Seyit Tosun
METEOR DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR
“Bu toplumun günleri sayılıdır; gerekçeleri ve değerleri ölçülüp biçilmiş ve gayri ciddi bulunmuştur; bu toplumun sakinleri ikiye bölünmüştür ve taraflardan biri yok olmasını istemektedir.” (Guy Debord-Gösteri Toplumu)
Melih Gökçek, belediye başkanlığı döneminde Ankaralıların 801 Milyon Dolarını dinozor ve robot heykellerinin olduğu Ankapark isimli lunaparktan bozma demir mezarlığına harcadı. Benim gibi Ankaralılar başta olmak üzere birçok insan Ankara’nın olur olmaz yerlerinde uzun yıllardır dinozor heykellerine rastlıyordu. Bu heykelleri transformers robot heykelleri takip etti. Ardından maymun heykelleri de işin içine girdi ve başkent koca bir sirk çadırına dönüştü. Hitit Güneşi gibi Anadolu ve Ankara’nın tarihsel ve köklü logosu kalkmış; yerini lunapark ve eğlence sembolleri almıştı.
Gerçekten de öyle miydi? Biraz geriye gidince ve yaşananları tekrar gözden geçirince işin kamu zararı dışında başka bir boyutunun da olduğu ortaya çıkıyor. Post Modern Eğlence devrinde eğer eğlendiriyorsan, bir şehri karnavala çevirmende mahsur kalmıyor! Absürtlüğün böyle nice avantajları vardır. Trajik bir kara komedide bile insanların gerçek benliğini unutup; varlığını bu eğlence devrine armağan ettiği bu sirkte sadece Melih Gökçek’e kızmak bana biraz haksızlık gibi geliyor. Tabi başka yüzlerce garip proje ile vergilerimiz çöpe gitti ve bir gruba aktarıldı. Ancak bu defa eğlencenin sürdürülemiyor oluşu ve sevgili dinozorların dökülerek artık bir pas fosiline dönüşmesi kalabalığı kendine çekmeye yetmedi. Eğlence bittiyse problem var demektir!
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş bu dinozor ve demir mezarlığını sosyal medya hesaplarından paylaşarak ahalinin uğradığı maddi kaybı paylaştı. Yavaş, şeffaf olacaklarını belirterek bu alanın geleceğinin ne olacağına Ankaralıların karar vereceğini açıkladı. Bir Ankaralı olarak ben oyumu bütün Ankaralılara Ankapark'ın gezdirilmesi ve uzun yıllar oraya dokunulmayarak oranın "Rezalet Müzesi" olarak kullanılmasından yana kullanıyorum. Gökçek de boş durmayarak dökülen dinozor heykelinin önceleri sağlam olduğunu, birilerinin ona bir şeyler yaptığı için döküntü haline geldiğini öne sürdü. Haksız sayılmaz çünkü bunu yapan bir meteordu. (Gökçek, iletisinde ‘dinazor’ diye yazmış. Oysa uzun yıllardır o kadar heykelini diktiği nesli tükenmiş bu canlıların adını bari doğru yazabilseydi. Neyse, beklentiyi en aşağıda tutmakta fayda var!) Tabi büyük fizikçi bilim insanı Stephen Hawking’in balmumu heykeli ile tartışmaya girebilecek özgüvene sahip Gökçek’in fantastik teorilerinin sonu gelmez. Hawking’in heykeli susarak bile Gökçek’e karşı tartışmada galip gelmişken gelelim konuya...
MAYMUN RAHATSIZ ETTİYSE MUZ VERELİM?
Gökçek, yıllarca Evrimle ilgili alaycı bir üslup takınmış, bilim insanlarını ve evrimi anlatanların atalarının maymundan geldiğini öne sürerek kitlesel bir sirkte politik kaşımalar yaptı. Bu, maymundan gelme meselesi siyasal İslamcıların konuyu sulandırarak akıllarınca bir aşağılama çabasını içeriyor. Bu, eğlence devrinde bir süre işe de yaradı, haklarını verelim. Oysa şempanzeyle insanlar arasında %98.77 oranındaki genomik benzerlik var. Muzda (Bildiğimiz muz) bu oran yüzde 58. Yani, maymun olmuyorsa muz verelim?! Bu nedenle ben Gökçek’in yerinde olsaydım Ankara’yı dinozor ve maymun heykelleriyle değil, muz heykelleriyle donatırdım! Ankapark’ta yaşananlar başta olmak üzere Ankara’nın malum 25 yıllık döneminin ruhuna daha uygun olurdu.
Evrim bilimi ve bilgisinin ‘maymundan gelmekle’ ilgili bir yargısı yok. Yani maymunların da içinde olduğu ‘kuzenlerimiz’ milyonlarca yıllık bir sürecin parçası. Bunun içinde çiçekler, diğer tüm hayvanlar ve yok olmuş milyonlarca tür de bulunuyor. Ortak atalar ve evrim sürecinin ortak ara atalarının yüzbinlerce sonucundan (ve sürecinden) birisiyiz. Dinozorlarla, homo sapiens, yani bizler hiçbir zaman aynı dönemde bir arada yaşamadık. 60 milyon yıldan fazla bir süre önce Meksika’nın Yucatan Yarımadasına düşen meteor sonucunda atmosferde yaşanan değişimle dinozorların da içinde olduğu yaşayan türlerin yüzde 75’i yok oldu. Dinozorlardan geriye bir fosilleri, bir de kuşlar kaldı...
Evrim sürecinde ise dinozorların yok olmasından 66 milyon yıl sonra Homo, yani insan türlerinden birisi olan biz Sapiensler yer aldık. Bir gösteri toplumu yarattık, arkamızdaki milyonlarca yıllık kuzenlerimizi de bu sirke malzeme etmekten imtina etmedik. Çünkü gösteri rejiminde ideoloji, inanç, kimlik, cinsiyet ve her tür aidiyet bu gösterinin bir parçası haline gelir. Evrimi ve dünyanın yaşının 4.6 milyar yıl olduğunu reddeden düz dünyacılar dahi dinozorları ve evrimi bu sirkte gösterinin bir parçası yapmaktan geri durmaz.
LUNAPARK REJİMİNDE EĞLENİYOR MUYUZ?
Gösteri Toplumunda bütün yalanlar normalleşir. Bütün hakikatler de yalan halini alır. Çünkü bu bir gösteridir ve izleyiciler sizin ne söylediğinizle değil; onları ne kadar eğlendirdiğiniz ve ikna ettiğinizle ilgilenir. Ta ki diğer gösteriye kadar. Yapmanız gereken tek şey kalabalığı inandıracak yüksek sesli bir hikayeniz olması.
İzleyici kalmanın ise tek bir şartı vardır; sürekli aldatılmak. Kandırılmayı bıraktığınız an sirkten kovulursunuz, bunu da sirk sahibi değil; önce yan koltuklardaki diğer izleyiciler yapar.
Normal bir ülkede yaşansa infial yaratacak ve siyasetin baştan aşağı yenileceği olayları biz halk olarak artık kulağımıza dökmüyoruz. Gösteriye katılmayan herkesi suçluyor ve kendimize benzetmediğimiz herkesi öteki yapıyoruz. Bu büyük sirkin; yani gösterinin başrolü, kendini izleyici sanan bizleriz. Yazının başında Gökçek’e çok kızılmaması gerektiğini ifade etmemin nedeni budur. Ankara’yı koca bir sirke çeviren birini 25 yıl boyunca görevde tutan, oy ile meşruluk kazanacak sistemi yaratan Ankaralıların bir bölümünün hiç mi bu sirkte payı olmadı? Çünkü çeyrek asır boyunca her şey, bu büyük gösteri hepimizin gözleri önünde yaşandı. Demokrasi sustu, hukuk sustu ve en önemlisi izleyici rolünde olan başrol oyuncusu halk sustu. İlgiyle ve eğlenerek cambazlar izlendi. Koca ülkenin başkentinin ülkenin en büyük bir köyü ve sirki yapılması çoğunu eğlendirdi. Arabesk kültürle birleşen bu post modern eğlence devrinde meteor el birliği ile yaratıldı ve tam ortamıza atıldı.
Ve, bu defa dökülen dinozor heykelleri olmadı. Bu çarpışma atmosferi değil, bizzat insanı değiştirdi. İmar vurgunu ve çevre katliamı kentlileşmenin önüne duvar oldu ve kolektif ve birbirini tanımayan bir çıkar yapısı kurdu. Dinozorları yok eden meteorun benzeri 66 milyon yıl sonra insan eliyle yaratıldı ve meteor bu defa gökten değil, yerden geldi.
ÖZ’et olarak; şehre, insanlara saygılı ve kurallara uyan herkes kaybederken bu sirki düzenleyen kural tanımazlar kazandı.
Bir gösterinin sonuna daha geldik sayın seyirciler. Nasıl, lunapark rejiminde yeterince eğlendik mi?