Özlem Yalım
Üniversitede tasarım mı okusam?
Sonuçları geçtiğimiz günlerde açıklanan yüksek öğrenim yerleştirme sınavları ile birlikte bu yıl da endüstri ürünleri tasarımı bölümlerine Türkiye genelinde 1500’e yakın öğrencinin kayıt yapması bekleniyor. Geçtiğimiz 15 yıl boyunca bu dönemde aldığım telefonlara, maillere ve verdiğim akıllara bakarak, kendi kendimi bu alanda bir otorite ilan ediyor; tasarım bölümlerine kayıt yaptırmayı düşünen gençler için kendimce hazırladığım bir kılavuzu sunuyorum !
Resmi kayıtlarda 39 adet üniversitede lisans düzeyinde Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümü görüyorum. Farklı illere dağılmış olan bu fakültelere, geçtiğimiz yıl 1319 öğrenci kayıt olmuş. Kontenjan doluluk oranı %95.5 olarak gerçekleşmiş. Bu yıl için de benzer bir tablo beklemek yerinde olur.
1995 yılında okulumdan mezun olduğumda, toplumda Endüstri Ürünleri Tasarımı mesleği hakkında profesyonel ortamda dahi çok az bilgi ve bilinirlik vardı. Kuruluşundan 15-20 yıl geçmiş bir mesleki lisans eğitiminin sonrasında bu bilinmezliğe mezun olmak oldukça zordu. Şöyle hayal edelim; ziraat mühendisine, doktora, avukata, mimara kimse “sen ne iş yapıyorsun şimdi” diye sormaz. Bize sordular. Bunu yazıma konu ediyorum çünkü hala soruyorlar.
Kendi meslek hayatımın paralelinde daimi ve probono olarak kendimi mesleki dernek çalışmalarına, sergilere, ulusal ve uluslararası etkinliklere, yarışmalara, yazı yazmaya adadıysam, bu bilinirliği, mesleki bilinçlenmeyi sağlayabilmek içindir. Bizlerden sonra gelecekler, benzer sıkıntılar ve sorunlarla karşılaşmasın diyedir. Ben mezun olalı 25 yıl geride kaldı. Ne var ki bugün bu bilinirlik ve bilinçlenme konusunda maalesef bir arpa boyu yol aldık. Eskisinden elbette çok daha iyi durumdayız. Yine de iddia ederim ki, sokaktan 10 kişi çevirseniz, 9’u bu mesleği size tanımlayamaz. Türkiye’de endüstriyel tasarım mesleği, kasaplık kadar bilinir olduğunda mesleki ilerlemeden konuşabileceğiz. Bu mesleği seçmeyi düşünen gençler için kendimce, bana en çok sorulan sorulardan da yola çıkarak bir kılavuz hazırladım:
NEDİR ENDÜSTRİ ÜRÜNLERİ TASARIMI MESLEĞİ?
Dünya Tasarım Organizasyonu’nun (WDO) da referans verdiği Amerikan Endüstriyel Tasarımcılar Meslek Kuruluşu’nun (İDSA) tanımına göre Endüstriyel Tasarım, dünya çapında milyonlarca insan tarafından her gün kullanılan ürünler, cihazlar, nesneler ve hizmetleri tasarlayan profesyonel bir mesleki alandır. Endüstriyel tasarımcılar genellikle bir ürünün fiziksel görünümüne, işlevselliğine ve üretilebilirliğine odaklanırlar; ürün geliştirme döngüsü sırasında çok daha fazla yer alırlar. Mesleğin çalışma alanı sonuçta bir ürünün veya hizmetin son kullanıcılar için sağladığı toplam kalıcı değere ve deneyime kadar uzanır.
ÜRÜN TASARIMI VE ENDÜSTRİYEL TASARIM ARASINDAKİ FARK NEDİR?
Herhangi bir nesne, süreç, deneyim, konsept tasarlanabilir. Çoğul ve seri üretim söz konusu olmayan tasarım işlerini ürün tasarımı olarak adlandırmak daha doğrudur. Buna karşılık endüstriyel tasarım mesleği, seri ve otomatize üretilen ürünlerle ilgilidir; temel tasarım pratiğine dayalı eğitimin yanında asıl özelleştiği konu endüstriyel olarak üretilen ürünlerdir. Bir ürün tekil olarak veya sanatsal yaklaşımla üretilmediğinde, o ürünün paketlemesi, nakliyesi, geniş kitlelere yönelik kullanım standartları gibi farklı faktörler ortaya çıkar ve bunların tümü daha tasarım aşamasında düşünülerek planlanmalıdır.
