R.M.N.

75. Cannes Film Festivali’nde (2022) Altın Palmiye için aday olan, Christian Mungiu’nin yönettiği ve adını Nükleer Magnetik Rezonans’ın, Rumence kısaltmasından alan R.M.N., bir Romanya, Fransa ve Belçika ortak yapımı. Son yıllarda göçmenler hakkında gerçekleştirilen filmlerin arasından sıyrılarak etkili öyküsü, başarılı oyunculukları, mekan kullanımı ve yarattığı tedirgin edici atmosfer ile dikkat çeken bir yapım olarak R.M.N. çağdaş sinema içinde öne çıkıyor.

Günümüz dünyası küresel anlamda sorunlarla boğuşuyor. Bu sorunların başında göçmen sorunu ve ona paralel şekilde hortlayan ırkçılık geliyor. Ülkemizde de komşumuz Suriye’deki savaştan  ve iç karışıklıklarından kurtulamayan Afganistan’dan kaçan pek çok düzenli ya da düzensiz göçmen bulunuyor. Süreç içinde dayanışma ve destekleme ruhu, örtülü ya da açıktan ırkçılığa dönüşebiliyor.

ALTIN PALMİYE ADAYI

75. Cannes Film Festivali’nde (2022) Altın Palmiye için aday olan ve Christian Mungiu’nin yönettiği, adını Nükleer Magnetik Rezonans’ın Rumence kısaltmasından alan R.M.N., bir Romanya, Fransa ve Belçika ortak yapımı. Son yıllarda göçmenler hakkında gerçekleştirilen filmlerin arasından sıyrılarak etkili öyküsü, başarılı oyunculukları, mekan kullanımı ve yarattığı tedirgin edici atmosfer ile dikkat  çeken bir yapım olarak R.M.N. çağdaş sinema içinde öne çıkıyor.

Matthias (Marin Grigore), Noel’den birkaç gün önce Almanya’da çalıştığı mezbahadaki işinden, kendisini çingene diye azarlayan formeni darp edince ayrılmak zorunda kalır ve Transilvanya’daki farklı etnik kökenli insanların yaşadığı köyüne döner. Matthias, kaba saba bir adam olsa da, artık yalnız yaşayan ve bakıma ihtiyaç duyan yaşlı babası Otto için endişe duymakta; onu görmeden büyüyen ve bir anda konuşmayı bırakan oğlu Rudi’yi, karısı Ana’yı onu eğitmekte yetersiz kaldığı düşüncesiyle suçlayıp, küçük çocuğun korkusunu yenmesine yardımcı olmak ister. Matthias, eski sevgilisi Csilla’yı yeniden arar. Csilla, yönettiği fırında yerel halk asgari ücretle çalışmayı kabul etmediği için, birkaç göçmen işçiyi işe alır ve bu süreç görünürde huzur içinde yaşayan kasabada göçmen düşmanlığını ve ırkçılığı hortlatır. Çatışmalar, hırslar ve düşmanlıklar yeniden su yüzüne çıkarak toplumsal yaşamın sözde huzurlu görüntüsünü bozar.

BAĞIMSIZ SİNEMA ANA AKIMA KARŞI

Sinemanın entertaiment boyutu ana akım veya ticari sinemanın temel motivasyon kaynağıdır. Diğer yandan spectacular anlatım, Aristo’dan günümüze seyirciye izledikleriyle özdeşleme ve yaşamındaki sorunlardan yapay bir arınma vadeder. Filmin etkisi geçtiğinde yaşamdaki sorunlar, kaldığı yerden tüm ağırlığıyla devam eder. Bu bağlamda Christian Mungiu, kapitalizmin varlığını sürdürebilmek için uyuşturduğu beyinlere, günümüzün kaotik dünyasında kendisine yabancılaşan ve barışı sürdürmede ayak direyen insanlara etkili eleştirilerde bulunarak filmini ilmek ilmek  dokuyor.

