Tolga Sardan
15 Temmuz’un üzerinden dört yıl geçti…
FETÖ’nün, neredeyse 40 yıl öncesinden Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) yerleştirdiği cemaat üyeleri ve uzantısı olan askerlerin içinde yer aldığı darbe girişiminin üzerinden dört yıl geçti bugün.
ABD başta emperyalist güçlerin Soğuk Savaş döneminde bu topraklardaki mütedeyyin insanların inançları üzerinden kurduğu uzun soluklu planların bir parçası olarak faaliyetlerine başlayan Fetullah Gülen cemaatinin en sonunda devleti ele geçirmek için 2010’dan itibaren harekete geçtiği süreç, cemaatin siyaseti kullanarak nasıl silahlı terör örgütü haline dönüştüğünün görülmesiyle son buldu.
Ilımlı İslam modelinin uygulaması olarak karşımıza çıkarılan Fetullah Gülen cemaatinin TSK’ya sızmış “altın nesil çocukları”, Peygamber Ocağı’nda kendilerinden önce yer bulan komutanlarının destek ve katkılarıyla gözlerine perde inmiş biçimde Türkiye Cumhuriyeti’ne “kara leke” bırakmayı tercih ettiler.
• • •
Emperyalist güçlerin direktifleri ve yön vermeleriyle Türkiye Cumhuriyeti’ni ele geçirip yönetme konusunda siyasetle çatışan örgüt, darbe girişim planlamasıyla hiç kimsenin beklemediği bir zamanda düğmeye basıp süreci değiştirmeyi hesapladı.
Hesapladı diyorum; zira 17-25 Aralık 2013’te AKP hükümetinin Fetullah Gülen cemaatiyle yolları ayırmasının ardından cemaatin elindeki iç ve dış tüm imkânları kullanarak adım adım yönetim değişimine odaklandığı 15 Temmuz sonrasındaki soruşturmalarla gün ışığına çıktı.
Cemaatin henüz “silahlı örgüt” olarak tanımlanmadığı dönemde, gizli mahfillerde darbe planlamasına başlandığı 15 Temmuz gecesi yaşananlarla görüldü. Omuzlarındaki yıldızlarla Türk Ordusu’nu yöneten kimi komutanların, Adil Öksüz adındaki Fetullahçı bir akademisyenin yönetimine girerek aldıkları talimatlar ve yönlendirmelerle kendilerinin de parçası oldukları Türk halkının üzerine gözlerini kırpmadan savaş bombalarını yağdırdıklarına tanık olduk.
Ve, 15 Temmuz 2016 gecesi saat 22.00 sularında FETÖ’nün kontrolüne girmiş Türk Hava Kuvvetleri’ne ait F-16 jet uçaklarının gecenin sessizliğini bitiren alçak uçuşlarıyla FETÖ’nün darbe girişimiyle yüzleştik hep birlikte.
Bu noktada, 15 Temmuz süreciyle ilgili GazetePencere yazarı Haldun Solmaztürk’ün Pazartesi günkü yazısını okumanızı öneririm.
• • •
16 Temmuz 2016 gününün ilk saatlerinden itibaren “Cumhuriyete ve devlete bağlı” bir grup savcı, hakim, polis ve askerin başlattığı soruşturmalar ve yargılamalarda bugüne gelindiğinde ülke insanının inançlarını istismar eden dini bir yapının, gerçekte çizgisinin bu olmadığı, asıl amacının ne olduğu ortaya çıkarıldı.
2017’de ilk kez Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü’ndeki az sayıdaki personelden oluşan bir ekibin çalışmalarıyla tespit edilen “mahrem imam ankesör iletişim hattı” uygulamasının FETÖ’nün TSK içindeki uzantılarının tek tek ortaya çıkarılmasına büyük katkısı oldu.
Halen Konya Emniyet Müdürü olarak göreve devam eden Mustafa Aydın’ı, Tekirdağ’daki görevi sırasında ekibindeki uzman polislerle ortaya çıkardığı gizli iletişim sistemi, Bylock’tan daha etkili biçimde TSK içindeki FETÖ’cülerin çözülmesine neden oldu.
Ordu mensuplarının, cemaatinin çoğunlukla öğretmenler arasından görevlendirdiği sivil mahrem imamlar aracılığıyla hem asker arasında iletişimi, hem de örgütün talimatlarının uygulanmasını sağladığı tespit edildi.
Aradan üç yıl geçmesine karşın ankesör soruşturmalarıyla halen TSK içinde en mahrem yerlerde görev yapan FETÖ’yle bağlantılı askerler yakalanıyor. Binlerce asker ankesör soruşturmalarında yargılanıyor, yüzlercesi FETÖ itirafçısı olarak devlete bilgiler aktardılar, aktarmaya devam ediyorlar.
Tabii, mahrem imamların etkili olduğu bu sistemi sadece TSK bünyesinde değil, tüm devlet kurumlarında yürüterek FETÖ’nün kılcal damarlarını kesmek için kullanmak gerekiyor. Ama henüz bu konuda bir görüntü yok.
• • •
Aradan geçen dört yıl sonunda geldiğimiz nokta, FETÖ’nün devletten tam olarak temizlenemediği emarelerini gösteriyor bize.
Örgütün TSK başta olmak üzere, gerek kripto, gerekse renklendirilmiş yani başka dini veya siyasi yapı görüntüsü altında halen kurumlarda barındığı savcılıklarca yürütülen soruşturmalarla anlaşılıyor.
Bugünlerde kamuoyuna yansıyan bilgilerde, devlet bünyesinde FETÖ’nün boşalttığı kadrolara yerleşen farklı dini yapıların çalışmalarıyla kendilerini yeşertmeye çalıştıkları görülüyor. Bu yeni oluşumların en büyük hedefleri ise, FETÖ’yle mücadele edenlerin tasfiyesini sağlamak.
Özellikle yine TSK merkezli yansıyan bilgilerde, ordu içindeki söz konusu yapıların FETÖ’cülerin kullandığı yöntemlerin benzerlerini kullanarak mücadeleci kişilikleri sistem dışına çıkarmayı hedefledikleri belirtiliyor. Bu bilgilerin hükümete yakın medya grupları üzerinden yayılması dikkat çekici.
• • •
15 Temmuz’un her yıldönümünde olduğu gibi bir kez daha belirtmek gerekir ki; FETÖ ya da diğer devlet dışı yapılanmaların önüne geçmek çok önemlidir. Tohumlanan bu yapıların yeşermesine, nefes almasına izin vermek, bu topraklarda yaşayacak gelecek nesillere kalacak en kötü miraslardan olacaktır.
Bu mirasa ortak olmamak için kişisel hiçbir gereksinim ve beklentiye bakılmaksızın herkesin elinden geleni yapması, gelecek kuşakların mutlu, huzurlu ve temelleri sağlam bir ülkede yaşaması sağlamak hedefinde bir zorunluluktur.