PEKİ ENDÜSTRİYEL ÜRÜN NEDİR:
İnsan fiziki çevresini yapılandıran bir varlıktır. Bu yapılanma farklı uzmanlık alanları gerektirir. Kentleri kent planlamacıları, yeşil alanları peyzaj tasarımcıları, yapıları mimarlar tasarlar. Bunların tümünü inşaat mühendisleri ve müteahhitler uygular. Yapıların iç mekanlarını tasarlayan uzmanlık alanı iç mimarlık mesleğidir. Yapıdan ve mekandan bağımsız olarak nesnelerin tasarımı ürün tasarımı ve endüstriyel tasarım mesleğinin uzmanlık alanıdır. Biz meslektaşların arasındaki en klişe örneklemeyi sizlere sunmam gerekirse, örneğin çengelli iğne özgün bir tasarımdır, endüstriyel olarak üretilmektedir. Endüstri ürünleri tasarımcısının uzmanlık alanıdır. Aynı biçimde bir çamaşır makinesi, bir otomobil, bir mobilya, bir su bardağı, bir aydınlatma armatürü veya bir uçak da endüstriyel olarak üretilen nesnelerdir ve bunların tasarımı de endüstriyel ürün tasarımcısının mesleki bilgi ve donanımı ile ilgilidir. Tasarımcının hala salt şekilveren olduğuna inanların eğitim düzeyi de oldukça yüksektir bu arada!
En büyük kafa karışıklığı, bu mesleki alanların, tarih boyunca farklı örneklerde birbirine geçişmiş olmasında yaşanıyor. Yaratıcı eylem, bütünsel bir deneyimdir. Bu nedenle elbette bir mimarın iyi bir iç mekan tasarımcısı, bir iç mimarın iyi bir mobilya tasarımcısı olması, endüstri ürünleri tasarımcılarının mekânsal düzeyde tasarım yetenekleri göstermesi mümkün ve bunların pek çok başarılı örneklerine rastlayabiliyoruz. Diğer yandan bir mimar, iç mimarlık eğitimi görmediğinden buradaki bileşenlere dair eğitimli değildir. Endüstriyel tasarım alanında da bir mimarın başta ölçek, malzeme ve detay bilgisi, ergonomi, algı, kullanıcı psikolojisi gibi alanlarda bir tasarımcı kadar donanımlı olması beklenemez; nasıl bir iç mimardan veya endüstri ürünleri tasarımcısından bina tasarlamaları beklenemez ise.
Üretimle biraz ilgili bir tasarımcı, örneğin bir cam nesnenin daha çizim aşamasında hangi yöntemle üretileceğini anlar ve olması gereken et kalınlığından, kalıp gerektirip gerektirmediğine, kalıp olacak ise nasıl bir kalıptan çıkıp çıkamayacağına hakimdir. Örneğin bir kent planlamacı, bir peyzaj mimarı veya bir mimar bunları öğrenmez okul yaşamında, ilgi alanları başkadır çünkü.
Bu konuyu biraz sündürdüğümü biliyorum; ancak ilgili lisans düzeyindeki eğitim fakültelerinin kuruluşundan kırk yılı aşkın süre sonra bile iç mimarlık veya endüstri ürünleri tasarımı mesleğinin, hala mimarlık eğitiminin içinden türetilebileceğini savunan bazı mimar dostlarım var. Bu bakış açısının hiçbir mesleğin gelişimine katkı sağlar nitelikte olduğunu düşünmüyorum. Ne yapalım yani, bu saydığım tüm meslekler iki ve üç boyutlu sunum ve görselleştirme, tipografi gibi alanlarla haşır neşir oldukları için “grafik tasarım uzmanlık alanına gerek yok, kaldıralım bu okulları!” mı diyelim? Yapmayın!
ENDÜSTRİYEL TASARIM SADECE ŞEKİL / FORM
İLE İLGİLENİR
Yanlış! Hem de büyük yanılgı. Ne var ki, toplumun hafızasında tasarıma dayalı meslekler nedense bu şekilde algılanır. Şekil veren, rengiyle, deseniyle uğraşan kimsedir sanki tasarımcı. Tasarlanan nesne plastik bir su kovası olsa bile, tasarımcı onun seri üretimine yönelik olarak üretilmesi için malzemeyi en verimli kullanacak, kalıptan en sorunsuz çıkacak, kullanan kişinin en rahat tutabileceği, taşıyabileceği formu o su kovasına vermek zorundadır. Bunların tümü teknik, psikolojik, ekonomik ve estetik bilgiler bütünüdür. Tümü lisans eğitimi süresince detaylı biçimde sağlanır.
Plastik su kovası örneğini mesela bir aydınlatma armatürüne taşırsak, bu armatürün ne amaçla kullanılacağı yani fonksiyonu, nasıl bir elektrik kaynağı kullanacağı, yani teknik ve elektrik donanımı, ışığı nasıl ve ne düzeyde yayacağı, yani ergonomisi, nasıl takılacağı veya ayakta duracağı, yani mekaniği, nasıl satılacağı, kurulacağı, yani lojistik, pazarlama ve ekonomi gibi unsurları ile bir bütündür. Endüstriyel ürün tasarımı eğitimi boyunca bu unsurların tümüne değinilir. Bir tasarımcı bunların tümü ile donanımlı olarak mezun olur. Bu eğitim teknik bir eğitimdir.
ENDÜSTRİYEL
TASARIM SOLO VE SANATSAL BİR İŞTİR
Yanlış! Endüstriyel Tasarım, yukarıda sıraladığım ilgi alanları sebebi ile bir ekip işidir. İster bir su kovası ister bir otomobil olsun, tasarlanan ürüne göre mühendislerle, zanaatkarlarla, malzeme mühendisleri ile, kimyagerlerle, sosyologlarla, gerekirse çok daha geniş yelpazede bir uzman ekibi ile birlikte gerçekleştirilen bir iştir. Tasarımın sanatla bir ilgisi yoktur. Tasarımcılar sanatsal üretimler, limitli sayıda üretilen nesneler tasarlayabilirler; diğer yandan bir profesyonel meslek alanı olarak endüstriyel tasarımın sanatla ilgisi ilham veren iki yaratıcı alanla olan ilgisinden öte değildir. Bana göre elbette tasarımcının plastik sanatlardan, yeni medyadan, şiirden, edebiyattan anlayanı, tiyatroya gideni diğer meslektaşlarına göre daha başarılı olur; zira besleyicidir sanat.
NASIL BİR OKUL SEÇMELİYİM?
Ev alma komşu al diye bir deyim vardır. Ben de gençlere diyorum ki, ülkemizde yüksek öğrenim kurumlarının pıtrak gibi açıldığı, piyasa koşullarında tutunamamış herkesin akademiye kapağı attığı günümüz koşullarında lutfen okul değil, öğretim kadrosu seçiniz. Elbette söz konusu olan bir üniversite eğitimi ise, köklü kurumları göz adı etmeyiniz. Üniversite eğitimi sadece bilgi vermez; görgü, anlayış, üslup, yöntem kazandırır kişiye. Bu nedenle köklü kurumların önemi vardır kanaatimce. Tasarım söz konusu olduğunda kimi özel vakıf üniversiteleri de kendilerine dair bu ekolü oturtmak için büyük çaba sarf ediyorlar; yine de iyiyi kötüyü ayırt etmek için söz gelimi şunlara bakabilirsiniz: Eğitmen kadrosu kimlerden oluşuyor? Size neyi ne kadar öğretebileceklerini anlamak için bu kişilerin mesleki alandaki deneyimlerine iyi hakim olunuz. Sözgelimi hiç pazar deneyimi, bağlantıları olmayan tasarımcı hocanız, size mesleki eğitimde nasıl bir ufuk açabilir? Seçeceğiniz okul uluslararası ağlarla nasıl bir iletişim içerisinde? Malum glokal artık önemli bir kavram; hem global düzeyde iyi takipte olmalı, iyi ilişkiler kurmalı hem de lokal değerleri iyi özümsemeliyiz. Seçeceğiniz okulun üretimlerini, projelerini, girişimlerini inceleyiniz. Artık internetten tümü çok kolay. Akademisyenlerinin de üretimlerine, makalelerine, konferans katılımlarına, işbirliklerine bakınız. Hayatınızı onlar şekillendirecek.
