Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

Toksik erkekliğe cevap: 'Barbie-punk'!..

Türkiye'de güzel şeyler de oluyor! İşte feminist-punk grubu Literally Anything Before Bros, yani LABB... Bu ay çıkardığı ilk albümüyle epey ses getirdi! Ve "Barbie-core"un ülkemizdeki güzide temsilcisi Emaskülatör... Şimdilerde Kuzey Avrupa'da turne düzenliyor. Her iki grubun da vokal-gitarında genç bir akademisyen, Fulden She-Demon yer alıyor! Aynı zamanda felsefeci olan Fulden'le feminist punk'ın "toksik erkeklik" karşısındaki gücünü, Barbie akımını ve Nietzsche / Bülent Ersoy üzerinden "eski Türkiye"nin neşesini konuştuk.

Gazete Pencere: Grup adından başlayalım! Hiç İngilizce bilmeyen birine LABB'ı nasıl anlatırsınız?

Fulden: İngilizcede "bros before w*ores" diye bir kalıp var. Yani literal olarak "o***p*lardan önce bro'lar, bizim oğlanlar gelir" gibi bir kalıp... Bu kalıpla dalga geçen bir isim bizimki... "Bro'lardan önce her şey!"..

- Böyle güzel bir albüm peki; nasıl oluştu?

Bir kısmı eski grubum Secondhand Underpants için yazdığım, kişisel şarkılardı. Adeta benim günlüğüm gibi... Bazen tuhaf hissediyorum sözleri paylaşırken!.. Çünkü günlüğümü yayımlıyormuş gibi hissediyorum!

- Kadın punk grupları şimdilerde "yelloz-core", "riot grrrl" gibi adlarla çıkıyor. Aralarında ne farklar var bu tarzların?

Yelloz-core, kaltak-core, karı-core bizim Emaskülatör grubunun uydurma isimleri... Çünkü bize "Ne tarz müzik yapıyorsunuz?" diye sorduklarında "Hardcore gibi ama tam değil. Black metal de değil. Tam bir yere oturmuyor" diyoruz. İçinde karanlık geçişler ve hardcore'un dinamizmini barındıran tarzda bir müzik...

- Peki erkeklerin yaptığı müzikten farkı ne?

Erkeklerin yaptığı müziğin cinsiyetlendirilmemiş olması, toplumsal cinsiyet dinamikleri barındırmadığı anlamına gelmiyor. Biz bunu görünür kılıyoruz. Ama bunu "özcü" bir yerden, "Bu erkek müziğidir, bu kadın müziğidir" diye yapmıyoruz.

- "Or**p* Erhan" şarkısından söz etsek o zaman? Ne istediniz adamdan?!

(Gülüyor) Erhan çok eski bir arkadaşım. Lisedeyken "Or**p* Yelda" diye bir şarkı yapmıştı. Rahatsız edici ifadeler de vardı şarkıda... Kendi şarkısını ona uyarladık!

- E kızmadı mı?!

Bir gün "Şarkını çalmak istiyoruz. Ama senin adına uyarlayacağız" dedim. "Onore olurum!" dedi. Erhan'dan nefret ediyoruz, ona laf sokalım diye yapmadık. Onu pişman da etmek istemedik. Erhan da espriyi fark etti ve severek paylaştı.

- Bülent Ersoy'dan "Sefam Olsun"u cover'lamaya nasıl karar verdiniz?

Çok sevdiğimiz bir şarkıydı. Bence "eski Türkiye"nin şarkısı!.. Gülüp eğlenmeyi, kafana göre, özgürce yaşamayı anlatıyor. "Yeni Türkiye"de bunlar yok değil ama çok daha gizlenmiş şeyler olarak karşımıza çıkıyor. Bu şarkının çıktığı dönemde TV'de bir eğlence kültürü vardı. O Türkiye'nin de ciddi sorunları vardı. Ama o Türkiye daha özgürdü. İçki üzerinde böyle vergi yoktu mesela... Bir "liberal" gibi "Hepimiz içip eğlenmeliyiz" demiyorum, olay bundan daha fazlası... "Sol"a göre bu "lümpen" bir endişe mesela... Oysa neşeyi savunmak da siyasi bir eylem.

