Memetcan Demiray
‘Parti’ bitti mi, yeni mi başlıyor?
Yazın gelmesiyle ortaya çıkan maskesiz plaj manzaraları, ‘yasa dışı’ partiler ve turizm furyası, büyük tartışmaları beraberinde getirdi. Yoksa Korona pandemisinde ‘ikinci dalga’ gümbür gümbür gelmekte miydi? Kimilerine göre geldi bile!.. Kimileriyse Covid’in sıradan bir grip türü olduğunu iddia ediyor. Bu şartlar altında, pandemiyi ‘rakamlara’ indirgeyen devletlere ise asla güvenmemek gerektiği bir kez daha ortaya çıkıyor.
Tek derdi “bekasını korumak” ve “çarkları döndürmek” olan devletler, pandemiyi rakamlara indirgiyor, hastanelerin boş yatak sayılarıyla ilgileniyor, doluları görmezden geliyor. Böylece fabrikasında Covid-19 vakaları tespit edilen Dardanel de işçilerini fabrikaya “hapsedeceğini” ve üretimin süreceğini açıklayabiliyor!..
Bizde pek gündeme gelmese de Almanya geçen ay şiddet olaylarıyla sarsıldı. Gece kulüplerinin Korona nedeniyle kapalı olduğu Frankfurt’ta da Stuttgart’ta da senaryo aynıydı. Hafta sonları yüzlerce genç, kentin belli bölgelerinde toplanıyor, içki içip sosyalleşiyordu. Derken polisin uyuşturucu kontrolü ya da Korona tedbirlerini gerekçe gösterip ortaya çıkmasıyla işler karışacaktı. Öfkeli gençlerle polis arasında çatışma başlıyor, taşlar ve şişeler havada uçuşuyor, hatta dükkânlar yağmalanıyordu.
Bu tablo karşısında Alman polisinin başvuracağı yol ise yakaladığı gençlerin “göçmenlik geçmişi”ni araştırmaktı! Öyle ya, birçoğu Almanya pasaportu taşısa da “tiplerinden” belliydi “sonradan vatandaşlık kazandıkları”… Söz konusu ırkçılık ve “devletin beka”sı olunca Korona solda sıfır kalmıştı.
TURİSTİN ‘IRK’I OLMAZ!
Fakat Almanları şoke eden asıl fotoğraf İspanya basınında yayınlanacaktı. Favori tatil merkezleri Mallorca’ya giden Almanlar, mesafe kuralları ve maskeyi unutmuş, barlar sokağında balık istifi eğleniyorlardı! Böyle bir sorumsuzluk olabilir miydi? Şu durumda “tatilci”lerin dönüşte nasıl Korona testine tabi tutulacakları en ince ayrıntısına kadar planlanmalıydı. Ama elbette kimse onların “göçmenlik geçmişi”ni sorgulamayacaktı zira hepsi “para kazanan”, pırıl pırıl insanlardı! Belki binlerce kişiyi enfekte edecek bir virüs taşıyorlardı ama olsun, neticede şişe atıp polis yaralamamışlardı!
Covid, devletlerin nasıl iki yüzlü olduğunu bir kez daha ortaya çıkarmıştı!
ORMANDA KAÇAK
DANS PARTİSİ!..
Nitekim hafta içi Berlin’de “kaçak parti” düzenlerken yakalanan 25 yaşındaki bir genç de devletlerin tutarsızlığını eleştiriyordu. Telegram gruplarından topladığı yaklaşık 150 kişiyle ormanda parti veren genç, “Sosyalleşmeyi ve dans etmeyi nasıl özlemişiz. Cezası neyse ödeyip tekrar parti vereceğiz!” diyordu. Ve “Berlin’de insanlar kafelerde dip dibe otururken biz niye ormanda dans edemeyelim? Yasa koyucular insanlardaki Korona korkusunu bizzat kendileri bitirdi” diye ekliyordu.
Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Direktörü Hans Kluge’nin aynı gün yaptığı açıklama ise devletlerin konuya bakışını özetler gibiydi. “Pandemi devam etse de virüsün öldürme oranı düştü. Çünkü artık yaşlılar değil, yaz mevsimini heba etmek istemeyen gençler enfekte oluyorlar” diyordu Kluge… Ve “Salgında ikinci dalga olsa bile artık ekonomilerin kapatılması mümkün değil. İnsanlar virüsten nasıl korunması gerektiğini öğrendiler” diyerek sorumluluğu kitlelerin üstüne atıyordu.
MASKE KÖLELİK Mİ?
Peki kitleler buna ne diyor? Sorunun cevabını “Ayasofya’nın fethi”ne kan ter içinde koşturan yüz binlerin cesaretinde bulabiliyoruz. Plajlarda maskesiz oturan ve virüsten güneş kremiyle korunacağını düşünen “bronz” kalabalıkların feraseti de gidişat hakkında ipucu veriyor. Ve Querdenken 711 adlı sivil toplum örgütü, “Korona yasakları”na karşı on binlerce kişiyle Berlin’de yürüyüş düzenliyor. “Covid-19 da herhangi bir grip türü. Almanya’da sadece 9 bin kişiyi öldürdü. Maskelerin hiçbir koruyucu etkisi yok. Tam tersine, maske köleliktir!” diyen örgüt, 1 Ağustos’u “Pandeminin Sonu - Özgürlük Günü” ilan ettiklerini açıklıyor.
İnsan böyle “sosyal” ve “ticaret odaklı” bir varlık olunca onun icat ettiği devletlerden de fazlasını beklememek gerekiyor. Tek derdi “bekasını korumak” ve “çarkları döndürmek” olan devletler, pandemiyi rakamlara indirgiyor, hastanelerin boş yatak sayılarıyla ilgileniyor, doluları görmezden geliyor. Böylece fabrikasında Covid-19 vakaları tespit edilen Dardanel de işçilerini fabrikaya “hapsedeceğini” ve üretimin süreceğini açıklayabiliyor!
“Hayatımız boyunca kişiliğimiz gelişir, değişir. Ama pandemi gibi ağır stres şartlarında özümüze döner, gerçek yüzümüzü gösteririz” diyor Zürih Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Mathias Allemand…
Sahiden de içinden geçtiğimiz dönem, insanlığın varoluşunu sorgulama manasında paha biçilmez fırsatlar sunuyor.