ENDÜSTRİYEL TASARIM BİR YAPICI MESLEKTİR
Son olarak sizlere verebileceğim tek tavsiye, üretim atölyesi olmayan okulu seçmeyin. Üretim atölyesinden kast ettiğim 3-4 adet üç boyutlu yazıcıdan oluşan bir laboratuvar değildir. Türkiye’de 2018 yılı verilerine göre endüstriyel işletmelerin % 99.8’i KOBİ yani küçük ve orta ölçekli işletme statüsündedir; bu KOBİ’lerin üretime katma değerleri %50.6 olarak kaydediliyor. KOBİ’ler çoğunlukla geleneksel ekipmanlar ile geleneksel üretimler gerçekleştirmektedir. Bir tasarımcı olarak mezun olduğunuzda, Türkiye’deki sınırlı sayıdaki büyük kapsamlı global sanayi üreticileri ile birlikte çalışmayacaksanız %90 oranında KOBİ’lerle, çoğunlukla da oldukça küçük kapsamlı atölyelerle üretim gerçekleştireceksiniz demektir. Bu durum sizin malzeme ve üretim yöntemleri konusunda oldukça donanımlı olmanızı gerektirir. Mesleki yaşamım boyunca, hala sıklıkla karşılaştığım en büyük sorunlardan biri tasarımcı- üretici arasındaki bu bilgi dengesizliği ve bunların getirdiği maddi, verimliliğe dayalı ve davranışsal sorunlardır. Eğer bir tasarımcı olmayı hedefliyorsanız işinizin büyük bir kısmının üretimle alakalı olduğunu idrak etmeniz gereklidir. Üretim bilmezseniz, elinizi, üstünüzü kirletmeyi sevmiyorsanız, masa başında tasarım da gerçekleştiremezsiniz; ya da o tasarımlarınızın gerçekleşirken zorlu süreçlere maruz kalmasına, gerilen ilişkilere, hatta tasarladıklarınızın tümü ile veya kısmen değişmesine razı olmak durumundasınız.
Bu tamel malzeme ve üretim bilgisini okulunuz size verebiliyor olmadır. Demek istediğim üretim atölyesi olmayan endüstriyel tasarım fakültesi olmaz. Bugün Finlandiya’da ilkokullarda bile inanılmaz donanımlı üretim atölyeleri var.
Lisans okullarından kendinize uygun bir alanda temel pratiğe dayalı eğitimi aldıktan sonra, kendinizi bu süreçte daha da iyi tanıyarak, her hangibir farklı alanda uzmanlığınızı geliştirebilirsiniz. Klasik mesleklerden farklı olarak tasarım alanları buna en açık eğitimlerden birini sunar. Mesleki bir eğitim olmanın ötesinde, yaratıcı kişiliği ve duruşu geliştirici bir eğitimdir çünkü bu alan daha çok.
PEKİ TASARIMIN FARKLI ALANLARI?
Haklısınız! Bir ara ben de saymıştım, 200 kadar farklı tasarım alanı var. Özellikle günümüzde benim de pek çok yazımda geniş alan açarak gelişmeleri aktarmaya çalıştığım örneğin sosyal tasarım, kurgusal tasarım, politik tasarım gibi uzmanlık alanları oluştu. Bunların tümü, yaratıcı pratiklerdeki lisans eğitimlerinin üzerine yüksek lisans olarak edinilebilecek çağdaş ve başarılı uzmanlıklar. Kent planlama alanında okumuş bir kişinin sosyal tasarıma yönelmesinden, mimarlık veya endüstriyel tasarım alanından sonra felsefe veya sosyoloji alanında fazladan bir uzmanlaşmadan, endüstriyel tasarım eğitimi sorasında işletme, pazarlama veya ergonomi alanında açılım yapmaktan daha nitelikli ve zenginleştirici bir eğitim konfigürasyonu düşünemiyorum. Bu konudaki tavsiyelerim şunlar olabilir: Öncelikle her şey tasarım değildir. Örneğin tek başına yemek yapmak, sofra düzenlemek tasarım değildir. Gıda politikaları üzerine, yemek yeme biçimleri üzerine, toplumun gıdaya erişimi üzerine düşünmek ve yenilikçi yaratıcı yöntemler süreçler geliştirmek bir tasarım eylemidir. Lisans okullarından kendinize uygun bir alanda temel pratiğe dayalı eğitimi aldıktan sonra, kedinizi bu süreçte daha da iyi tanıyarak, her hangibir farklı alanda uzmanlığınızı geliştirebilirsiniz. Klasik mesleklerden farklı olarak tasarım alanları buna en açık eğitimlerden birini sunar. Mesleki bir eğitim olmanın ötesinde, yaratıcı kişiliği ve duruşu geliştirici bir eğitimdir çünkü bu alan daha çok.
Sevgili gençler, tasarımcılar, emek, performans, kazanç denkleminde çok parlak bir yerde değiller. Sanayi üretiminin sancılı olduğu ülkemizde de tasarımcı olmanın pek çok ek problemi var. Bu nedenle ancak bu mesleğe gönül verdiyseniz, adanabilecekseniz, uzun düşünsel ve fiziksel mesailerin karşısında az kazanmayı göze alabilecekseniz, gerçekten nesnel dünyamızda fark yaratabilecekseniz bu mesleği seçin. Amacınız bir üniversite eğitimi ilebir yaşam biçimi ve ilkeleredinmek değil de diploma edinmek ise, onu başka bölümlerde daha acısız bir biçimde sağlayabilirsiniz.