Özlem Yalım
UYANAN ŞEHİR
Küresel salgın için alınan bireysel ve kişisel önlemlerin standartlaşması, aşılanmanın yaygınlaşması, ve galiba her şeyden öte sabırların artık dolması insanlığı yavaş yavaş eski yaşamlarına geri döndürüyor. Geçtiğimiz hafta, ilk kez uzun bir aradan sonra, uyanan bir şehir hissettim.
Uluslararası seyahat sınırları esnetiliyor. Restoranlarda, belirli saatlerde de olsa oturulabiliyor. Gece geç saatlere kadar süren eğlence hayatı dışında, hemen her alanda bir uyanış var. Uzun süreli bir uykudan uyanınca olan mahmurlukla birlikte, yavaş yavaş hayata karışıyoruz sanki.
İzleyebildiğim kadarı ile bu dönemde, yaratıcı alanlarda çalışanlar zaten pek durmadı. Duruma en kolay adaptasyon sağlayabilenler onlardı. Zaten değişen ve dönüşen mekânsal ihtiyaçlar, özellikle iç mekan ve yapı tasarımı alanında çalışan yaratıcıları ihya etti. Aynı şekilde dijital alanlarda çalışan tasarımcılar da artan iş yoğunluğunun içinde kalıverdiler. Bu istisnaların dışında, kültürel ve sanatsal ortamlar, buluşmalar ve etkinlikler uzun süren kapatmalarla en çok etkilenen alanlar arasında yer aldılar. 15 ay boyunca sahne sanatları, sergiler, gösterimler, sanatsal ve kültürel buluşmalar, konserler gerçekleşemedi. Şimdi ise temkinli bir geri dönüş var. Bu uyanış, eğer virüsü biraz yenebilirsek, sonbahar ve sonrası için umut verici.
SAHA STUDIO’DA BEŞ SANATÇI
Sanatçılara destek sağlamak ve kültürel programlar yürütmek amacı ile kurulmuş olan SAHA derneği, 2019 yılında yerleştiği yeni mekanında SAHA Studio’yu kurmuştu. Burada sanatçılar dönem dönem uzun süreli çalışmalar gerçekleştiriyor. Mekanda kendilerine ayrılan bölümü belirli sürelerle çalışma alanı olarak kullanan bu sanatçıların üretimleri bu dönemlerin sonunda sergileniyor, yayınlaştırılıyor ve izleyici ile buluşuyor.
Açılışından hemen sonra pandemiye yakalanan oluşum, geçtiğimiz yıl bu duruma hızlıca adapte olarak sanatçı sunumlarını dijital olarak paylaşmıştı. Programını böylece aksatmayan SAHA Studio’ya geçtiğimiz hafta uzun bir aradan sonra ilk kez uğradım ve çalışmalarını sürdüren bazı sanatçılar ile tanıştım, yaptıkları çalışmaları dinledim. Bu kısacık ziyaret bile çok heyecan verici geldi. Studio’da şu anda Yasemin Nur, Onur Gökmen, Ege Kanar, bengü Karaduman ve Merve Ünsal isimli sanatçılar çalışıyor. Bir seçici kurul tarafından belirlenen bu isimler Ocak ayından bu yana yürüttükleri çalışmalarını Eylül ayında sonlandıracaklar ve sanatseverlerle paylaşacaklar. Gördüklerim beni şimdiden Eylül için heyecanlandırmaya yetti; merakla bekliyorum.
