Özlem Yalım
Sahnelerin şairi: Es Devlin
Son dönemin en çarpıcı gelişmelerinden biri Las Vegas Nevada’da açılan etkinlik merkezi The Sphere (küre) oldu. Burada düzenlenen U2 konserini yazıma taşırken, size Es Devlin’den ayrıca bahsedeceğime söz vermiştim. Küre’de gerçekleşen bu gösterişli konserin asıl kahramanı Es Devlin idi.
Es Devlin’in çalışmaları biyolojik çeşitliliği, dil çeşitliliğini ve yapay zeka tarafından oluşturulan kolektif şiiri keşfediyor. Kendini sanatçı ve sahne tasarımcısı olarak tanıtan Devlin, her işinde izleyiciyi geçici bir toplum olarak düşlüyor, onları işlerin bir parçası olmaya teşvik ediyor. Kalabalıklara, çoğunlukla kalabalıklarla cevap veren, korolar, unutulmuş türler, tarihin sayfalarında kaybolmuş dizeler gibi pek çok değeri bilişim araçlarıyla ustalıkla kullanan sahneler yaratıyor.
Onun “tuvallerim” diyerek adlandırdığı yerler V&A, Tate Modern, İmparatorluk Savaş Müzesi gibi müzeler, Serpentine Galeri gibi sanatın öncü bahçeleri, Kraliyet Opera Binası, Birleşik Krallık Ulusal Tiyatrosu ve Büyükşehir Binası, Birleşmiş Milletler’in kamusal heykelleri veya olimpik törenler, Super Bowl maçları gibi yeni çağ arenaları. Devlin’in yaratımları ayrıca Beyonce, U2, The Weeknd, Dr. Dre, Kendrick Lamar gibi müzik dünyasının devler ligindeki sanatçıların turlarının arka planını oluşturuyor. Bu kapsamda en son tanık olduğumuz işi, geçtiğimiz haftalarda size bahsettiğim Las Vegas’taki Küre de gerçekleşen U2 konseriydi.
U2’dan Edge’in Wired dergisine verdiği röportajda da belirttiği gibi, bu konser hem müzisyenler hem de izleyici için çok yeni bir deneyim. Edge bir ara sahnede kendilerini kürenin dev ekranı ile yarışır halde hissettiklerinden bahsediyor ve ekliyor “Bizler için oyunun kuralları tamamen değişti”
Bu kuralı değiştiren, Es Devlin gibi çağın araçlarını iyi kullanan ve takım ruhu ile eşsiz yaratımlara imza atan tasarımcılardan başkası değil.
Performans ve gösterinin tarihi, insanlığın en ilkel çağlarına dek uzanıyor.
ÇAĞIMIZIN DİNİ TEKNOLOJİ Mİ?
Kült sahne tasarımları ve performansları yüzyıllardır hazırlanıyor. Yunanlılar ve Mısırlılar gibi eski kültürler, hikayeler anlatmak ve inançlarını ifade etmek için ayrıntılı sahne tasarımları kullandılar. Orta Çağ’da tarikatlar, dini mesajları iletmek için sıklıkla tiyatroyu kullanırdı. Birleşik Krallık’ta Elizabeth dönemi özellikle ayrıntılı sahne dekorları, kostümleri ve performanslarıyla biliniyordu. Rönesans sırasında dini tarikatlar, inançlarını tasvir etmek için sıklıkla gösterişli setler ve kostümlerle oyunlar sergiliyorlardı. Daha modern zamanlarda tarikatlar, takipçilerinin ilgisini çeken sürükleyici deneyimler yaratmak için sahne tasarımını kullandı. Scientology Kilisesi, hizmetlerinde ayrıntılı sahne tasarımı kullanan bir tarikat örneği olarak günümüzde karşılaşabileceğimiz örneklerden.. Amerika’da Harlem’deki Pazar ayinlerinin de dini hedeflerinden sapıp, birer sahne gösterisine dönüştüğünü söylemek mümkün. Ayrıca bazı tarikatlar, takipçileri için daha sürükleyici bir deneyim yaratmak amacıyla video ekranları ve projeksiyonlar gibi multimedya tekniklerini kullanıyor. Günümüzde ister spor, ister müzik veya sahne sanatları alanında olsun, oldukça yüklü bütçelerin rol oynadığı ve geniş kitleleri etkisi altına alan şovlar hazırlanıyor. Bu şovlarda icra eden kadar bu icranın mekanı, performansı etkileyen bir faktör. Yaratılan atmosfer ne denli etkili olursa, izleyici üzerindeki izi de o denli kaçınılmaz oluyor. Sahne tasarımcısı, canlı performansların bir tamamlayıcısı olarak sunulan her ne ise, onun derinlemesine deneyimlenmesine hizmet ediyor; verilmek istenen mesajın tonunu ayarlıyor.
NEDİR BU SKENOGRAFİ?
Sahne tasarımcıları, performansın gerçekleşeceği mekânsal özellikler ile işe başlıyorlar işe. Yarattıkları hikaye doğrultusunda seçilen malzemeler, donatılar ve en önemli faktörlerden biri olan ışık tasarımı ile ilerliyorlar. Bunu ses, görüntü, renk gibi pek çok farklı deneyim ile sürdürüyorlar.
Sahne tasarımı için kimi yerde skenografi denildiği de duymuş olabilirsiniz. Skenografi dilimizde ve dolayısı ile kültürümüzde çok yaygın olarak kullanılmıyor. Gerek sahne tasarımı gerekse skenografiden bahsederken, basit bir set düzenlemesinden ve dilimizde yaygın yerleşmiş hali ile set tasarımından bahsetmiyoruz. Bu iki terim, tüm boyutlar ile birlikte nitelikli atmosfer yaratmak üzere kapsamlı ve çok bileşenli bir tasarım işini tanımlıyor. Bu tasarım işi, bu biçimde büyük ve kapsayıcı düşünülerek yapıldığında, birbirinden kopuk sahne elemanları, ses ve ışıkçının elinden çıkmış ayrı ayrı işlerin çoğunlukla koordine olamadığı deneyimlerden uzak, bütüncül ve izleyiciyi içine çekebilen performanslar yaratılabiliyor. Skenografide asıl mesele izleyicinin duyguları. Ona bir hikaye veya duygu aktaran alanları yaratmak için sahne donanımı, ışıklandırma, kostümler, setler ve ses gibi unsurların tümü bir arada düşünülüyor.
Es Devlin’in geleneksel anlamdaki sahne tasarımcılığını birkaç adım öteye taşıdığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunun iki sebebi var, birincisi teknolojinin tüm yeniliklerinin oldukça etkin bir biçimde kullanıldığı sahneler yaratması; diğeri ise hikayelerinin hep çok güçlü olması. Bu iki özellikle birlikte Devlin, izleyicinin asla unutamadığı örneklere imza atıyor. Bu örnekleri sizlere kelimelerle anlatmak yerine izlemeniz için linkini veriyorum, belki bu Pazar günü bu eşsiz yaratımlara göz atar, iyi bir sahne tasarımcısının nasıl keyifli işler ürettiğini yakından incelemeyi tercih edebilirsiniz.