TOM MEDINA’NIN KURALSIZ DÜNYASI

Tom Medina, Başka Sinema’nın dağıtımcısı olduğu bir yapım, Fransa ve İsviçre ortak yapımı. Tony Gatlif, bağımsız filminde özgür ruhlu genç bir adamın savruk dünyasını, sinemanın önemli unsurları müzik ve görüntüleri aracılığıyla yansıtıyor. Filmin başat unsuru ise Gatlif’in diğer filmlerinde de olduğu gibi yine müzik...

Boğa güreşi tutkusu olan Tom Medina, bir çocuk mahkemesince hırsızlık nedeniyle Fransa’nın güneyindeki gizemli Camargue bölgesinde cömert ve iyi kalpli Ulysse’nin bakımına verilir. Çiftlikteki boğalar ve atlar, Tom’u etkisi altına almış ve yaşamını düzene sokmak ve dürüst bir insan olma planları yapmasına neden olmuştur. Ulysse’nin (Slimane Dazi) çiftliğinde hayvanlarla içiçe yaşam Tom’u büyülemiş olsa da, karşılaştığı düşmanca tavırlara isyan eder.

GÜÇLÜ VAATLERİ YOK

Özgür doğası onun düzenli bir yaşama uyum sağlaması için de engeldir. Deli dolu tarzıyla zaman zaman polisle başı derde girer. Çiftliğin bel kemiği Stella (Karoline Rose Sun) ile sürekli itişirken, kaçan bir boğanın peşine düştüğünde çevreci ve içine kapanık Suzanne (Suzanne Aubert) ve arkadaşını boğanın saldırısından kurtarır. Suzanne ve Tom arasında bir yakınlaşma başlar. Suzanne duyarlı, kırılgan ve içe dönük bir karakterdir. Tom onu güldürmek için çaba sağlarken kızını araması için onu yüreklendirip yol arkadaşı olur.

Bağımsız bir film örneği olarak “Tom Medina”, sinematografik bağlamda güçlü vaatlerde bulunmuyor. Yaşamdan belli kesitler yansıtan bu filmden, abartılı vaatler de beklememek lazım. Ana karakter Tom ile yaşamın gölgesinde yaşayan Suzanne arasındaki yakınlaşma, dayanışma ve düşmanlıklara karşı durma; film için önemli taşıyıcı omurga olduğu gibi, estetik görüntüleri, dinamik kaydırmaları ve seyirciyi oturduğu yerde yerde kıpır kıpır olmaya teşvik eden film, müzikleriyle seyircisine işbirliği vaat ediyor.

ÇİNGENE AZINLIKLARIN YÖNETMENİ

Fransız yazar ve yönetmen Tony Gatlif’in Çingene genleri, çingene azınlıkların yaşamlarına yoğunlaşan filmlerine de damgasını vurmuş. Cezayir doğumlu sanatçının “Korkoro” (2009), “Vengo” ve “Gadjo Dilo” (1997) isimli filmleri sayılabileceği gibi; “Güvenli Yolculuk” (Latcha Drom) (1993) ve “Sürgündekiler” (Exils) isimli filmleri, öne çıkan yapıtları olarak kabul ediliyor. Gatlif, 2006 yapımı filmi “Sürgündekiler” ile Cannes Film Festivali’nde “En İyi Yönetmen” ödülünü almıştı. 2001 yapımı son filmi “Tom Medina”, diğer filmleri gibi onun Çingene kökeninden  besleniyor.

“Tom Medina”, Başka Sinema’nın dağıtımcısı olduğu bir yapım, Fransa ve İsviçre ortak yapımı. Tony Gatlif, bağımsız filminde özgür ruhlu genç bir adamın savruk dünyasını, sinemanın önemli unsurları  müzik ve  görüntü yönetimiyle yansıtıyor. Filmin başat unsuru Gatlif’in diğer filmlerinde de olduğu gibi yine müzik...

GÜNÜMÜZÜN KARA DELİKLERİ

Tony Gatlif, filmiyle salt uçarı ve toplumsal yaşamla uyumsuz bir genç adamın yaşamını ve savruk tarzını yansıtmazken; doğanın hoyratça kullanılması, plastik terörü, ön yargılar ve ötekileştirme gibi günümüz dünyasının kara deliklerine de filminde göndermeler yapıyor. Bu ögeler filmin öne çıkan yansıtmaları olarak dikkati çekerken, yaşama tutunma çabasındaki insanlar da onun merceğinden perdeye yansıyor.

Yönetmen Tony Gatlif’in, “Tom Medina” ile 2021 yılında 74. Cannes Film Festivali’nin resmi seçkisine (Official Selection) girdiğini ve Art House sinemanın önemli kalesi Cannes’da kendisine yeniden yer açtığını da anımsatalım.