DURMAYAN BARIN HAN
Türkiye’nin önde gelen hat ve cilt sanatçılarından Prof. Emin Barın’ın yıllarca çalışma mekanı olarak kullanılan ve sonrasında bir süre boş kaldıktan sonra ailenin üçüncü jenerasyonu tarafından bir etkinlik merkezi olarak hayata yeniden geçirilen Barın Han, pandemi koşulları süresince etkinliklerine hiç ara vermeyen yerlerden biri oldu. Mekanın rahatlığı, kalabalıklaşmadan gezilebilir olması, ve elbette bu projeyi yürüten Emir Barın’ın genç ve alternatif sanat çevresine sağlamak istediği destek ile, geçtiğimiz aylar boyunca hep dinamik kaldı mekan. Geçtiğimiz hafta açılan son sergi, uykudan uyanan sanatseverleri oldukça etkileyecek bir içerik sunuyor. 20 sanatçının bir araya gelerek mekana yayıldığı bu sergide sanatçılar 6. Kez “Atış Serbest” diyorlar. Mecmu başlıklı bu altıncı edisyonda Aslı Dinç, Burak Dikilitaş, Levent Türkan, Volkan Kızıltunç, Ayça Telgeren, Çağrı Saray, Memed Erdener, Elif Çelebi, Şule Nur Alev, Elvan Ekren, Güneş Çınar, Çağrı Saray, Vahit Tuna, Ahu Akgün, Defne Tesal, Can Aytekin, Levent Aygül, Atalay Kam Yeni, Güneş Terkol, Didem Erbaş, Erhan Özışıklı isimli sanatçılar yer alıyor. İşlerin her biri diğerinden nitelikli, mekan zaten başlı başına bir deneyim. Hala gitmemiş, görmemiş olan var ise, iyi bir uyanış olacak, kaçırılmasın.
DÖNGÜSEL EKONOMİYE TASARIMCI KATKISI
İstanbul ve Yeniköy Rotary Kulüpleri, Koç Üniversitesi ile işbirliğinde Döngüyü Tasarla isimli bir disiplinlerarası tasarım yarışması düzenledi. Küresel üretim ve tüketim alışkanlıklarının ortaya çıkardığı problemler bugün iklimden ekonomiye, fırsat eşitsizliği yaratan, sağlıklı ve sürdürülebilir yaşamı tehdit eden boyuta ulaştı. Bu sorunla baş etmeye çalışan döngüsel yaklaşımlar, firmaların ve girişimlerin üretim döngüsünün ardında hiç bir atık bırakmayacak biçimde, yeniden tasarlamakla uğraşıyor. Ticari malların üretimi, sağlanan kamusal hizmetler, yapılar artık döngüsel kavramla ele alınıyor. Dünyanın artık kaynaklarını daha verimli kullanmaktan, atıkları yeniden değerlendirerek üretim-tüketim zincirine dahil etmekten, çeşitli mal ve hizmetleri paylaşmaktan başka şansı yok. Döngüsel bakış açısı bunları bizlere öğretiyor ve hatırlatıyor. Bu nedenle bu girişim oldukça doğru bir zamanlamada ve çaba ile karşımıza çıktı. Bir araya gelen kurum ve kuruluşların dört yıllık bir süreçte ele alacakları bu program, konuya ne kadar ciddi baktıklarını ve kalıcı çözümler peşinde olduklarını gösteriyor. Geçtiğimiz Cuma günü gerçekleşen ödül törenine dek pek çok çevrimiçi webinar, ve bir de Tamiri Tasarla isimli hackhaton düzenlendi. Bu webinarlardan birinde ben de Emre Alkın ve Ufuk Selvi ile konuşmacı oldum. Gençler pek çok atölye çalışmasında bir araya geldiler ve birbirinden değerli fikirler ortaya çıktı. Yapılan değerlendirme sonrasında Tamir Pazarı isimli proje birinci seçilmiş. Bu projenin sahipleri olan Selim Görkem Yıldız, Tuba Keseci ve Hilal Kocatürk’ü kutluyor ve böylesi önemli bir konuyu sahiplendikleri için projeyi yürüten mimar Nilüfer Kozikoğlu’na ve emeği geçen tüm Rotary kulüp üyelerine, Koç Üniversitesi’ne ve katkı sağlayan destekçi kuruluşlara şapkamı çıkarıyorum.
Gelecek, bekleyenlerin değil; adapte olarak durmadan üretenlerindir. İstanbul, Türkiye’nin tatil yapan değil yorulmadan çalışan bir kenti ve bu kent bu haftalarda yavaş yavaş, ama dolu dolu bir uyanışa geçti. Camus’nun dediği gibi: Geleceğimiz için gerçek bir cömertlik, bugünden ona her şeyimizi vermekte yatar.