Seyit Tosun
RUSYA MI UKRAYNA MI: ACI ÇEKENLERİN MİLLETİ OLMAZ
Savaşta acı çekenlerin etnik kökenine, milletine, inancına ve cinsiyetine bakmak; en az savaş açmak kadar suçtur...
“Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür” Jean Paul Sartre
BU SAVAŞA NASIL GELİNDİ?
Ukrayna, 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle bağımsızlığını ilan etti. Dağılan bölgede soğuk savaş dönemi sonrasında bu defa ABD, NATO ve eski gücüne dönmek isteyen Rusya arasında güç savaşları başladı.
Aynı dönemde devletin özelleştirme zenginleri olan karanlık para lortları olan oligarklar ortaya çıktı.
Sovyetler Birliği'nin istihbarat ve gizli servisi KGB çalışanı Vladimir Putin, Devlet Başkanı Boris Yeltsin'in 31 Aralık 1999'da istifa etmesinin ardından, devlet başkanlığı seçimi yapılıncaya kadar bu görevi vekaleten üstlendi. Putin, Rusya'da yapılan başkanlık seçimlerinde %50'nin üzerinde oy toplayarak, birinci turda devlet başkanı seçildi. Seçildiği günden bu yana ülkesini enerji, ordu ve istihbarat gücüyle yönetmeye devam ediyor.
Putin, SSCB’nin yıkılmasıyla ülkesinin “soyulduğunu” ve ayrılan bölgelerin ABD kuklası ve kolonisi olduğunu savundu. Sözünü dinleyen oligarkları destekledi, dinlemeyenleri yok etti.
SSCB’nin dağılması sonrası Almanya ve İskandinav ülkelerinde ırkçı Neo-Naziler akımı ortaya çıktı. 2013 yılında Ukrayna’da eski devlet görevlileri ve siyasiler tarafından kurulan bu paramiliter yapı 2014 yılında saldırılarına başladı. Sendika baskınları ve solcu katliamları yapan bu yapı Rusya Soruşturma Komitesi’ne göre 2 bin 600 sivili öldürdü. Batı medyası bu katliamları görmezden geldi.
2014 Şubatı’nda Rusya ve Putin yanlısı Viktor Yanukoviç AB ve ABD tarafından desteklene gösteriler sonrası ülkesini terk ederek Rusya’ya kaçtı. Yanukoviç ve Putin, yaşananları bir ‘darbe’ olarak niteledi.
Rusya 2014'te Ukrayna'ya girdi. Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından desteklenen hükümet karşıtı isyanlar doğudaki iki bölgenin fiilen Rus yanlısı ayrılıkçıların kontrolüne geçmesiyle sonuçlandı. O günden bu yana Donbas'taki ayrılıkçılarla Ukrayna ordusunun arasında çatışmalar devam ediyordu.
2019 Ukrayna Cumhurbaşkanlığı seçimini senarist ve oyuncu Volodimir Zelenski kazandı. Zelenski gelir gelmez ‘oligarklarla mücadele yasası’ çıkardı. Onunla ‘komedyen’ diye alay eden uluslararası çevrelere önceleri Zelenski’nin süper bir sermaye tasfiyesi yapacağını, muhalif bazı işadamlarının mallarına, büyük televizyon kanallarına ‘vatana ihanet’ suçlamasıyla el koyacağını ve bazılarını da hapse atacağını söyleseydiniz bunu komik bulup gülebilirlerdi. Tabi Zelenski bazı oligarklara hiç ama hiç dokunmadı. Bazı yöntemler hiç değişmiyor...
2014-2019 yılları arasında Ukrayna devlet başkanlığı yapan Petro Poroşenko ‘vatana ihanet ve teröristlerle işbirliği yapmak’ suçlamasıyla yargılandı. Batı medyası, Vladimir Putin’i ‘Hitler’e’ benzeten Poroşenko’ya sahip çıktı. Şimdi hem Zelenski’ye hem de onun tasfiye ettiği Poroşenko’ya sahip çıkan Batı iktidarları, enerji gücü ve sermaye birikimi konusundaki yüzyıllık tecrübesini konuşturmaya devam ediyor. Savaş sadece ülkeler arasında değil; aynı zamanda oligarklar arasında da oluyordu.
Savaş öncesine dönelim. Ukrayna'daki NATO unsurlarına ilişkin konuşan Putin "Ukrayna'nın birliğe kabulü, Rusya'ya güvenlik tehdididir" dedi.
Vladimir Putin, Donetsk ve Luhansk’ın bağımsızlığını tanıdığı imzayı canlı yayında attı. Hem kendi kamuoyuna hem de dünyaya ne kadar kararlı olduğunu göstermek amacıyla reytingi bol bir hazırlık yapmıştı.
HANGİSİ DAHA İYİ OYUNCU?
Vladimir Putin, Dış İstihbarat Başkanı Sergey Narişkin'i canlı yayında kendisinden farklı düşündüğü için fırçaladı. Bunun üzerine istihbarat şefi Putin’in görüşünü kendi görüşü gibi savunana kadar da azarlanmaya devam etti. Bizim süper medya ise bunu “Bak nasıl fırçaladı” diye verdi. Oysa muhteşem bir oyunculuk ve senaryo vardı. Zelesnki’yle oyuncu diyen çevreler Putin’in çevirdiği oyunculuğu görmedi. Putin'in dış istihbarat başkanının hem de canlı yayında Putin'den farklı bir şey diyeceğini sanarak böyle bir hadisenin kendiliğinden gerçekleştiğine inanmak saflıktı. Putin’in kitle iletişim araçlarıyla siyasi şova ne kadar düşkün olduğunu bilmeyenler, onun bu gösterileri hem içeride hem dışarıda stratejisini tam domine etmek için yaptığını anlamadı. Post-Truht'la savaşa hazırlık yapan Putin, Post-Modern bir saldırıyla Ukrayna’yı işgal etti. Bu arada, Putin’in oyunculuğu kesinlikle Zelenski’den daha iyi.
İngiltere'nin eski Başbakanlarından Lord Palmerston’un "İngiltere'nin ebedi dostları ve düşmanları yoktur, değişmez çıkarları vardır" sözünü haklı çıkarırcasına saf belirleyen devletler şunu bir kere daha ispatladı; sermaye ve iktidarı çıkarı milliyet, kültür ve dinsel bağın önündedir.
Türkiye, Rusya’nın işgalini kınadı. ABD, NATO ve Avrupa’yı bir şey yapmamakla suçladı. Bizim milletin çok sevdiği Çeçenler, Putin’in yanında savaşmak için 10 binden fazla askeri topladı. Tekbirlerle yürüyüşe geçtiler. Çeçen lider Kadirov, 22 bin liralık İtalyan Prada botları ile Batı’ya doğru kutlu yürüyüşünü gerçekleştirdi! Azerbaycan lideri İlham Aliyev ise “Rusya’yı yaptırımlarla yenemezsiniz” dedi.
Büyük güçlerin iktidar, güvenlik ve enerji kavgasına kılıf arayan çok oldu. Bizdeki bazı yazar çizerler Rusya’yı destekledi, Sosyalist bir kılıf ya da sos arayan kerameti kendinden menkuller savaş başladığından bu yana afili devrik cümleler arayarak insanlara laf yetiştirme yarışına girdi.
Bu esnada başkent Kiev’de saltanat süren zenginlerin çoktan topukladığı ortaya çıktı. Tüm insanlık tarihinde olduğu gibi savaşın acımasızlığıyla yerel halk, kadınlar ve çocuklar baş başa kaldı.
Çok absürt olaylar konuya dahil oldu tabi. Taliban, Rusya ve Ukrayna'yı şiddetten kaçınmaya davet etti. Sivil kayıpların artmasından endişe duyduklarını belirten Taliban yetkilileri, taraflara diyalog çağrısında bulundu!
Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, o denizlere parasızlık yüzünden giremeyen halkımız Rusların sıcak denizlere inmek istediğinden emindi ama onlar çoktan sıcak denizlerdeydi. Yerli ve milli turizm esnafımızın büyük bir bölümü Cuma’ları ayet paylaşmayı ve yıldönümünde İstanbul’un fethini kutlamayı ihmal etmezken otellerinin sadece turistlere açık olduğunu beyan etmekten geri de kalmadı.
Her toplumun kendi kadrolu ahmakları sadece kendilerinin değil, halklarının da başını belaya sokmadan ölmez. Neo Naziler ve onları destekleyen yüzünden şimdi çok daha büyük bir baskıcı ve acımasız güç Ukrayna'ya geldi. Daha doğrusu Putin’e ve yıllardır süren savaşa en büyük bahaneyi bu Neo Naziler sağladı. Şu anda oradaki siviller; milliyetçiler ve sözde sosyalizm diyen Çarlık Rusya'sı taraflarının arasında kaldı. Ülkelerini en çok kendilerinin sevdiğini iddia eden bu Irkçı ve milliyetçiler yüzünden kendi başkentleri işgale uğradı. Aptallığın kara ironisi...
Yüzde 49 oyla gelen Yanukoviç devrildiğinde buna ‘darbe’ diyen Putin, şu anda yüzde 74 oyla gelen Zelenski’ye darbe yapıyor. Demokrasi havarisi Putin, bununla da yetinmeyerek Ukrayna ordusuna darbe yapma çağrısında bulundu: “İktidarı elinize alın, sizinle daha kolay anlaşacağız."
İÇİMİZDEKİ KÖTÜLÜK, İÇİMİZDEKİ KÖTÜLER
Burada salt bir barış temennisi yok. Başka ülkelerde iç karışıklık yaratmak, iktidarları değiştirmek için darbeler hazırlamanın bütün dünyanın kanseri olduğu gerçeği var. İktidar adına komşularında ve kendi halkının içinde pusular kurmanın sonunda ülken yıkıma uğruyor. Bütün bir halk tercihlerinin toplamıyla elbet yüzleşiyor.
Hani derler, savaş insanın içindeki kötülüğü ortaya çıkartır diye. Bizde savaş yokken bile kötüler hemen piyasaya çıktı tabi. Savaştan kaçan Ukraynalı kadınlar hakkında yapılan pespaye espriler, bir kanalda hem de bir kadın sözde gazetecinin “Ukraynalı kadınlar gelse hayır demezsiniz” diyerek koca bir halkı sapıklıkla damgalamaya kalkması, Habertürk’te bir dış politika yayın koordinatörünün “Ukrayna’da kadınlar erkek arkadaşlarını ve kocalarını bırakıyor. Eminim Türkiye’de hiçbir kadın kocasını bırakıp kaçmaz” demesi ve atmosferimize zararlı kodaman çocuklarının pahalı araçlarla çektikleri videoya “Sınıra Ukraynalı hatunları almaya gidiyoruz” adını vermesi...
Oysa savaşta acı çekenlerin etnik kökenine, milletine, inancına ve cinsiyetine bakmak; en az savaş açmak kadar suçtur...
Savaş kumpanyası patlamışken bu arada bizim kamuoyunu da bir telaş sardı. Akdeniz’deki Rus gemileri boğazlardan geçecek mi geçmeyecek mi tartışması başladı. Geçen sene tam da bu sıralar yandaş kanallarda sarayın isterse Montrö Anlaşmasından çıkabileceğini, hatta daha ileri gidip çıkmamız gerektiğini söyleyen beyin suikastçısı sözde gazeteciler vardı. Tarihi Diriliş Ertuğrul'dan, dış politikayı da Abdülhamit dizisinden öğrenenlerin seviyesini hak ettik mi? Bu başka bir konu. Ama bir gerçek var ki Mustafa Kemal hala yattığı yerden hala ülkeyi korurken, adamlar kalktığı yerde bile burnunun ucunu göremiyor.
Rusya’da bir adam elinde "Ben Rus’um, özür dilerim" yazan pankartla ağlayarak özür diledi. Bir kadın “Bu savaş Putin’in savaşı, Rusların değil” yazılı dövizle tarafını dimdik şekilde belli ediyordu. 300'den fazla Rus bilim insanı savaş karşıtı bildiri imzaladı. 100'ü aşkın Rus gazeteci savaşa hayır dedi. Moskova Devlet Tiyatrosu müdürü Putin’e katil diyerek istifa etti. Dubai’de finale yükselen Rus tenisçi kameraya "Savaşa hayır, lütfen" yazdı. Gürcistan’da meydanlar savaş karşıtı göstericilerle doldu. İngiltere’de binlerce insan savaşı protesto etti. Birçok ülkede on binler meydanlara çıktı ve “savaşa hayır” dedi. İşte bir taraf tutulacaksa, insanlığın tutacağı tek dal varsa bunlar, onlardı...
İşin ÖZ’eti, Rusya'da on binlerce insan meydanlara çıktı. Savaşa hayır dedi. Binlercesi şu anda gözaltında. Ukrayna'da siviller öldürüldü, bizim Rusçulardan ses çıkmadı. ABD ve Avrupa arazi oldu, bizim Batıcı ve NATO’culardan ses çıkmadı.
Bir taraf var o da insan. Sayısı en çok, ama tarafı en az olan...