- Bana göre Kurt Cobain öldü ve müzikte yenilik, heyecan bitti. Tıpkı dünyanın ruh halindeki gibi... Son yıllarda o heyecanı tekrar kadın punk gruplarında yakalıyoruz. Müziğin de geleceği kadınlarda diyebilir miyiz?

Kadınların yaptığı işler bana daha çok hitap ediyor açıkçası... Ama şunu da unutmamak lazım: "Kadın punk" diye bir tarz yok aslında... Birçok farklı kadın punk grubu var. Loud Women gibi festivaller kadınları bir araya getiriyor. Çünkü kadınlar hâlâ bu sektörde marjinalize ediliyorlar.

- Bizde "punk" denince akla diken saçlı, siyah giyen tipler gelir. Halbuki siz rengârenksiniz! Böyle de punk olunur mu?!

Herkes nasıl seviyorsa öyle olsun. Zaten o çeşitlilik, renklilik güzel değil mi? Ben rengârenk olmayı da rüküş olmayı da çok seviyorum. Emaskülatör'de daha "maksimalist" giyiniyorum. LABB'da pembe etekli, genç kız imajı yapıyorum.

- Şimdilerde "Barbie-core" akımı da var zaten!..

"Barbie" filmiyle o tabir patladı ama biz LABB'ı ortaya çıkartırken "Barbie" filmi ortada bile yoktu! Biz tam Barbie müziği yapıyoruz, logomuz da Barbie logosu olsun diye düşünmüştük. Albüm de filmle aynı tarihe denk geldi!

- Şarkılarınızda da çok geçen bir tema, erkekler... Nedir günümüz erkeklerindeki sorun?

Onlar da yaralılar. Çünkü "erkekliğin" altında ezilmek diye bir şey var. Dışsal bir şey bu ve senin buna uyman gerekiyor. Yoksa saygınlığını tehlikeye atmış oluyorsun. Bilinçli de yapılan bir şey değil.

- Yani erkekler "kader kurbanı" mı?

Buna "kader" demeyelim. Çünkü kader dersek yapacak bir şey kalmıyor. Oysa yapacak çok şey var. Mesela punk ortamında çok görüyorum: Birçok oluşum, şiddete ve tacize karşı net tavır sergiliyor. Gerçi erkek nüfuzluysa o tavırdan da etkilenmiyor. Çok tanık oldum ki mağdur kadınlar ortamdan çekip gitmek zorunda kalıyor. Sonra da kalan erkekler soruyor: "Ne bu yaa, niye burada daha fazla kadın yok"?! Sanki sayısal bir sorun var gibi... Halbuki sorun kültürel... Kadınlar önemsenmedikleri, istismara uğradıkları bir yerde neden kalsınlar?

- Yine müziğe bağlarsak; Iron Maiden, Metallica gibi gruplar belli bir yaşa geldi. Kenara milyonlarca dolay koydu. "Libidinal enerjileri" bitti gibi... Oysa kadın punk gruplarının bir özgürlük talebi, yani coşkusu var! Katılır mısınız?

Erkeklerde de coşku var ama maalesef bu coşkuyu IŞID'de görüyoruz! Orada da bir erotizm var. "Biz devlet kurup kendi anlayışımızı getireceğiz!", bu da bir coşku... Oradaki problem, bu coşku neye hizmet ediyor? Aşırı sağ partilerin yürüyüşleri... Coşkunun korkutucu olduğu yerler de var.

- Şarkı sözlerinizde felsefe de geçiyor! "Rasyonalite overrated (abartılmış)" gibi!.. Sahiden öyle mi?

Bu felsefeciler için şöyle bir inanış: Akılla biz her şeyi çözebiliriz. Akılcılığın da toplumsal cinsiyet kodları var. Bir felsefe kongresinde bir erkeğin öfkelenmesi uygun görülebliyor. Bir kadın öfkelense "çığırından çıktı" deniyor. Bana kalırsa dünya zaten genel olarak "akıl" üzerinden işlemiyor. Arzularımızı "rasyonalize" ediyoruz. Akıl aslında geri planda kalıyor. Dolayısıyla bir dönüşüm istiyorsak bunu akıl üzerinden değil, arzuların dönüştürülmesi üzerinden yapacağız. Sağ siyaset bunu çok iyi kullanıyor. Duyguları, coşkuyu çok iyi kullanıyor. Sol siyaset çok "akılcı" davranmak istiyor. Ve insanları içine alan bir akım yaratmakta zorlanıyor. Dikatomi üzerinden düşünüyoruz ama asıl akıl-duygu bir arada olduğunda çok etkili oluyor.

- Felsefede böyle bir şey sorulmaz ama akla geliyor: En sevdiğiniz felsefeci kim?

Biraz tartışmalı ama bu aralar en çok Nietzsche okuyorum. Siyasi görüşleri çok sorunlu. Sürekli aristokrasiyi övmesi, döneminin işçi ve kadın hareketini hakir görmesi... "Köle ahlakıyla hareket ediyorsunuz" diye her türlü kolektif harekete şüpheci bakması çok sorunlu.  Ama tabii Nietzsche aynı zamanda neşenin savunucusu... Ben o kısımlarını seviyorum. "Güç istenci"ni yaşam olumlama, neşeyi artırma üzerinden düşünüşünü seviyorum.Yazar olarak da akıl ve duyguyu çok coşkulu götüren bir yazar...

- Feminist punk'ın Türkiye'de daha önce örnekleri var mıydı, yoksa size "öncüsü" diyebilir miyiz?

Benim bildiğim eskiden "Tampon" vardı. Bir de benim çocukluğumda "Pin-Up" vardı. Kendi tarzlarında Ayşe Hatun Önal cover'ı yapıyorlardı. Sonra piyasaya bir şarkı yapıp tutmayınca dağıldılar. Bizim öyle dertlerimiz olmadığı için, hani kliplerimiz TV'lerde oynasın, büyük festivallere çıkalım, istediğimiz müziği yapabiliyoruz.

- LABB'in Instagram'da 500 kadar takipçisi var. "Butik" olmak iyi bir şey mi bu manada? Avrupa'da daha çok tanınıyorsunuz sanki!..

Ben de seviyorum bunun böyle olmasını... Bizim plağımızı üç sene önce Alman bir şirket basmıştı. Türkiye için çok "niş" bir müzik zaten... İçimizden nasıl geliyorsa öyle müzik yapıyoruz. Seven seviyor, sevmeyen de sevmiyor! (Gülüyor)

- Turne dönüşü planlar ne?

Henüz bir plan yok. Emaskülatör'le yeni bir albüm fikri var.

Fulden She-Demon kimdir?

27 Haziran 1990 İzmir doğumlu... Koç Üniversitesi'nde psikoloji- felsefe çift ana dal yapmış. ABD - Oregon'daki doktorasından sonra Ankara'ya gelip akademisyen olmuş. Şu anda da ODTÜ'de siyaset felsefesi ve feminist felsefe üzerine çalışıyor.

Müziğe gitarist halasından etkilenerek 11 yaşında başlamış! Liseden arkadaşlarıyla bir "doom metal" grubu kurmuş ama erkeklerin domine ettiği metal ortamı kadınları "fetişize ediyor" diye daha sonra "riot grrrl" akımına yönelmiş. Yine aynı ekiple Secondhand Underpants'i (İkici El İç Çamaşırları!) kurmuş ama o grup pandemi esnasında dağılmış. Şimdi LABB ve Emaskülatör gruplarıyla müziğe devam ediyor. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi