıklarlar da anlarız…?
“Bize katılın.!” diyor ama ‘bizi’ tarif etmiyor; o zaman da ‘İttifak’ yok hükmünde kalıyor.
İktidardakilerin istediği de tam olarak bu…
İkinci gün—daha toplantı bitmeden—Grup Başkan Vekili’nin basın toplantısı var. “Türkiye’yi ve TBMM’yi masaya yatırdık” diyor. Yasamayı, ekonomiyi, dış politikayı, seçmen davranışları ve beklentilerini, seçim güvenliğini konuşmuşlar AMA gündemde ne İçtüzük ne de Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem var—sanki herkes çok iyi biliyormuş gibi…! Meclis’i çalıştırmadıkları için AK (!) Parti’yi suçluyor, ama İçtüzük’ten söz bile etmiyor.
Halbuki ‘Mutabakat’ metninin ilk bölümü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin güçlendirilmesine ayrılmış—bilmiyorum farkında mı? Yasama ve denetimin etkinleştirilmesi için yeni bir İçtüzük gerekli ama çalışılması gerekiyor. Ana muhalefet partisi gündeme bile almazsa kim yapacak?
Önündeki bölük pörçük notlardan, nefes almadan bir şeyler anlatmaya çalışıyor, ama gürültüden kendi de kendisini duyamıyor. Sesini yükseltiyor yine de gelen gürültüyü bastıramıyor, birilerine “Şurayı sustur.!” diye emir veriyor ama susturamıyorlar. Sonra, canlı yayında “Şu kapıyı kapatın.!” demek zorunda kalıyor. Yine de gürültü kesilmiyor…
Önemli bir basın toplantısında sükuneti bile sağlayamayan bir parti teşkilatı ve basın toplantısı olduğunu bile bile ‘çenelerini tutmayı’ beceremeyen partililerle bu iş nasıl olacak.?
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önce milletvekillerine sonra da Türk halkına anlatılmalıdır.
Ama, Erdoğanvari “Bize katılın, gerisini merak etmeyin” dedikleri Türk halkı neye—hangi programa ve kadrolara—katılacaklarını kimden dinleyecek, anlayacak ve güvenecek…?
Yeni bir ‘Erdoğan düzeni’ kurulmayacaksa; bu şekilde ne Kılıçdaroğlu’nun şahsen tek başına ne de sadece CHP’nin bu hayati tarihi mücadeleden başarıyla çıkması olası değildir.!
“Siz gerçekten benimle birlikte misiniz?” diye sordu ya, İttifak’ın diğer liderleri ve parti tabanları da aynı soruyu ona soruyorlar.
Haksız olduklarını kim söyleyebilir.?
Millet İttifakı başaramazsa sonuçları çok ağır ve kalıcı olacaktır.
Keşke bu işin şakası olmadığını anlayabilseler.