YENİ YILA DOĞRU: AVATARLARIMIZ, YILIN RENGİ VESAİRE

“Ömrün en mavi göğünü aralık ayı boyar” der şair * şiirinin sonunda. Aralık kelimesinin baş harfi küçüktür, kanımca ayın isminin gerçek manasına dikkat çekmektir niyeti. Aralık, aralıktır çünkü; geçen on bir ayı toparladığımız, derlediğimiz, yeni bir yıla dair türlü türlü düşüncelere daldığımız bir ara zamandır bu zaman. Hayatımızın yaratıcı penceresinden ne görünüyor diye bakıyorum işte ben de hep ister istemez yılın bu zamanında.

Yolculuktayım. Arabanın arka koltuğunda sultanlığımı ilan etmiş, termosta kahvem, dergilerim, kitabım, kulaklıkta müziğim ile kendime alan, beynime zaman tanımış durumdayım. Birkaç saat düşünebilmek, neler olup bittiğine bakmak, birkaç şey üzerinde azıcık derinleşebilmek için iyi bir bahanedir yol; bu hakkımı kullanıyorum.

Telefon ekranımdan önüme düşen bir uygulama ile “oyun”a kayıyorum sonra bir anda. Lensa.ai uygulamasında, yirmi tane öz çekimimi belirleyip, uygulamaya ekliyorum, 18 dakika sonra bu görüntülerden AI ile oluşturduğu yüzlerce avatarımı izliyorum. Bunları elbette paylaşıyorum hemen. Lensa hakkında okumayı da ihmal etmiyorum tabii.

LENSA YORUMLARI İLE SURETLERİMİZ

Uygulamada oluşturulan avatarlarım, kelimenin anlamına yakışır anlamda sürreal, bazıları fantastik; kimi benziyor, kimi andırıyor. Hinduizm’de tanrının insan, hayvan veya bunlar ötesi herhangi bir biçimde görünür hale gelmesini anlatan önemli bir kelime avatar. Bir tür enkarnasyonu simgeler.

Avatar kelimesi çoğunlukla fenalık içerirmiş eskiden, sonraları sanıyorum bu fenalıklardan kurtulmak için yükselen umut kavramını da temsil eder bir hale gelmiş.

İnsanlığın kadim kültürünü teknoloji çağına uyarlamasını seviyorum. Lensa’daki avatarlarımı da sevdim bu yüzden. Pek çoğu benim kendimi bilmediğim, görmediğim ben yorumları idi. Bu görüntüleri, insanların yarattığı yazılımlar ve makineler yarattı. Yapay zeka dediğimiz kavramı bile düşünmez olduk pek. Hayatımızın her anına bu biçimde girdikçe normalleştirdik bu yapaylığı da. Artificial, aslında makine değil insan üretimi olanı ifade eden bir kelime; insan üretimi demek. Sanki boşluktan , kendiliğinden oluşan bir şeymiş gibi algıladığımız yapay zekayı da insanlar üretiyor, insanlar yönetiyor. Makineler sadece onlara yüklenen milyonlarca datayı işliyor. İşlenen bilgi, örneğin Lensa’da olduğu gibi, bu verileri kodlarda ne yazıldı ise bu biçimde birleştiriyor ve ortaya bir “yorum” çıkıyor. Bu nedenle çok da şaşırtıcı değil, olduğundan fazla anlam yüklenecek bir şey de değil. Durumu fazla büyütmüyorum. Benim için oyun.

Diğer yandan teknoloji platformlarında hemen büyük bir yer kaplıyor Lensa. Buradaki görsellerin sanatçıların eserlerini çaldığını veya oluşturulan avatarların seksist olduğunu yazanlar olmuş hemen, olacaktır da. Hatta benim paylaşımımın altına da benzer bir yorum geldi. Lensa’yı iyi irdelemeyen veya sonucu her türlü teknoloji karşıtlığı bağlamında değerlendiren bu görüşlere kulak asmadım ben. Evet benim de avatarlarımdan birkaç tanesi oldukça seksi, bir kısmı çıplaklık içeriyor. Çıplaklığı seksizm olarak görmüyorum; bu görüntülerden de rahatsız olmadım; avatar felsefesi bunu gerektiriyor; bir tür olmayan ben ile karşılaşmak istemesem burada işim ne?

Uygulama, zaten size başta cinsiyetinizi soruyor ve burada dilediğiniz cinsiyeti “other” seçeneği de dahil seçebiliyorsunuz. Hatta size “yours” opsiyonu da sunuyor, bu özelliğin bilinçdışı bir yanınızı da ortaya çıkaran, kendinizi hiç olmadığınız bir fantastik görünüm ile de izlemeye olanak yaratan bir boyutu olduğu belirtiliyor. Bu özelliği denemedim ama muhtemelen dijital ortamlara yüklediğim tüm kişisel verilerimi de devreye sokan bir versiyon olmalı. Benim dijital ortama yüklediğim verilerimle ilgili bir sorunum da yok pek çoğunuz gibi.

Lensa’nın yıllar sonra yeniden bu tür portrelerle ortalığı kasıp kavurmasının ardında, kullandığı teknoloji yatıyor. Size dakikalar içinde sunduğu 4K görünürlüğündeki bu portrelerin her biri son derece profesyonel. Dijital evrende bulunan binlerce sanatçı işinden, yetkililerin belirttiğine göre lisanslı biçimde türetiliyor. Bu görüntüler örneğin Anime, Kozmik, Masalsı gibi başlıklarla gruplanmış. Datanın havuzunda geleneksel sanatçılardan, fantezi illüstratörlerine, manga ve bilimkurgu çizerlerine dek her türlü bilginin olduğunu ortaya çıkan sonuçlardan izleyebiliyorsunuz.

Burada dikkat edilmesi gereken, rızamızla yüklediğimiz görsellerin, bu teknolojiyi üreten, Kaliforniyalı Prisma Labs’ın data havuzuna kaydedildiğini bilmek.

2016 yılında kurulan bu şirketi, Rusyalı Alexey Moiseenkov’un kurduğu ve 2018 de de başka bir yazılım için şirketten ayrıldığı belirtiliyor. Yazılım, Stable Diffusion denilen bir açık kaynak ile verileri işliyor.

Bir gölün yansımasında kendini ilk kez görüp, gözlerini bu güzelliğinden bir daha ayıramayan Narcissus’tan bu yana insanların kendi suretlerine olan hayranlığı bu girişimin de ardındaki başarıyı oluşturuyor. Dünya çapında bir hafta gibi kısa sürede yayılmaya başlayan ve uygulama içinde ödenen ücretlerle bir anda milyonlarca dolarlık ciro elde eden Lensia, aslında kendimizi izlemeye olan düşkünlüğümüzü kullanan ve bundan yarar sağlayan bir mekanizma. Makinenin değil ama şirket sahiplerinin zekası burada.

PANTONE’DAN MAGENTAVERSE

Sözlükler “yılın kelimesi”ni, Pantone “yılın rengi”ni seçti.

Marriam Webster tarafından yılın kelimesi ilan edilen Gaslighting kelimesi de, Pantone18-1750 kodlu Viva Magenta’da aslında aynı kapıya çıkıyor. Nasıl mı? İkisinin de temelinde yapay zeka ve sanal evrenlerin sonuçları var.

Alışılmadık zamanın rengi olarak tarif edilen bu kırmızı türevi renk, Pantone firmasının Artechouse ile birlikte gerçekleştirdiği çalışmalarla belirlenmiş. Artechouse‘u bilmeyenler eğer yeni medya sanatçısı Refik Anadol’un işlerine aşina iseler beyinlerinde canlandırabilirler ne tür üretimler yaptıklarını. Bu yazımın konusu değil tabii ama iki üretimi eş tutmak da istemem. Immersive denilen ve bir tür deneyim sunan bu yeni medya teknolojisi ile pek çok iş üretiliyor. Bunların reklam amaçlı olanları var. Sadece iki boyutlu görünüm algısını kırıp, örneğin bir yapının köşesinde bir akvaryum varmış da içinde balıklar yüzüyormuş gibi bir görsellik yaratanları da var. Artechouse ‘un işleri daha çok sanat eserleri, somut imgeler

ve ışık gibi gerçekliğe dayalı öğeleri mekan içerisindeki boyutları yok ederek sunuyor.

Sürükleyici deneyim denen bu immersive üretimler için bildiğiniz gibi gururumuz Refik Anadol.

Refik’in yeni medya eserleri, ne Artechouse ile ne de bir başkası ile kıyaslanamaz. Öncelikle izleyebildiğim kadarı ile Refik işlerinin alt yapısında her zaman bir data havuzu kullanıyor. Bu data kimi zaman trafik yoğunluğu, kimi zaman iklim, bir müzik eserinin notaları, bir coğrafyanın yapısal yoğunluğu, tarihsel bir arşiv, fotoğraflar gibi çeşitlense de, sonuçtaki görsellik hep soyut. Ortaya çıkan bu soyut görünümler onu diğer uygulayıcılardan ayıran başlıca bir fark. Burada hareket, renk ve geometrik öğelerle yaratılan şölen niteliğindeki deneyimin insan üzerinde bir hipnoz etkisi var.

Mekan algısını kıran tüm immersive uygulamalar benzer bir hipnoz etkisi yaratıyor. Yeni çağın yaratıcı eğilimlerini anlatan Frog raporu da insanlığın gelecek yıllarda dijital araçlarla daha çok iyileşme peşinde olacağını anlatıyor. Fiziki dünyanın bizi sıkıştırdığı tüm noktaları, dijital ortamların bize sunduğu çeşitli sanal yardımcılarla rahatlatacağız. Bu kimi zaman bir yoga uygulaması, kimi zaman bizi hipnoz eden görüntüler, sesler veya müzikler olacak. Kimi zaman da Lensa gibi eğlendiren, başka suretlerimizi görmek isteyeceğimiz kaçışlara daha çok sığınacağız.

Pantone’nun sunduğu Viva Magenta rengi de bu iki dünya arasında bağ kurduğunu ifade ediyor. Kırmızı rengin, kışkırtıcılık, cesaret, güç gibi ifade ettiği tüm anlamları da söylemine katan bu renk seçimi, insanın sanal ve gerçek dünya arasındaki yaşamını ifade ediyormuş ve Miami’de geçen hafta gerçekleşen lansmanında Artechouse ile yapılan işbirliği de bunu pekiştirmek için yapılmış.

Firma rengi tanımlarken “kadife eldiven ile atılan bir yumruk” ifadesini kullanıyor ve ekliyor: “tasarımcıların daha umut veren, olumlu bir gelecek yaratmaları için dönüştürücü olmalarını teşvik eden bir renk”

Pantone yöneticisi Leatrice Eiseman’ın belirttiğine göre, Viva Magenta renk kırmızı için bilinen en eski doğal kaynaklardan biri olan kırmız (kermes) bitinden ortaya çıkıyor. Renge ismini veren bu böceğin kabukları, yüzyıllardır kırmızı pigment için kullanılıyor.

Rengi Magentaverse olarak tanımlayan firma, kırmızının sıcak ve soğuğun tonları arasında bir versiyonu olan bu rengin, bir tür dinamizm simgelediğini, çok boyutlu bir alemin melez üretimlerine atfedildiğini belirtiyor.

MARRIAM WEBSTER’DAN GASLIGHTING

Sanallıkla gerçeklik arasında kendi ellerimizle yarattığımız bu “artificial” yani çok boyutlu alem, beraberinde insanlığın üstesinden gelmesi gereken pek çok problemi de getiriyor. Marriam Webster sözlüğü tarafından belirlenen gaslighting kelimesi tam da bu sorunları yüzümüze çarpan bir kelime.

Birini kendi çıkarları uğruna yanıltmak anlamına gelen kelime, geçtiğimiz yüzyılın ortalarından itibaren kullanımda. Bu yıl sözlük tarafından seçilmesinin sebebi, teknoloji ve bilgi çağının getirdiği çok büyük bir probleme dikkat çekmek.

Tek bir gün içerisinde belki de onlarca kez bu durumla karşılaşıyoruz. Sahte haberler, Twitter trolleri, büyük şirketlerin kendi çıkarları uğruna insanlığın yaşam biçimlerini algoritmalarla yönlendirmesi, seçim yolsuzlukları, siyasilerin palavraları, bizi dinleyerek, adımlarımızı sayarak tüketim potansiyelimizi körükleyen uygulamalar, gerçeklikten uzaklaşan güzellik algımız, dokunmaktan ve insani olan hemen her duygudan soyutlanmış ilişkilerimiz…. Bunların tümü ile birlikte mücadele ettiğimiz bir yılı daha geride bıraktık. Her birinin baskısını omuzlarımızda, beynimizde ve kalbimizde hissediyoruz.

Bu nedenle bu kelime çok yerinde bir seçim ve bize 2023 hakkında ışık tutuyor.

Işığın aydınlattığı yerde gördüklerimizi her zaman sevmeyebiliriz. Işık bu anlamda bazen karanlığa da sebep olur. Diğer yandan görmek ve bilmek iyidir; gördüğümüz karanlık da olsa. İranlı gençlerin hunharca öldürüldüğü, insanlığın tahıl koridoru ile meşgul olduğu, bireysel özgürlüklerin kısıtlandığı, süper güçlerin kutuplaşmasının her geçen gün biraz daha keskinleştiği, savaşlarla, adaletsizlikle baş başa kalmış bir dünya, yeni bir yılın eşiğindeyken hani Pantone gibi bir firma da keşke biraz daha radikal olsaydı ve tokat gibi bir renk olan Kapkara diyiverseydi diye düşünmeden edemedim.

Belki umutlanmak ve optimist olmak yerine biraz da gerçeklerle yüzleşmeye ihtiyacımız vardır kim bilir?

(*) Melih Cevdet Antay, Gılgamış

Önceki ve Sonraki Yazılar
Özlem Yalım Arşivi