Memetcan Demiray
Twitter linçleri, Instagram cinayetleri...
Neydim dememeli, ne olacağım demeli! Özellikle konu sosyal medyaysa... İşte "koskoca başkan" Trump'ın hesabı Facebook tarafından dondurulabiliyor ya da Hegel gibi dev bir filozof, doğumundan 250 yıl sonra tek bir "tweet" ile "ırkçı" ilan edilebiliyor! Peki "story"lerinizi izlemeyi bırakan sevgiliniz buna ne diyor?
Tarihî günlerin içinde yaşıyoruz ama tarihî günlerin içinde yaşamış birçok insan gibi bunu fark edemiyoruz. Konu tek başına Koronavirüs pandemisi ya da Boğaziçi Üniversitesi'ndeki "kayyum" protestoları değil aslında... Benzer olaylar insanlığın her döneminde var olmuş. Ama işte "İspanyol gribi" patladığında ya da Reichstag yangınında, işleri daha beter karıştıracak bir Twitter yokmuş!
Nitekim son ABD Kongre Binası baskını da ne kadar sosyal medya odaklı yaşadığımızı gösterdi. Malum gecenin seyrini "tweet"lerden anlamaya çalışırken önümüze ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence'in Başkan Trump'ı "takipten çıktığı" bilgisi düşecekti! Ne müthiş, demek ki Pence de artık demokrasi cephesindeydi!
Dezenformasyon sürecek, Pence'in seçilmiş başkan Joe Biden ile yardımcısı Kamala Harris'i Twitter sayfasına "kapak fotoğrafı" yaptığı öne sürülecekti! Daha neler! Bu kadar barışçılık biraz fazla değil miydi?
DİJİTALİN DİYALEKTİĞİ
Kısa süre sonra tüm bunların yalan olduğu anlaşılacaktı ama iki "haber" de yeterince alıcı bulmuş, hatta bazı gazetelere manşet bile olmuştu! İyi de kim, neden böyle bir tevatürü, üstelik Türkiye gibi konuyla alakasız bir ülkede dolaşıma sokmuştu? Orası bilinmiyordu. Ama sosyal medyadaki "bilgi"leri iki de değil, bazen üç defa teyit etmemiz gerektiği anlaşılıyordu.
Aynı gün Facebook, Donald Trump'ın hesabını "dondurma" kararı alıyor ve bizzat Mark Zuckerberg, "Başkan'ın bizim hizmetimizi kullanmaya devam etmesi büyük riskler içeriyor" diyordu. Öyle ya, yangına benzinle gitmeyi seven bir çılgın vardı karşımızda ve ufacık bir videoyla milyonları tekrar sokağa dökebilirdi.
Yani?.. Demek ki Zuckerberg de sosyal medyanın çok tehlikeli bir silaha dönüşebildiğini doğruluyordu. Ve onu durdurmak da yine süper kahraman Facebook'a düşüyordu! 21. yüzyılda "dijitalin diyalektiği" ne güzel işliyordu!
SON LİNÇ KURBANI: HEGEL!..
Peki Facebook'a "başkan sansürleyecek" bu gücü kim vermişti? Diyalektik demişken cevabı Hegel'de aramakta fayda var.
Georg Wilhelm Friedrich Hegel de geçen yıl 250. doğum yılı vesilesiyle anılacak ve bu anmalar sırasında "ırkçılık" suçlamalarına maruz kalacaktı. Hegel'in Afrika'daki "geri kalmışlık"la ilgili bazı sözleri internete düşecek ve dev filozofu ansızın "Avrupalı bir kafatasçı"ya dönüştürecekti!
Konuyla ilgili uzun bir makale yayınlayan çağımızın önemli Hegel uzmanı Klaus Vieweg, cımbızlanan birkaç sözle Hegel'in yargılanamayacağını söylüyordu. Nazilerin Hegel'den nasıl nefret ettiğini hatırlatan Vieweg, abide filozofun ulustan çok evrenselciliği ön planda tuttuğunu vurguluyordu. Vieweg'in makalesi ders niteliğindeydi ama bir sorun vardı ki Twitter'da "280 karakter"i aşıyordu!
'İNTERNET ZARARLI OLMAYA BAŞLADI'...
Hegel örneğinde de gördüğümüz gibi, adına "cancel culture" denen bir tür linç kültürü, ölü - diri ayırt etmeden her an herkesi hedef alabiliyor! Elbette tacizci, kadın düşmanı bir aktörün "ifşa"sında sosyal medyanın tepkisi çok önemli ama başka başka olaylarda kimin haklı, kimin haksız olduğuna nasıl karar vereceğiz? Yoksa "ilahi adalet"i her seferinde Mark Zuckerberg'den mi bekleyeceğiz?
New York Times yazarı Farhad Manjoo bile isyan ediyordu bu duruma. İki yıl öncesine kadar internetin büyük bir nimet olduğunu savunan Manjoo, şimdi bilgi kirliliğinin dünyayı tehdit ettiğini ve demokrasileri zayıflattığını söylüyordu. Tamam, Spotify'da müzik dinlemek çok hoştu ama sosyal medya nedeniyle "gerçeklik algımız" zarar görmüş, dünya çok daha kaotik ve ön görülemez bir mekân haline gelmişti. Bir teknoloji yazarından bunları duymak... Hakikaten ilginçti!
HAYDİ RASKOLNIKOV, ÖLDÜR BENİ!..
Bu tabloda "köle-efendi diyalektiği" yeniden işlemiş; sosyal medyaya hükmetmesi gereken insan onun bir "data"sı haline gelmiş görünüyor. Ama yine diyalektik gereği, o "data"yı da bizzat insan üretiyor ve işliyor! Tıpkı kişisel hayatlarımızdaki gibi...
Falcao'nun Instagram'da bir kulübü "takip etmeye" başlamasından transfer kokusu alıyor, aşkları ve "flört"leri "story"mizin izlenme sayısıyla ölçüyoruz! Küstük mü "like"ları kesiyor, kızdık mı?.. O kişiyi derhal "blok"luyoruz! Böylece bir tür infaz tatmini yaşamış, karşımızdaki "data"yı yok etmiş oluyoruz! Her birimizin paltosunun cebinde birer telefon, sanal Raskolnikov'lar gibi ortalıkta dolaşıyoruz. Ama gün geliyor, o silah bize de doğruluyor!
Yine de iyi tarafından bakmakta fayda var. Çavuşeskular'ın idamı hayli kanlı olmuştu. Şimdi bir ABD liderinin "profili" bile tek tuşla silinebiliyor.
Hem Twitter'ların, Instagram'ların ömrü ne kadar uzun olur, bilinmez... Ama Hegel 250 yıldır yaşıyor.