Özlem Yalım
YAŞAM BİÇİMİMİZ: HİBRİT
Otomobilimiz hibrit. Toplantılarımız hibrit. Moda deyişiyle, çalışma modelimiz hibrit. Evlerimiz hibrit. Tohumlarımız hibrit. Aşklarımız bile hibrit. Hibrit son yıllarda en sık duyduğumuz kelime.
Oxford başta olmak üzere çeşitli kuruluşlar, dünya üzerindeki eğilimleri analiz ediyor ve o yılı belirlemek adına bir kelime açıklıyorlar. Bu kelimeler, söz konusu döneme damgasını vuran olayları, eğilimleri belirlediğinden çok eski yıllardan bu yana ilgimi çekmiştir.
Pek çok kuruluş bu açıklamaları yapıyor olsa da Amerikan Diyalektik Birliği ve Oxford’unkini bunların arasında ayrı tutarım; bana göre onların seçkisi sadece yaşanan dönemi ifade eden bir simge olmaktan ötedir; takip edecek yıllar için belirleyici bir özellik taşır. Örneğin, günümüze damgasını vuran çok cinsiyetlilik ve cinsiyetsizlik eğilimi doğrultusunda “They” kelimesi, ADS (American Dialectic Society) seçkisine 2015 yılında “en kullanışlı kelimeler” kategorisinde girmiş.
Bundan on yıllar önce sevgili dostum Emre Özgüder ile bir projemizde metroseksüel kelimesi üzerine bir hayli kafa patlattığımızı hatırlıyorum. Bu kelime de aynı kuruluşun 2003 yılındaki seçimi idi.
Bu kelimelerin seçimini, leksikoloji uzmanları (sözlük bilimcileri), danışmanlar, pazarlama ve tanıtım uzmanları gibi bir grup insan ile birlikte gerçekleştiren Oxford, 2020 için tek bir kelimede uzlaşamamıştı. Marriam Webster 2020 için pandemi kelimesini belirlemişti. Her iki kurum da 2021 için yılın kelimesini aşı olarak belirledi, Oxford kelimeyi Vax olarak kayıt altına alırken, Marriam Webster Vaccine olarak listeledi.
Bu yılın sonunda açıklanacak 2022 kelimelerini heyecanla bekliyorum. Diğer yandan aslında kendi seçimimi yapmış gibiyim. Benim içinde bulunduğumuz yıl için öneri kelimem hibrit.
Hibrit günümüzde melez anlamında kullanılan bir kelime. Önceleri botanikte ve biyolojide karşılaştığımız bu kelime, iki farklı bitkinin veya hayvanın birlikteliğinden oluşan yeni bir türü tanımlamak için kullanılıyor.
Kelime 17. yüzyıldan önce İngilizce’de yaygın değil; ancak sonraki yüzyıllarda kullanılır olmuş. Kelimenin etimolojisi, Latince hybrida kelimesine uzanıyor. Daha eski tarihlerde, “sıradanın dışında olan” anlamında kullanılan hybrida, Tanrı”ya başkaldıranları ifade etmek için tercih edilmiş.
Toplumsal sınıfları ve özellikle kent yaşamındaki kast sistemi ile dikkat çeken Antik Yunan kültüründe evli olmayan bir adamın veya bir kölenin çocuğuna verilen tanımlama için de hybrida kullanılıyor.
Aykırı ve sistemin dışındakini tanımlayan bir sıfat olan bu kelimenin 18. yüzyıldan itibaren bugünkü anlamına daha yakın bir biçimde kullanıldığını görüyoruz. Günümüzde kelime, melez yani karışık anlamında kullanılıyor.
Melez çok kadim bir kelime. Öyle ki Fransızca’daki mellange, İngilizcedeki mix kelimeleri de aynı anlamda yüzyıllardır kullanılıyor. Tümünün Orta Asya ve Latin kökenleri nerede ise aynı ses. Anadolu’da Kürtçe ve Ermenice malez kelimesi halen yaşıyor; malez, iki farklı etnik kökenden gelen insanın birlikteliğinden doğanlar için kullanılıyor bu kültürlerde. Bugün başta yemek isimleri olmak üzere yaygın biçimde rastlayabileceğimiz bir ses. Anadolulu karıştırarak yaptığı pestiller, çorbalar ve içeceklere malez ismini vermiş pek çok yörede.
Karışım aynı türler arasında olmadığında, galiba yine ifade olarak hibrit kelimesine dönüş yapıyoruz. Demek ki hibrit aykırılıkların biraradalığı! Birbirine benzemeyen iki farklı şeyin bir araya gelmesi ve aynı amaç için kullanılması hibrit için en geçerli tanımlama.
Mantıkta ve dil biliminde hibrit aynı biyolojide olduğu gibi yaygınca kullanılırken, 20. yüzyıldan itibaren sanıyorum kelimeyi ilk kez teknoloji dünyası yaygınlaştırdı. Hem elektrik hem de petrol veya gaz ile çalışan araçlara hibrit denildi. Faklı işletim sistemlerini kullanmak hibrit teknolojiler olarak adlandırıldı. Tohum genetiği ile oynanıp da gıdamız tasarlanınca, hibrit tohumlarla tanıştık. Bugün hibrit çalışma kültüründen de hibrit siyasetten de bahsedenler var. Anlayacağımız, yaşamlarımız artık ortaya karışık!
TEKNOLOJİDE HİBRİT
Makinelerin insanlaştığı, evlerin ve kentlerin akıllandığı bir dönemde hemen her şey hibrit. Bu çağın zorluğu burada. Eski teknolojileri kullanırken, her gün yaşamlarımıza entegre olan yenilikleri de benimsemek ve hayatımızın bir parçası yapmak durumundayız. Bunun en klişe örneği sanırım bankacılık. Nesnel anlamda paranın nerede ise ortadan kalktığı günümüzde, geleneksel banka şubelerine gerek var mı? Cebimizdeki uygulamalardan hemen her türlü bankacılık işlemini yapabiliyor ama yine de banka şubelerini ve ATM cihazlarını kullanıyoruz. Bu bir hibrit.
Medya artık tümü ile hibrit. Haberi çoklu mecralardan çoklu biçimde alıyoruz. Teknoloji burada tüm varlığı ile egemenlik kurmaya çalışıyor.
Veri saklama alışkanlıklarımız tümü ile hibrit. İster şirket verileri olsun, ister hasta kayıtları, veya kütüphane, bugün insanlığın veri arşivi tümü ile hibrit. Fiziki verinin tümü çok uzun yıllardır dijitalleşiyor. Müzelerin koleksiyonları, kütüphanelerin kitapları, kuruluşların arşivleri büyük veri depolarında tutuluyor ve bulut teknolojileri ile erişim sağlanıyor. Bu teknolojilere rağmen tümü ile yüzde yüz dijital sisteme geçiş on yıllardır mümkün değil ve olabilecek mi emin de değilim. Elektronik posta mektuplaşmayı azalttı ama tamamen yok etmedi. NFT var ama tüm dünyada işler pek çok alanda halen geleneksel yöntemlerle yürütülüyor. “Islak imza” ve kağıt hayatımızdan yok olmadığı sürece tüm veriye dayalı hayatımız da hibrit.
TÜKETİM ALIŞKANLIKLARIMIZ HİBRİT
Çevrimiçi olarak her türlü alışverişi gerçekleştirebiliyoruz. Teknolojideki gelişimler bize satın alma deneyimini nerede ise mağazaya gitmiş kadar yaşatabilen bir altyapı sunmaya başladı. Yine de pek çoğumuz alışveriş için fiziki deneyimden yoksun kalmayı tercih etmiyor. Tüketici deneyimimiz de pek çok bakımdan hibrit. Belki de bu kavramı en çok irdelemesi gereken yapılardan biri perakende sektörü. Kanımca teknoloji buradaki deneyimi hiç bir zaman yok etmeyecek. Alışveriş hiç bir zaman tümü ile çevrim içi olmayacak. Hibrit bu alanda kalıcı. Ancak günümüzde bu değişimin başlangıç aşamasındayız; gerek çevrimiçi gerekse fiziki deneyim birbiri ile kesişiyor, birbirini taklit ediyor. Gelecekte ikisinin birbirini tamamlayan ve her iki alanda farklı deneyimler sunan bir bütün haline dönüşeceği çok açık.