ROCKY EFSANESİNİN YENİ OMURGASI: CREED III

Anaakım sinemanın tarihine malolmuş önemli aksiyon filmlerinden birisi de Rocky’dir. Başrol oyuncusu Silvester Stallone’de 1976 yapımı ilk Rocky’de genç bir oyuncuyken, serinin diğer filmleri Rocky II (1979), Rocky III (1982), Rocky IV (1985), Rocky V (1990) ve “Rocky Balboa”da (2006) oynamış ve yaş almıştır. Yaşamın dibinden çıkıp Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonu olan Rocky Balboa’nın azim ve mücadelesi üzerine kurulu bir seri filmdi Rocky...

ROCKY’NİN REENKARNASYONU !

“Creed” serisi ve yeni film “Creed III”, Rocky filminde birbirinin amansız rakibi ve sonrasında iki iyi dost olan Apolla Creed ve Rocky Balboa’nın ilişkilerinin, sonraki kuşaklar üzerinden devam etmesinin öyküsünü anlatıyor. Adonis Creed (Michael B. Jordan), efsane ağır siklet boks şampiyonu Apollo’nun oğludur. Adonis’in babası o çok küçükken ölmüştür. Yaşama karşı içindeki öfkeyi kardeşi kadar yakın arkadaşı, “kankası” Damien’in (Jonathan Majors) dostluğuyla aşmaya çalışan Adonis; küçük yaşta evini terk ederek Damien’le ile çocuk evinde kalır. Bu evin abisi Lion tarafından kötü dayak yiyen Creed, büyük bir şampiyon olmadan önce markette karşılaştığı Lion’u darp eder. Damien Majors, silah çekerek Lion’un arkadaşlarından Adanis’i kurtarsa da, bu eylem ona cezaevinde 18 yıla patlar.

ÇOCUKLUK HATASI

Evine dönen Adonis’i annesi Mary-Anne Creed koruyucu kanatları altına alır ve babasının yakın dostu Rocky’nin ona mentorluk yapmasıyla döneminin en büyük ağır siklet dünya boks şampiyonu olur ve zirvede boksu bırakarak genç boksörlerin yetişmesine salonunda destek verir. Adonis bu süreçte eski dostu Damian’ı hiç aramaz. Rock yıldızı eşi (Tessa Thompson) ve güzel küçük kızı (Mila Davis-Kent) ile kurduğu mutluluk üçgeni, uzun hapis yıllarının arkasından geri dönen Damian’ın onu bulmasıyla sona mı ermiştir? İki eski dost ve amansız yeni düşmanların arasındaki bu eski hesap ve rekabet nasıl sonuçlanacaktır?

Anaakım sinema seyircinin nabzını tutan öykülerle onları avucuna alır. Özellikle bu bağlamda Amerikan sineması ustalaşmıştır.  Kimi zaman bir mafya öyküsü, kimi zaman aksiyonun eşlik ettiği derin devletin kirli çamaşırları, kimi zaman da Rocky gibi, kitlelerin sinema dilinin olanaklarıyla ajite edildiği duygusallık ve aksiyon içeren filmler bu rüya fabrikasının afyonlarıdır. Diğer yandan kahır ve kederlerle dolu dünyanın panzehirleri olarak perdelere yansırlar.

MARTIN SCORSESE VE RUGGING BULL

Martin Scorsese’nin imza attığı ve başrolünde efsanevi oyuncu Robert De Niro’nun oynadığı “Azgın Boğa” (Rugging Bull-1980) merkezine boks dünyasını alan filmler arasında farklı anlatımıyla öne çıkmıştı.  Creed III, dizinin son halkası olarak ana akım seyirciye şüphesiz vaatlerde bulunan bir film. Aristo’dan günümüze sinemanın içeri girdikten sonra bütün dertleri kapıda bırakıp arınarak çıkmamıza katkı sağlayan bir seyirlik olduğunu iddia etmek abartı sayılmamalı.

Sinema bir sanat olarak yaşamı, dolayısıyla da insanı anlatır. Primatın gelişmiş bir türü olan Homo Saphiens, günümüzdeki versiyonunun atasıdır ve akıllı insan olarak bilinir. Süreç onu sosyalleştirmiş, büyük beyni ve sistematik düşünme kabiliyeti ile hayvanları da ötekileştirmiştir. Ana akım sinema örnekleri, insanın doğasında gizli olan defoları da yansıtmak açısından etkili ve belki de bu yüzden geniş kitleleri daha kolay etkisi altına alıyor.

Creed III” insana dair pek çok olumlu ve olumsuz eylemi içeren bir film. İnsanın vahşi yanını makul düzeyde bir seyirliğe dönüştüren boks sporunu merkezine alan bir ana akım örneği olsa da;   boks bu filmin fonunu, dolayısıyla da kapitalist dünya düzeninin adaletsiz yüzünü temsil ediyor. Olumlu yanı ise Creed’in babası Apollo ve amansız rakibi Rocky’nin arasındaki düşmanca rekabetin, Adonis ile Damian arasında da filmin finalinde yeniden dostluk ilişkisine dönüşmesi…“Creed III”ün sinematografik bağlamda öne çıkan unsurunun ise filmin kurgusu olduğunu vurgulayalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi