SIR DAVID ADJAYE OBE

1966 yılında Tanzania’da doğan, diplomat bir babanın oğlu David Adjaye, Ghana kökenli İngiliz bir mimar olarak kariyerinin belki de en verimli çağını yaşıyor. Ülkesi Birleşik Krallık tarafından 2007 yılında OBE ve 2017 yılında da Sir unvanlarına layık gördü. 1993 yılında RIBA Bronz madalyasına sahip olan Adjaye, bu yılın Mayıs ayında da yine RIBA altın madalyası sahibi oldu. Daha pek çok farklı ödüle ve başarıya imza atan bu mimarı tanıtmak istiyorum sizlere.

Sir David Adjaye, birkaç gün sonra 55 yaşına basacak. Meslek yaşamına 28 yaşında atılan mimarın bugün Londra’nın haricinde NewYork ve Berlin’de de ofisleri bulunuyor. Yaşamının nerede ise yarısını adadığı yaratıcı üretimleri için ilhamını çoğunlukla ailesinden ve Afrikalı köklerinden aldığını hemen her fırsatta belirtiyor. Diplomat olan babası ile yaptığı seyahatler, ve tekerlekli sandalye ile yaşamını sürdüren kardeşinin hayatında karşılaştığı güçlükler ile gereksinimler, onun belki de özellikle sosyal yapılara duyarlı olmasının temelini oluşturmuş.

Eğitimini İngiltere’de alıp, burada sürdürmesine karşılık, son derece zengin ve renkli bir kültüre sahip olan doğum yeri olan Afrika’yı, kültürel köklerini yaşamından hiç ayırmamış. Benim bu profile olan hayranlığımın ardında da zaten bu bağlılığı yatıyor.

Monarşinin en parlak coğrafyası olan Birleşik Krallık mimarı, yerelliğe olan bu bağlılığı ve bu alanda gösterdiği çabaları için OBE; yani Officer of the Order of the British Empire, unvanı ile taçlandırmış. 2011 yılında hayata geçirdiği ve tam 54  Afrika ülkesini fotoğrafladığı yedi ciltlik eseri bile tek başına bu onurlandırma için kayda değer.

Adjaye bu girişimlerini, orada bir fırsat gördüğü için yapmıyor. Onun mesleğine bakışı bu; yaratıcı üretimi katmanlı. Müzik ile görsellikle, hikayelerle, malzeme ile, tarih ile iç içe. Bu katmanlılık asıl ilgimi çeken; kendi kariyer yolculuğumla birlikte gelişen ve dünya çapında başarılarla donatılı bir öykü haline gelen bu mimarı ilk gününden beri keyifle izliyorum.

ADJAYE’DEN İLHAMLA BATAMMALIBA

Adjaye’nin instagram profili, takip etmeyi en sevdiklerim arasında. Geçenlerde bir anda önüme, Batammaliba’lar düştü bu hesaptan. Adjaye açıklıyor: Afrika’nın batısında Togo bölgesinde bulunan bu yapıların isminin anlamı “yapı yapmayı bilenler” demekmiş. Afrika mimarisinin çok özel bir örneği olan bu yerleşim birimlerini fark ettiğim ilk günden beri gidip yerinde görmek, hatta görmekle kalmayıp deneyimlemek istiyorum; daha önce bir yazımda da bahsetmiştim. Bu isteğim gün geçtikçe daha uzak bir hayal haline bürünürken, küçük, dairesel, iki katlı kulelerin birbirleri ile halkalar oluşturarak, her bir aile için nefis yaşam alanları yarattığı bu yapıların iç avlusunda, örneğin kitap okuduğumu hayal etmekten kendimi bir türlü alamıyorum. Ne dersiniz, bir gün yapar mıyım?

Adjaye bu görselin altında çok açıklamıyor ama Batammaliba topluluğu, tüm varlığını nerede ise mimarlık öğretisi ile şekillendirmiş bu komün. Erkekler yapıyı yükseltirken, kadınlar duvarların toprak sıva ile kaplanmasında uzmanlaşmış. Usta mimar olarak bilinen otammalimwa, bir yapıyı onaylamazsa, kimse orada yaşayamıyor. Tata Somba ismi verilen bu kuleli avlulu evler, birbirlerinden yüzlerce metre uzakta inşa ediliyor. Hepsi birlikte insancıl, doğaya ve çevresine duyarlı küçük köyler oluşturuyorlar. Bu yapıları bunca sevmemin bir diğer sebebi de her bir kulede ailelerin farklı bireylerinin, veya birkaç ailenin birlikte farklı yerlerde ama bir arada kalabilmesi. Gencin veya yaşlının, veya birkaç evli çiftin, birlikte yaşarken, aynı zamanda kendi ihtiyaçlarına göre düzenleyebileceği özerk bir alanının da olması. Dairesel örgü, tüm bu farklılıkları ortak bir avluda buluşturuyor.

Sir David Adjaye OBE, portfolyosunda az, öz, ancak bir o kadar da kıymetli işler barındırıyor. Washington Simithsonian Afrika Tarihi ve Kültürü Ulusal Müzesi, Beyrut Aishti Vakfı Merkezi, Ghana Bölge Hastahanesi, Sharjah Afrika Enstitüsü, Londra  UK Soykırım Anma ve Öğrenme Merkezi gibi projelerin yanında çok sayıda kültür ve sanat merkezi, özel konutlar ve plazalar gibi işler onun imzasını Avrupa, Amerika veya Afrika kıtasında taşımaya devam ediyor.

Müzik ile de uğraşan ve yer yer ses ile mimarlığı birleştirdiği çalışmaları da sunan Adjaye’yi, projelerinin başarısının yanında belki de bu çok yönlülüğü dünyanın en bilinen ve önemli mimarları arasına yerleştiriyor. Bu yıl Mayıs ayında mimara takdim edilen RIBA altın madalyası oldukça prestijli bir ödül ve yaşam boyu mimarlık alanında gerçekleştirilen hizmetlerin toplamı ve katkıların ödüllendirilmesi adına veriliyor. Adjaye, mimarlık kariyerindeki duruşunu son olarak aldığı bu ödülle de, henüz en verimli döneminde olmasıyla birlikte bir kez daha gösteriyor.

Kendi ofisini kurmadan önce kendi köklerini detaylı bir biçimde araştırmış, etrafında gözlemlediği problemlere genç yaşlarından itibaren duyarlılık göstererek çözüm sunmaya çalışmış olan mimar, bu dönemde Portekiz’de Eduardo Souto de Moura’dan malzeme bilgisini edinmiş. Japonya’ya gidip orada Toyo Ito, Tadao Ando, Kenzo Tange, Yoshio Taniguchi gibi önemli mimarların eserlerini ve üretimlerini incelemiş, Buddizm felsefesi üzerine dersler almış. Tüm bu yolculuğa bakınca, öyle hiçbir şeyin bir anda, kolayca gelmediğini görebilmek mümkün.

Son yıllarda farklı ortamlarda özellikle genç mimarlardan yükselen serzenişleri düşündükçe, acaba onlar kariyerlerinde belirli hakları ve imtiyazları kendileri için talep ederken, Adjaye’nin veya herhangi bir başarılı mimarın kendine kattıklarının, 28 yaşından itibaren yaşamı boyu ürettiklerinin yüzde kaçını gerçekleştirdiler? diye sorular beliriyor beynimde.

Biliyorum bizim coğrafyamız özellikle yaratıcı üretimi ödüllendirmesi bir yana, takdir etmesi bakımından da uygun bir iklim sunmuyor, ancak diğer yandan, bizleri fazlaca tembelleştiren ve aslında çok çalışıp üretmeden, çabalamadan, kendinden önce gelenlerden öğrenmeyip, hazıra konmak isteyen bir ortamda gibiyiz. Adjaye gibi profilleri izledikçe, en çok bu halimize üzülüyorum.

Mimarlığı, “toplumlara hizmet eden ve onların geleceğini şekillendiren sosyal bir aksiyon” olarak tanımlayan bu yaratıcı profilden, hepimizin öğrenecek çok şeyi olduğuna inanıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Özlem Yalım Arşivi