TABU EŞYALAR

Tabular kültürlerin gri noktaları. Toplumları ortak değerlerde buluşturarak, bir arada tutmak üzere tasarlanmış yazılı kurallar bütünün dışında kalan, kulaktan kulağa yayılan, var sayımlara, mitlere ve masallara dayandırılan tabular, yaygınlıkları düşünüldüğünde pratik yaşam üzerinde oldukça büyük bir etkiye sahip. Bugünkü hikayem, tabu eşyalar hakkındaki derlemelerimin bir başlangıcı sayılabilir.

Yaşam boyu, çok farklı nedenlerle bazen bilinçli bazen bilinçsiz ön yargılar geliştiriyoruz. Kendi ön yargılarımla yüzleşip, ön yargılı olmanın nasıl da olumsuz bir davranış olduğunu her hatırladığımda büyük kızgınlık duyuyorum kendime.

Arkadaşım bana “Hint filmi izleyelim” dediğinde hissettiğim tedirginliğim ile, Hint kültürüne karşı kim bilir neden beslemiş olduğum tüm önyargılarımla karşılaştım. Bu kültüre en yakınlaştığım zamanlar, ara sıra profesyonel hayatım sebebi ile ve sıklıkla da müzik sayesinde olmuştur. Müzik derken de Bollywood müziklerini kast etmedim- aslında pek de dinlemedim !!- Bu yıl doğumunun 100. Yılı kutlanan ve müzikal mirasını kızına bırakan efsane Ravi Shankar, en sevgili müzisyenlerimden biri olmuştur. O kadar.

Bilmediğim şeylere olan merakım ve Hint filmlerine karşı ön yargılarımı kırma arzum ile oturdum arkadaşımın seçtiği Pad Man ‘in karşısına. 2018 yapımı olan ve Akshay Kumar’ın başrolde olduğu bu hikayeyi soluksuz izledim. Bu komedi yapımı, tüm dünyada yaygın olan büyük bir tabuyu konu ediniyor; girişimci ve tasarımcılar için ilham verici bir biçimde, gerçek yaşamdan uyarlanan bir kesiti anlatıyor.

Tabu kelimesinin kökleri kabile kültürlerine dayanıyor. Tonga kabilelerinde kullanılan tapu, Fiji ‘de tabu, Hawaii ‘de kapu kelimeleri hep aynı anlamda: lanetli, yasak, dokunulmaması gereken, zararlı veya pis olan. Ta, işeretlemek, -bu sesi de “özellikle bu” anlamında imiş. Bizim de işaretlemek üzere kullandığımız “bu” kelimesi ile olan benzerliği araştırmadım, ancak ilgimi de çekmedi değil.  Afrika’dan Okyanus adalarına ve Kızılderililere kadar yaygın olan tabu kavramını Batılı kültürler 17.ve 18. yüzyıllarda, bu toplumları tanımaya ve kolonileştirmeye gittiklerinde keşfetmiş ve yazılı tarihe geçirmişler. Kuşkusuz tabular, isimleri faklı olsa da Batı toplumlarında da, Asya’da, insanlık var olduğundan beri vardı.

Tabular, hakkında konuşmadığımız şeyler. Birlikte yaşadığımız insanlar tarafından bilinen ve çoğunlukla pratik hayat içerisinde karşımıza küçüklü büyüklü duvarlar olarak çıkarılıveren, yazılmamış kurallar zinciri. Kimin belirlediği bilinmediğinden, neden uyulduğu çoğunlukla mantıkla açıklanamadığından da kültürlerin gri noktası.

Kadının toplumsal yaşamı bir tabular ağı ile örülmüş gibidir. Bu baskı altındaki yaşam içerisinde kadının kullandığı nesneler de tabulardan nasibini alır. Bu nesne kimi zaman emzirmek için kullandığımız bir süt pompası, veya memelerimizi örtmek için kullandığımız sütyenlerimiz -ki bu meme örtme meselesi bile bir tabudur-, kimi zaman da her ay geçirdiğimiz adet dönemlerimiz (klinik adı ile menstruasyon) süresince kullandığımız hijyenik ped olabilir.

Pad Man filmi, Hint toplumunda sevgi dolu bir kocanın, eşin, ağabeyin kadınların adet günlerinde yaşadığı zorlukları ve kültürel olarak edindikleri davranışları fark etmesi ve bununla mücadele ederken kendi eşi, ailesi ve arkadaşları tarafından nasıl da dışlanıp, tepki gördüğünü anlatıyor. Bu büyük tabu ile baş etmeye çalışan bu adam, sonunda kırsal alanlarda yaygın olan sağlıksız inanışları değiştirecek devrim niteliğinde bir girişim yapıyor: Hintli kadınları kendi ürettiği hijyenik pedlerle tanıştırıyor. Hikaye gerçek yaşamda Arunachalam Muruganantham

İsimli Hintli girişimcinin hikayesi. Baş kahramanımız ne zamanki azmi ile başarısını gazetelere taşıyıp ünlü oluyor, toplumun bilinci ancak o zaman kabulleniyor onun başından beri anlatmak istediklerini.

KORKUDAN UTANCA ADET KANAMASI

İnsan bedeninden gelen tüm sıvılar, ilkel insanlık için ürkütücü olmuştur. Kadın bedeninden atılan kanın korkutucu olması bilim öncesi bir dünya için anlaşılabilir. Zihninde sadece acı duygusu ve öldürme eylemi ile bağdaştırdığı bu kırmızı renkli atığı bir kadının öylece, doğallıkla, yaşamının büyük bir kısmının, 28 günde bir karşılaştığı gerçeği olarak kabullenişi başta erkekleri dehşete düşürmüş olmalı ki, bu travmanın yarattığı tüm olumsuz duygular lanetlilik, pislik, hastalık, büyücülük, günahkarlık gibi pek çok düşmanca sıfatı kadının üzerine yaftalamış. Günümüzün sözde medenileşmiş dünyasında bu duygular ve konumlama, korkuyu bastırmak üzere geliştirilmiş bir üstünlük, aşağılama gerçeğine dönüşürken, kadın dünyasında bu davranışın karşılığı her zaman utanç olarak karşımıza çıkıyor. Bu filmin genelindeki en güçlü duygu da kadınların utancı.

Bu utanç, sanıyorum pek çok kadının yaşamına ilk kanaması ile yerleşir. Hijyenik pedlerin gazete kağıdına sarılarak verildiği günlerde büyümüş bir şehirli genç kız olarak, çok değil daha birkaç yıl önce sevgili Nilay Örnek’in sosyal medyadan paylaştığı bir karedeki öfkesine tanık ve ortak olmuştum. Kadın pedlerinin durduğu market rafının üzerine el yazısı ile bir not iliştirilmişti: “Lutfen paket yapmadan kasaya götürmeyin!” iyi de, sebep?

Kadın sorununun çözümü, kadının giydiği eteğin, şortunun boyu, meme uçlarının görünüp görünmeyeceği, toplum içinde emzirip emziremeyeceği, pedini saklayıp saklamayacağı, kullandığı tüm eşyaları özgürce kullanıp kullanmamayı seçebilmesi, bunların görünmesinden bile rahatsız olmayacağı farkındalıklar sağlandığında bir adım daha iyileştirilebilir görüşündeyim. Bu farkındalık ise yazılı ve sözlü iletişim ile sağlanabilir ancak.  Bu nedenle adet kanamalarımız sırasında kullandığımız eşyalar hakkında birkaç ufak tefek bilgiyi, bunların her birinin bir tasarım objesi olduğundan da hareketle burada aktarmak istiyorum. Kültürlerin kadın pedleri ile olan sınavları bir yana, bu eşyanın ekonomik olarak sarsılmaz gibi görünen tahtı, üstelik günümüzde epey bir sendelemişken, kadınların adet dönemlerindeki kanamaları için yeni tercihlerini bilmek iyi olabilir.

Kadın pedi endüstrisi, geçmiş yıl istatistiklerine göre 25 milyar dolarlık büyüklükte ve büyümekte olan bir pazar. Türkiye gibi ülkelerde bu süreçte ortalama 7 adet ped sarf ediliyor ve bunun aslında 14-15 civarında olması hijyenik olarak öneriliyor. Sadece potansiyel olarak bile %100 lük bir artış hedefi var bu eşyanın tüketimi için. Pedler ve tamponlar kadınlar için vazgeçilmez bir sarf malzemesi ve hiç de ucuz değiller. Pek çok katmandan oluşuyor olmaları, selülozdan kimyasal jellere kadar değişen dolgu malzemeleri içermeleri, ama en önemlisi ana malzemenin petrole dayalı olması bu ürünü pahalılaştırıyor.

Günümüzün değişen yaşam bakış açısı ile özellikle gençler arasında yükselen, doğaya ve kaynaklara karşı bilinçlilik, hem bu ürünün petrol esaslı olması, hem de atık yaratan bir sarf malzemesi olması konusunda rahatsızlık oluşturdu. Tercihler bu nedenle çeşitlenerek artıyor.

MENSTRUAL KAPLAR

Gençler arasında yaygınlaşan en önemli alternatiflerden biri menstrual kaplar. Menstrüal kap, tampon gibi vajina içine yerleştirilen bir eşya. Amerika’da ilk patenti 1860 yılında alınmış. Ne var ki 1937 yılında yine Amerikalı bir sanatçı olan Leona Chalmers, günümüzde yaygın olan tasarımı oluşturuncaya kadar, farklı ürünler çok da yaygınlaşamamış. Chalmers’ın tasarımı lateks malzemeden üretilmiş ve bu anlamda bir icat sayılmış, çünkü esnekliği ile kadınlara rahatsızlık vermeyen, kullanılırken hissedilmemesi ile, hafiflik ve özgürlük vaadi sunan bir yenilik getirmiş. Savaş yıllarında yaşanan hammadde sıkıntıları, kadınların bu kabı boşaltıp yeniden kullanmayı pratik bulmamaları gibi sebepler bu ürünü zaman zaman tasarım olarak geliştirse de, 50’li yıllardan itibaren yaygınlaşan kullan-at kültürü ve yükselişe geçen hijyenik pedler ile Chalmers’ın ticari yolculuğu hep zorlu olmuş ve 70’lerde son bulmuş.

Piyasada hala bulunan Keeper marka lateks kaplar 80’li yıllarla yeniden ortaya çıkmış; ancak asıl yaygınlaşma Lunette isimli Fin markanın ham madde olarak lateks yerine silikonu kullanması ile yaşanmış. Zira benim gibi epoksi, kauçuk ve lateks alerjisi olan milyonlarca kadın var ve silikon alerji bakımından daha iyi bir malzeme.

Kaplar konusundaki en son yeniliklerden biri ise Looncup. Hayatına Kickstarter ile başlayan bu ürün, akıllı bir menstrual kap. Bluetooth ile uygulamalarla eşleştirebildiğiniz bu eşya, kabın ne zaman dolduğunu anlayabiliyor. Kabı değiştirmek için duyularınızı değil, telefonunuza düşen bir mesajı kullanıyorsunuz. Bu akıllılık, kanama miktarını, menstruasyon süresini ve döngüsünü de izleyip kayda geçirdiği için aslında ölümcül olabilecek pek çok kadın hastalığının istatistik bilgiye dayalı olarak önceden fark edilmesine de yarar nitelikte

Bu türden bir izleme adına pek çok akıllı uygulama zaten var ancak tümüne sizin bilgi girmeniz gerekiyor. Tampon kullanan kadınlar için üretilmiş olan my.Flow isimli cihaz da tamponların değişme süresini hatırlatıyor. Önemli bir eşya, çünkü tampon kullanımı, süresi geçtiğinde toksik zehirlenme sağlayabilen bir yan etkiye sahip.

İlkellikten kurtulup gittikçe akıllanan dünyanın, kadınların adet kanamaları gibi tabu olarak sayılan doğal bir durumunu yüzyıllar boyunca anlamaya bile çalışmamış olması da elbette beni şaşırtmıyor. Düşünün ki kadınlar kanamaları yüzünden lanetlenen, ölüm kalım savaşı veren, dışlanan, adet süresince Hindistan’dan Afrika’ya başka odalarda, özel yerlerde kalmaya mecbur bırakılan, yemeğe dokundurtulmayan, pis ve hasta olmakla mimlenen insanlar olmuşlar, kim onların bu süreçte yaşadıkları asıl gerçeklerle ilgilenir? Oysa her adet süresi hormonların inişleri ve çıkışları ve kimi zaman da dayanılmaz olabilen karın ağrıları ve halsizlik ile baş edilmesi gereken bir yedi gündür.  7 gün diyerek geçmeyelim tabii, bir yılın 12 haftası, yani 3 ayı, biz kadınların doğası farklıdır ve özel ilgi ister.

Açıklıkla kendi yaşamımdan bile üzülerek belirtebilirim ki, biz bunlarla mücadele ederken, toplum sizi iş ve arkadaşlık ortamlarında, hatta özel yaşamınızda bile “regl dönemindesin” diye aşağılar. Ekşi sözlükte “kadınların regl şımarıklıkları” diye bir başlık var. İş yerinizdeki türlü olumsuz deneyiminizden, duyduğunuz şaka ile karışık sözlere, Cem Yılmaz’ın stand up gösterisine kadar, aslında yaşanmadığı için asla bilinemeyecek olan bu hormonal ve bedensel değişimler topluma eğlence ve kinaye malzemesidir. Biz kadınlar bu durum için kendi yaşamlarımıza, kişiliğimize uygun hayatta kalma stratejileri geliştirir ve hayatımıza devam ederiz.

AĞRIYA İLAÇSIZ MÜDAHELE

Ağrı ve ağrının getirdiği yan etkiler bu dönem için belirleyicidir. Livia isimli ürün, kadınların regl dönemlerini ciddiye alan araştırmalar sonucunda, bu süreçte yaşanan önemli problemlerden biri olan ağrıları dindirmek üzere tasarlanmış. Ağrı beraberinde ciddi bir ağrı kesici problemi de getirirken Livia’nın başta bu tüketimi sonlandırıcı nitelikte olması bile başlı başına bir fayda.

Bu cihazı belinize takıyor ve jel elektrot uçlarını karın bölgenize yerleştiriyorsunuz.

Düğmesinden ayarlayabildiğiniz sıklıktaki dalgalar karın bölgenize vuruşlar olarak ulaşıyor. Ürünün ardındaki teknoloji “kanal kontrol teorisi” denilen ve sinirleri uyararak meşgul eden bir yenilik. Livia’nın ilettiği özgün dalgalar sinir uçlarını kapatarak, ağrının beyine mesaj olarak ulaşmasını, yani hissedilmesini engelliyor.

Tasarım estetik ile ilgili değildir; problemlere yeni ve yaratıcı çözümler bulmaktır derken aslında tam da Livia gibi ürünleri kast ediyorum.

Burada aktardığım kimi gelişmeler, kadınların adet dönemleri ile ilgili farkındalık arttıkça ortaya çıkan kimi yenilikleri ortaya koyuyor. Özellikle akıllı cihazlar sadece belirli seviyedeki ekonomilerin erişebileceği seçenekler iken, özellikle kaplar ve bez pedler, özel iç çamaşırları gibi ürünler de  giderek yaygınlaşıyor. Bu tür seçenekler hem maliyeti azaltan hem de yeniden kullanılabilirlikleri ile az atık üreten eşyalar olarak yeni yaşam idealinde kendine yer buluyor.  Klasik pedleri üreten şirketler de petrol esaslı ham maddelerin kullanımını azaltmak veya kaldırmak, maliyetleri düşürmek veya nanopedler gibi kadınların kanamaları esnasında karşılaştıkları diğer problemleri çözmeye yönelik gelişmelerle, bu dönüşen eğilimlere ayak uydurmaya çalışıyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Özlem Yalım Arşivi