3 Metin

Türk futbolunda en sevdiğin isim ne diye sorulsa hiç düşünmeden yanıtlayabilirim: Metin.

İlkinin soyadı Oktay. Türk futbolunun taçsız kralı. Galatasaray’ın sembolü, her futbolseverin saygı duyduğu bir isim. Cemal Süreya der ki ensesiyle bile top alırmış, baldırıyla, oyluğuyla, hatta bademciğiyle. Futbolculuğunun yanında kişiliğiyle de milyonların sevgilisi. İyi bir Fenerbahçeli olan dedemden dinlerdim Metin Oktay’ı. Futbolculuğunu çok överdi ve en sonunda da hep beyefendiydi derdi. Sayısız gollerin, kupaların sahibiydi ama aynı zamanda futbol tarihimizin en romantik cümlesinin de sahibiydi: “bizi sevenleri üzmeyelim baba, bizi sevenlere ihanet etmeyelim.” 1957 yılında Fenerbahçe İkinci Başkanı Müslüm Bağcılar önüne çek defterini koyup “parayı sen yaz Metin” dediğinde hiç düşünmedi bile, saygıyla reddetti o teklifi. Onun için paradan çok üstün değerler vardı. Bir gün arkadaşı Rıfat Pala ile dolaşırken simitlerini düşüren ve bu nedenle ağlayan bir çocuğun omzunu sıvazlayıp, o gün aldığı transfer taksitini çıkarıp ona veren Metin’dir o. Türkiye İşçi Partisi’ne oy verdiğini açıklayan ilk futbolcudur. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın asılmalarını engellemek için hem imza vermiş hem de imza toplamıştır. Çetin Altan’a sitemi de oradan gelir. “Bizi sosyalist yaptın ama sen aramızdan çektin gittin” der. Metin Oktay hiçbir zaman çekip gidenlerden olmaz. Sevenlerini üzmekten hep kaçınan Metin Oktay 13 Eylül 1991’de trafik kazasında yaşamını yitirdiğinde herkesi yasa boğdu. Son akşamında Turgay Şeren ve bazı arkadaşlarıyla Galatasaray Adası’nda yemek yemişti, arkadaşları ve özellikle Şeren’in tüm ısrarlarına rağmen erkenden onlardan ayrılmıştı, erkenden bizlerden de ayrıldı.

İkincisinin soyadı Kurt. Futbolumuzun Çizgi Metin’i. Metin Oktay futbolu bıraktıktan bir yıl sonra Metin Kurt Galatasaray’a geldi. Kanatta oynadığı için Çizgi Metin derlerdi ama O “çizgi sahada halka en yakın yer, o yüzden ben orada oynardım” diye anlatırdı şakayla karışık. Metin Kurt da iyi futbolcuymuş. Onu da babama sorardım. Ama o da akıllarda futbolculuğu kadar kişiliğiyle kalanlardan. Türkiye’de futbolcular sendikası kurma fikrini ortaya atan Kurt sahada takımı için mücadele ederken, saha dışında da tüm futbol emekçileri için mücadele eden bir devrimcidir. Endüstriyel futbolda yer yoktur sendikalara. Meslektaşlarının haklarını arayan Metin Kurt gibilereyse hiç yer yoktur bu dünyada. O yılların gazete sahipleri ve egemen güçlerin oyunlarıyla Çizgi Metin dışlanır, yalnız bırakılır. Öyle yalnızdır ki yıllar sonra Kesmeşeker’in bir şarkısında söylediği gibi Metin Kurt gibi yalnızızdır ceza sahasında. Kurt’un yolunun Metin Oktay ile kesişmesi futbolu bıraktıktan sonra olur. Metin Oktay zor durumda kaldığını ögrendiği Metin Kurt’u gidip bulur, yardım için yanında olduğunu söyler ama reddedilir. Bunun üzerine de Metin Oktay, Metin Kurt’u şu sözlerle azarlar: “Ben senin hem ağabeyinim hem de solcuyum. Solculuk sadece sana mı kaldı? Buraya gelmem, seni aramam futbolun dışında, senin solculuğundan, benim solculuğumdan.”

Üçüncüsünün soyadı Tekin. Onun Metin Oktay ile yolunun kesişmesi doğumundan bile önce. Metin Oktay’a hayran olan babası oğluna da onun ismini verir. Metin Tekin üç yaşındayken Metin Oktay ile yolları bir kez daha kesişir. Metin Oktay’ın kendisini havaya kaldırırken çekilmiş resmi o günden kalmadır. Yıllar geçer Metin Oktay Milliyet Gazetesi’nde yazarken, bu sefer futbolcu Metin Tekin ile bir söyleşi gerçekleştirir. Metin Tekin’i çok izleme şansım oldu. Şansım diyorum, çünkü onu izlemek gerçekten bir şanstı. Hani bazı futbolcular vardır, izlemesi ayrı bir zevktir. Metin Tekin öyleydi işte. Sağ kanattan topu önüne atıp, uzun saçlarını savura savura koştuğunda insanı bir heyecan kaplardı. Önder Özen’in de dediği gibi Metin Hoca’dan hızlısı yoktu, ona yetişmek mümkün değildi. Lakabı Sarı Fırtınaydı ama ben Metin Tekin’i hep coşkuyla koşturan mutlu bir taya benzetirdim. Genç kızlar ayrı severdi onu, öyle de yakışıklıydı. Ben kimsenin gülümsemesinde hem mahcubiyet hem de muzipliği aynı anda görmemiştim Metin Tekin’in gülümsemesini görene kadar. Hiç “ben” dediğini duymadık, hep “biz” der. Oysa Ali Gültiken ve Feyyaz Uçar ile futbol tarihimizin en ünlü ve hiç unutulmayacak üçlüsünü oluşturmuş, askerliği sırasında kısa bir süre kiralık olarak Vanspor forması giymesi dışında tüm futbol hayatını Beşiktaş’ta geçirmiş ve haklı olarak bu büyük camianın sembollerinden olmuştur. Bir oğlum olsaydı ve futbolcu olmayı seçseydi ona Metin gibi olmasını söylerdim. Hangisi olduğu önemli değil, önemli olan Metin gibi olabilmek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ekim Er Arşivi