Batının hegemonik güç olduğu iddiası, iki kutuplu dünyanın yarattığı “tekinsiz dünya düzeni” daha göze batar hale geldi. Yönetmen Christian Mungiu, bu bağlamda Doğu Avrupa’da, komünizm sonrasında üzerindeki ataleti atamayan ve çıkışı AB üyeliğinde gören bir toplumun belgesel lezzetindeki fotoğrafını, filmin isminin sembolik anlamının içerdiği şekilde mr’ını çekerek büyük bir virtüözüteye imza atıyor.

DEMOKRASİNİN IRKÇILIĞA TAHVİLİ

Filmin kreşendosu ise, kasabanın belediye başkanının düzenlediği demokrasi forumunda ortaya çıkar ve Avrupa’nın periferisinde bir ülkenin etnik farklılıkları olan vatandaşlarının bile, işsizliğin pençesindeki yoksulluğun etkisiyle kolektif bilinç altlarındaki aşağılık duygusunu ırkçılıkla telafiye  çalıştıklarını başarıyla vurgular Christian Mungiu... Diğer yandan yıllarca az gelişmiş coğrafyaları sömürerek kurdukları “batı medeniyeti” ve onun mütemmim cüzü kapitalizmin çelişkilerini, Romenlerin doğal yaşamının korunmasına katkıda bulunmak için bir sivil toplum örgütü adına ayı popülasyonunu kayıt altına alma çalışması yürüten Fransız aracılığıyla altını çizen yönetmen Mungiu, onu yerli halkın hedef tahtasına oturturken, “batı uygarlığının” sorgulanmasına da fırsat sağlar.

Christian Mungiu, 2016 yılında yönettiği “Mezuniyet” (Bacalaureat) ile yönetmenlik kumaşındaki kaliteyi ortaya koymuş, Cannes Film Festivali’nde (2016) En İyi Yönetmen Ödülü ve ayrıca başka pek çok ödül de kazanmıştı. Yönetmen M.R.N.’de günümüzde kolaylıkla ırkçılığa dönüşen göçmen karşıtlığı olgusunu, yalın öyküsünün içine başarıyla yedirerek filmografisine çıtayı yükseğe çeken  bir halka ekliyor.

MELEZ TOPLUMUN SORUNLARI

Filmin etkin karakterlerinden birisi yarı Macar yarı Rumen olan Csilla’dır. Eğitimli, klasik müzik tutkunu, çello çalan bağımsız ve özgür ruhlu bir kadın olan Csilla (Judith State) cinselliğini de özgürce yaşar. Bu durum sevgilisi Mattihas’ın ilkel erkeklik dürtülerini de tetikler ve Mungiu’nin dengeli sinematografik anlatımına karşın, filmin finali seyirciyi cevaplanması gereken soru işaretleriyle  karşı karşıya bırakır. Diğer yandan Mungiu, kasabanın müzik topluluğunda çello çalan Csilla ve müzik gurubu aracılığıyla, leit motif olarak Macar besteci Johannes Brahms’ın, Hungarian Dances No.1-21 albümünden “No. 5 in G minor: Allegro” yapıtını, farklı etnisiteye mensup insanları birleştirici bir müzikal öge olarak kullanılıyor. 

Yönetmen Mungiu, ari ırk saçmalığına ve kendi ten renginden ve göreneklerinden farklılıklar  taşıyan insanlara, kendi yoksulluk dramına aldırmadan tiksintiyle yaklaşan ırkçı bakış açısıyla seyircisini yüzleştirirken; görüntü yönetmeni Tudor Vladimir Panduru’nun, yönetmen Mungiu’nin kafasındaki dünyayı hayata geçiren solgun renkleri ve filmin ruhuna uygun buz gibi soğuğun içimize işlemesine katkı sağlayan belgeselci nesnelliği, günümüzün şizofrenisi olmaya başlayan ırkçılığın duyumsanmasında oldukça etkili bir rol oynuyor.

Oyunculuk performanslarına göz attığımızda, özellikle göçmenler hakkında yapılan toplu görüşme sahnesinin bir ansamble olduğunu iddia etmek abartı sayılmamalı. Diğer yandan bu bağlamda Csilla karakterini canlandıran Judith State ve Matthias karakterine hayat verme bağlamında Marin Grigore’un performanslarının bir adım öne çıktığını da vurgulayalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi