İskender Özturanlı
128 Milyar Doların Siyasal Sonuçları
Bir ülke iyi yönetilmediği için mi kasasında açıklar oluşur ve iki yakası bir araya gelmez yoksa kasasında açıklar oluşturan bir sistem kurup hala yoluna onunla devam ettiği için mi durum daha kötü hal alabilir.
Her ikisi de olur aslında. Türkiye iyi yönetilmiyor. İyi yönetilmemesi bir yana, kötü de yönetiliyor ama Türkiye’nin sorunu sadece bir “yönetim krizi mi?” Asla. Sadece bir yönetim meselesi olarak düşünülmemeli.
Türkiye bir siyasal ve ekonomik buhranın ortasına doğru çekiliyor, yuvarlanıyor da denilebilir. Ama bunun bir yuvarlanma değil, en azından bundan sonra olmayacağı konusunda tamamen ısrarlıyım.
Soruyu bir kez daha değiştirerek soralım otokratik ve baskıcı bir rejimi sürdürme ne pahasına olacaktır?
Bu temel soruları yanımıza alalım. Şimdi 128 hatta 140 milyar doları yeniden tartışmaya başlayalım.
2017 Kasım’ında başlayan bir süreçle yükselen kurların yarattığı büyük dalgalanma anında, bir de aynı döneme denk gelen yerel seçimlerin bir fiyaskoyla sonuçlanma ihtimalinin de yarattığı buhran siyasal iktidarı büyük bir paniğe sokuyor. Rezervlerin dank diye erimesine karşın rezervlerin erimiyormuş gibi yapılmasına karar veriliyor. Kim mi veriyor? İstifa edip giden damat bakan mı? Onun dışındaki güçler mi? Teknokratlar mı? Bunu şimdilik bilmiyoruz. Bunun çok da önemi yok aslında önemli olan kamuoyuna açıklanmayan işlemler, Hazine ile Merkez Bankası arasında neden olduğu anlaşılamayan protokol. Ancak Lütfi Elvan’ın dünkü açıklamalarından bunun kasımdan beri yapılmadığına bakarsak Berat Albayrak’ın gidişinin bir milat olduğunu anlıyoruz.
Açık konuşmaya herkesin ihtiyacı var.
Türkiye dolarize olmuş bir ülke. Bu ülkede dövizin her artışında vatandaş daha fazla yoksullaşıyor. İnsanlar gündelik hayatlarında daha ağır yükler ve yükümlükler taşımaya başlıyor, seçime giderken kurların yarattığı yoksulluk ve bunun toplumun üstüne binen bir yük olarak algılanmasını asla değiştirmiyor.
Toplum sadece seçimden seçime hatırlanan ve bütün bu ağırlıkların yükünü taşımak zorunda kalan, yoksullaştıkça sesi çıkmaz olmuş.
Şimdi sormak zamanı o halde.
Haluk Bürümcekçi deneyimli bir ekonomist ve analizleri kuvvetli bir araştırmacıdır.
O bu durumu keşfedeli neredeyse bir yıl geçti.
Hazine Müsteşarlığı aracılığıyla piyasaya pompalan paranın aracıları ve aktörleri bugüne dek nerede kaldılar?
İktidar, uluslararası finansal tefecilere bu rezervleri Hazine aracılığı ve arkada kamu bankaları vasıtasıyla iyi karlara sunarken susanlar bir yol boyunca neden konuşmadılar?
Önde uluslararası finansal piyasa ile kavga ettiği izlenimini halka satan iktidar, arkada onlara tarihleri boyunca görmedikleri kazançları sunarken neden bu aktörler suskun kaldı?
Küresel piyasalar önünde hem boyun eğmek hem de efelenmek bu duruma yol açmıştır.
Yerli yabancı bankalar da bu kazançları ceplerine koyarken, ne ses çıkarmış ne de bildikleri durumu kamuoyuna yansıtmışlardır.
Para demokrasiyi sevmez.
Bu unutulmasın.