Emel Yıldırım
AKP’nin şuursuz gidişatı
AKP, seçim kaybetme korkusunun telaşıyla art arda birbiriyle çelişen, gerçeklerden kopuk, infial yaratan kararlara imza atıyor. Hukuk hak getire. Kontrolden tümüyle çıkmış bir gidişat var. Panikle alınan her tutum ve karar, oy tabanında gözle görülür bir kayba yol açıyor. Parti çekirdeğinin etrafını çevreleyen seçmen kitlesi, istikrarlı şekilde partiden kopuyor. Bu kopuşlar anketlere yansıdıkça şuursuzluk artıyor. Kısacası AKP, panik ve şuursuzluk sarmalında. AKP’nin sarmalı Türkiye’yi karanlık günlere sürüklüyor.
2001’de her kesimden oy alma iddiasıyla yola çıkan, uzunca süre bunda başarılı da olan AKP, ilk kırılmayı 7 Haziran 2015 seçimlerinde yaşamış, tek başına iktidar olamamıştı. İktidardan düşme korkusuyla ilk kez o zaman yüzleştiler. O korkunun bedeli seçim sonrası yaşanan kabus dolu 5 aylık kanlı süreç oldu.
Son yerel seçimlerin sonuçları ikinci büyük kırılmayı ve dolayısıyla korkuyu yaşattı AKP’ye. Özellikle İstanbul’u, her tür zorlamaya rağmen kaybetmek büyük moral çöküntüye yol açtı. Can havliyle, CHP’li belediyeleri çalışamaz hale getirmek, yetkilerini daraltmak, kaynaklarını kısmak için her şeyi yaptılar ama istedikleri sonucu alamadılar.
Seçim yenilgisi, birikmiş iç ve dış sorunlar, ekonomik kriz, pandemi ile yeni eklenen sıkıntılar, iktidarı günden güne sıkıştırdı, ülke hepten yönetilemez hale geldi. Uzunca zamandır parti, kadro partisi olmaktan çıkmış, Erdoğan partisine dönüşmüştü. Parti içi sorunlar, parti içi klikler, çekişmeler, huzursuzluk, tutarsızlık gün yüzüne çıktı. Muktedir Erdoğan yaratmak uğruna geliştirdikleri ucube sistemin bir sonucu da parti tabanıyla kopuş ve küçük ortak MHP’ye teslimiyet oldu. İktidarda kimin sözünün geçtiği tartışmalı hale geldi. Ve iyice dağıldılar.
Şimdi korku daha da büyük. Hem kozlarını tükettiler, yeni bir çıkış yapamıyorlar hem de başarısızlıklarına bahane bulmaları zor, malum tüm devlet gücü ellerinde. Ama oy kaybını da engellemeleri gerekiyor. Engellemek için attıkları her adım ise ayaklarına dolanıyor. Bir zamanlar liberalleri, merkez sağı, geleneksel muhafazakarları da içeren geniş bir seçmen yelpazesinden oy alan AKP, son dönemde izlediği şuursuz politikalarla hedef kitlesini giderek daralttı. AKP, dindar ve milliyetçi seçmene kilitlenmiş durumda. Ancak tabii ki bu oyların, özellikle de milliyetçi oyların tek adresi AKP olmayacak. Bunun da farkındalar.
AKP tekrar iktidar olabilmek için iki temel hedef üzerine çalışıyor. Birincisi ne yapıp edip Millet İttifakı’nı bozmak -ki; geliştirdikleri hamlelerde bugüne kadar başarılı olamadılar- ikincisi, seçim yasasında kendilerine en yüksek oyu kazandıracak şekilde değişiklik yapmak.
Şunu çok iyi biliyoruz ki, düşüş trendine girmiş partilerin tekrar yükselmesi çok zor. Bu çabaların da AKP’yi kurtarması zor görünüyor. Demokrasiyi hazmedemeyen, seçimde kaybetmeyi ölüm-kalım meselesi olarak gören Erdoğan ve partisi, iktidar hırsıyla ülkeyi yangın yerine çeviriyor. Bir gecede padişah misali “ben yaptım oldu” anlayışıyla alınıveren kararların ne yasalara uygun olup olmadığına bakıyorlar, ne ekonomiye etkisi umurlarında, ne de uluslararası tepkileri önemsiyorlar. Gözlerini karartmış bodoslama gidiyorlar. Hepimizin hayatı, çocuklarımızın geleceği, ülkenin yarınları onların hırslarına heba ediliyor.
Bu sürüklenişe dur demenin tek yolu; Millet İttifakı’nı genişletilmesi, demokrasiden yana olan, demokrasiyi savunan tüm partilerin farklılıklara takılmadan güç birliği yapması ve hep birlikte kararlılıkla demokrasi mücadelesi verilmesidir. Birlikten kuvvet doğar.