Memetcan Demiray
Şahap abi, şampiyon yap bizi!
Rezil ve vezirin tek golle belirlendiği ligimizden Avrupa'ya gittik, bir kez daha boyumuzun ölçüsünü aldık. Peki bunun sorumlusu "futbolu kafasında bitiren" Mesut mu, "formsuz" Sergen Yalçın mı? Sürekli suçlu arıyoruz. Tıpkı zırt pırt Merkez Bankası Başkanı değiştiren (!) ülkemiz gibi hep kişileri tartışıyor, sistemin kendisini asla sorgulamıyoruz.
Çok ilginç bir lig yaşadık geçen sezon... Bitime iki hafta kala Sivasspor'u yense Fenerbahçe muhtemelen şampiyon olacak, o dönemki teknik direktör Emre Belözoğlu'nun adı tarihe altın harflerle yazılacaktı. Keza Galatasaray finalde Yeni Malatya maçını 3-1 değil 4-0 kazansa 23. kupasını alacak ve Fatih Terim, 8 puan geriden gelip Beşiktaş'ı geçerek şanına şan katacaktı.
Ama bunların hiçbiri olmadı. Sezonun neredeyse tamamını önde götüren Beşiktaş, son maçını da 2-1 alarak şampiyonluğu kaptırmadı. Kimilerine göre 1 gol farkla da olsa hak eden kazanmıştı. Ama o 1 gol ki şimdi Emre Belözoğlu'nu "yetersiz" diye Fenerbahçe'den uzaklaştıracaktı. Fatih Terim mi?.. O zaten "yaşlı", idmanlarda takıma ayak tenisi oynatan "demode" bir "kabadayı"ydı! Oysa Sergen Yalçın öyle mi... Kısıtlı kadroya "uzay futbolu" oynatan bir deha, Beşiktaş'ın adeta yeni efsanesiydi.
Ah o çizgiyi geçen tek bir top... Nelere kadirdi!
BİZE 'KURTARICI' ŞART!..
Nitekim sezon sonunda Galatasaray taraftarı, kısır bir oyunla geçen ayları unutmuş, Beşiktaş'ın 7-0'lık Hatay galibiyetinde "şike" arıyordu. Sahiden savunmada tel tel dökülen Jean-Claude Billong maçı mı satmıştı?!
Fenerbahçe'ye göre hezimetin sorumlusu "birtakım çevreler"di ve kendilerine "operasyon" yapılmıştı. Çare?.. Elbette 11 milyon avro daha transfer yüküne girerek kadroyu sıfırlamaktı! "Kurtarıcı" ise henüz 5 yıl önce "artist" denilerek kulüpten kovulan teknik direktör Vítor Pereira olacaktı!
Yeni sezon öncesi üç önemli transfer yapan Kara Kartal'sa gayet rahattı ve Avrupa'da zaferden zafere koşmaya hazırdı! Gerçi Pjanic ve Alex Teixeira 31 yaşındaydı ama olsun!.. Eldeki kadro zaten "şampiyon" değil miydi?
Ah o çizgiyi geçen tek bir top... Gene gözlere perde indirmişti.
TAKKE DÜŞTÜ, 'KÖY TAKIMI' GÖRÜNDÜ!
Sonuçta 2021-22 sezonu başlıyor, Covid-19 sonrası takımlar taraftarlarına kavuşuyordu. "Annemizin ligi" tıpkı bıraktığımız gibiydi. Yine her mağlubiyetten sonra hakemleri suçlamak âdettendi ve üç büyükler yarışın içinde olduğu müddetçe bu hiç sorun değildi!
Ama işte Avrupa kupalarıyla takke düşüyor, kel görünüyordu. Fenerbahçe evinde Olympiacos'tan fark yiyor, Antwerp'le ancak 2-2 berabere kalabiliyordu. İşin komiği; rakibin forvetleri yine Fenerbahçe'nin beğenmeyip gönderdiği Michael Frey ile Mbwana Samatta'ydı! Ve UEFA klasmanında Türkiye 19. iken "köy takımı" denilen Antwerp'in ülkesi Belçika 13. sıradaydı! Sahi, kendimizi gördüğümüz nasıl bir dev aynasıydı?
Aynı soruyu Şampiyonlar Ligi'nde Beşiktaş'ın da kendine sorması gerekecekti zira turnuvanın en zayıf gruplarından birinde ilk iki maçını kaybeden siyah-beyazlılar, hafta içi de Sporting Lizbon'dan tam dört gol yiyecekti!
İyi de problem neydi? Lizbon 90 dakika tazı gibi koşarken Beşiktaş'ın sahaya 28.8 yaş ortalaması ile çıkması mesela?.. Tabii ki hayır!.. Sergen Yalçın'a göre tek neden "şanssızlık"tı...
Ah o çizgiyi geçen tek bir top... Bu kez auta çıkmıştı.
MESUT MU?!.. GEÇİNİZ!
Futbolda şans diye bir faktör muhakkak ki var ve işte Galatasaray'ın yaşadığı "kırılma anı" tam da buna örnek teşkil ediyor. Kötü başlayan bir sezonda Lazio kalecisi inanılmaz bir topu elinden kaçırıyor, o galibiyetle ritmini bulan sarı - kırmızılılar son olarak Lokomotiv Moskova'yı yenerek grubunda liderliğini sağlama alıyor. Ve Fatih Terim daha birkaç hafta önce istifası istenen sosyal medyada yeniden "kurt taktisyen" ilan edilirken "Avrupa fatihi" unvanını da geri alıyor! Kulübün "gençleşme" projesi kimin umurunda? Türkiye isimleri tartışmaya devam ediyor.
Tıpkı Mesut Özil'in başına gelenler gibi... Daha 9 ay önce uçağı havada takip edilen, milyonların sevgisiyle karşılanan Mesut, şimdilerde "futbolu unuttu" diye eleştiriliyor, hedef haline geliyor! Ve gençlere şans verip 3-4-3 denediği için sezon başında yere göğe sığdırılamayan Vitor Pereira, "Biz UEFA Avrupa Kupası'nı kazanacak seviyede değiliz!" dediği için "tu kaka" oluveriyor! "Sistem" yine sizlere ömür... O tek topun ille de çizgiyi geçmesi gerekiyor.
MERCİMEK, ALTYAPI VE OSMAN KAVALA
Ama tıpkı siyasetteki gibi, burada da yolun sonuna gelindi bile... Ülkenin döviz rezervi eksi 40 milyon doları aştı, kulüpler borç batağında...
Mercimek üret(e)miyoruz, pirinç bile ithal raflarda, kokteyl domates 19,90 lira... Ozan Kabak'tan beri tek bir futbolcu parlamıyor Galatasaray'ın meşhur altyapısında... Ve günü kurtaracak (!) yıldız oyuncu almak da 11,2'lik avro kuruyla imkânsız şu zamanda!..
Hal böyle olunca porsiyonları küçültüp kombiyi kısıyoruz. Ve rakiplerin "isimsiz" oyuncuları bir taktik dahilinde fişek gibi kontratağa çıkarken "bizimkiler"in her ikili mücadelede kendini yere atmasına şaşırıyoruz!
Böyle bakıldığında Türkiye neyse futbolu da o aslında... Kalite bu... Ama günlük başarıları "tarihi zafer" gibi gösteren dev aynamızı bir türlü kıramıyoruz. Çok mu sıkıştık? Merkez Bankası Başkanı'nı ya da teknik direktörü kovuyoruz!
Galatasaray'ın UEFA Süper Kupası'nı kazanmasıyla 2001'de 7. sıraya yükselen Türkiye, şimdi Avrupa futbolunda Güney Kıbrıs'ın bile gerisine düşmüş durumda... Demokrasi liginde 1454 gündür tutuklu yargılanıyor Osman Kavala...
Böyle bir düzende Antalyaspor'un başına Şahap Kavcıoğlu geçse ne fark eder ya da onun makamına Ersun Yanal atansa?!.. Maksat o tek bir topun çizgiyi geçmesi değil mi? Hem tezahüratları düşünmesi bile eğlenceli:
"Şaaahap aaaabi, şampiyon yap bizi!"..