TASARIMDA HİBRİT
Yaşamın kendisi ve yeni eğilimler hibritleştikçe, fiziki çevremizi tasarlayan yaratıcı mesleklerin de hibrit anlayışı benimsemeleri gerekiyor. Hibrit cihazlar, konutlar, ofisler, araçlar tasarlamak bir yana, süreçlerde de hibrit kavramını içselleştirmek artık nerede ise bir zorunluluk. Bugün bir tasarım ofisi, kavramsal anlamda sadece son ürünü düşünen bir ofis değil; tasarımcı da öyle. Bu meslekler, sosyal, toplumsal, çevresel alanlarda birer protagonist. Çağımızın tasarımcısı, kullandığı malzemeye, üretim biçimlerine, kullanıcı deneyimine, ürünün satış ve pazarlama koşullarına her zamankinden daha çok duyarlılık göstermek zorunda. Üstelik bunu yaparken de çoklu yöntemler ve araçlar kullanması gerekli. Hem teknolojiyi hem geleneksel yöntemleri iyi biçimde kullanabilmesi ve süreçlerine yansıtabilmesi gerekli. Tasarımcı bugünlerde bir düşünür, bir stratejist. Aynı zamanda da bu kadar kavramsal becerilerin yanında “yapan” insan olmak durumunda.
Son dönemde gözlemlediğim öğrenci projelerinin çok büyük bir kısmında hibrit bir bakış açısı izliyorum. Nesnel dünyamızda hemen hemen her eşyanın bir de dijital ara yüzü olmalıymış gibi bir anlayış var. Kuşkusuz yazılımlarla eşyanın birleştiği her ortam hibrit. Diğer yandan elbette bir lambanın, bir çamaşır makinasının veya bir koltuğun mutlaka cebimizdeki veya kolumuzdaki akıllı cihazdan kullanılması gerekmiyor.
Kendi kendime sormadan edemiyorum: Her alanda dijitalleşmek zorunda mıyız? Teknoloji ile olan ilişkimizi görgüsüz buluyorum. Her alanda, özellikle insani iletişim alanında yaşanan hibritleşme, galiba ilişkilerimizin kalitesini bozuyor. Teknolojiyi sorumsuzca hayatımızın her köşesine entegre etmek, daha çok hibrit ortam oluşturuyor ve açıkçası bu karışımın dozajı biraz abartıldı gibi geliyor bana.
Hiçbir biçimde teknoloji karşıtı olmasam da, bir yanım analog insan olmak istiyor. Mekanik olabilecek çözümlerin bu biçimde olması, teknolojinin gerektiği kadar ve yerinde kullanılması, mümkün olduğunca saf, arı, özünde kalınması bana daha etik görünüyor. Etkinliklerin, ofislerin, yiyeceklerin, ilişkilerin, hibrit-leştiği günümüzde galiba anahtar kelime “verimlilik” olmalı.
Mimari tasarımda hibrit yaklaşım- Sidney için tasarlanan bu hibrit yapı, SHoP Architects and BVN Design tarafından gerçekleştirilmiş. Günümüzün hibrit mimarisi kent yaşamına kırsal yaşamı entegre etmeye çalışıyor.
Macar tasarımcı Kata Monus, deneysel olarak hibrit mobilya tasarladı. Bu tasarımda örgü ve ahşap malzeme bir arada kullanılıyor.
İnsan-maymun hibrit hücresi.
Bilim insanlarının en önemli uğraşlarından biri hibrit insan. Bu çalışmalar ABD’deki Salk Enstitüsü’nden Asya’daki ülkelere dek yaygın biçimde sürdürülüyor. İnsan- hayvan karışımı yaşam formları ile hedeflenen, özellikle organ nakli krizine çözüm bulmak.