Memetcan Demiray
'Korona'nızı nasıl alırdınız?
- Paket mi yapalım, AVM'de mi yersiniz?
Covid-19 salgınının ikinci dalgası sadece bizde değil, Avrupa'da da kafaları karıştırmış görünüyor. Yaklaşan Noel'le birlikte kimileri kayak tatili ve yılbaşı kutlaması planlarken devletlerse enfeksiyon oranları düşsün ama alışveriş ve ticaret de alabildiğine sürsün istiyor! Βöylece "yarı kapanma" gibi ne "deve" ne de "kuş"a benzeyen garip bir durum ortaya çıkıyor!
Söylemişlerdi ama inanmamıştık. "Koronavirüs'te ikinci dalga çok daha sert gelecek" diyenler maalesef haklı çıktılar.
Oysa ne güzel araya yaz girmiş, güney seyahatleri ve plaj partileri (!) sayesinde her şeyi unutmuştuk. Hatta COVID-19'u hatırlatanlara "felaket tellalı" diyor, evhamlı gözüyle bakıyorduk. İlkbahardaki o lanet "kapanma günleri" geride kalmış, evde ekmek yapımı ve Instagram canlı yayınları tarihe karışmıştı. Ama sonbaharla birlikte korku filmi yeniden başlayacaktı.
Şanslıydık ki bizleri salgından en etkili şekilde korumayı görev edinmiş, birbirinden değerli devlet büyüklerimiz vardı. Onlar sayesinde hain virüsün akşam 9'dan sonra etkili olduğunu öğreniyor, işten çıkar çıkmaz eve kapanıyorduk. Elbette salonu havalandırmayı da ihmal etmiyorduk!
"HES kodu"nun büyük önemi vardı pandemiyle mücadelede... Onu aldık mı, istediğimiz AVM'ye rahatça girebiliyor, alışverişimizi en güzel şekilde yapabiliyorduk! Ulaşımı da hallettik mi iş tamamdı! Ve o en kolayıydı! Ne yapıyorduk? Dolu gelen otobüse binmiyorduk! Böylece hem sağlıcakla kalırken hem de dünyaya "model ülke" oluyorduk!
"ALIŞVERİŞ YURTSEVERLİK ÖDEVİ!"
Nitekim şimdi Avrupalılar da bizim vatan ve millet sevdalısı yöneticilerimizi örnek alıyor, destan yazmaya çalışıyorlardı.
Öyle ya, Noel yaklaşmaktaydı ve Hristiyan âlemi, en büyük yortularından birini kutlayacaktı. İyi de davetler ve aile ziyaretleri pandemiyi iyice azdırmaz mıydı? Sahi, böyle kutsal bir günde nasıl önlenecekti insanların kaynaşması?..
Konuya duyarsız kalmayan Zeit gazetesi, derhal bir dosya yayınlıyor, insanların şimdiden nasıl tedirgin olduğunu anlatıyordu. Ama o da ne?! Aynı gazete, haberin hemen altına koyduğu tatil ilanında 499 avrodan başlayan fiyatlarla İsviçre ve Baltık turları satıyordu! Eh, ne de olsa para harcamayan bir milletin en önemli hayat damarlarından biri kopmuş sayılırdı!
Ayrıca şu sıralar insanlar Korona kuyruklarından usanmış, mağazalara tek sıra halinde girmeyi zül addediyorlardı. Kim bilir, belki dükkânları pazar günü de açmak lazımdı!
Dini bütün bir politikacı olan Almanya'nın Hristiyan Demokrat Ekonomi Bakanı Peter Altmaier, "Alışveriş yurtseverlik ödevidir!" diyerek herkesi aydınlatacaktı!
GİT BAŞKA YERDE YARALAN!
Tabii Noel'in ardından bir de yılbaşı tantanası bekliyordu Avrupa'yı... Ve salgın şartlarında en büyük sorun, havai fişeklerin bu yıl da serbest olup olmayacağıydı!
Konuyu Die Welt gazetesinde ele alan Moritz Seyffarth, "Zaten hepimiz berbat bir yıl geçirdik! Bari çocukların elinde kalan tek sevince, havai fişeklere dokunmayın!" diyordu. Sahiden de Münih'ten Köln'e, ülkenin dört bir yanında dakikalarca süren bu gösteriler, sene sonunun olmazsa olmazıydı. O halde bu yasaklar niyeydi? Yoksa şansölye Merkel, bir anda doğayı ve kuşları çok sevdiğini mi anlamıştı?
Cevabı yine Seyffarth veriyordu. Almanya'da hastaneler ve yoğun bakımlar zaten yeterince dolmuştu ve devlet; bir de yılbaşı gecesi kendini yaralayan insanlarla uğraşmak istemiyordu!
HALK ÂŞIĞI 'TELEFERİK KRALI'...
İşte milli şuur, Korona'ya karşı şahlanış tam da buydu! Fedakâr ve güzide siyasetçilere bir başka örnek de kendini Avusturya halkının refahı ve geleceğine adamış Franz Hörl idi. Yaklaşan kayak sezonu öncesi turizm yasağına karşı çıkan Hörl, "Bu Avusturya'nın iç işi. Avrupa Birliği karışamaz!" diyordu. Zaten "apres-ski" (kayak sonrası) partiler yasaklanmış, pistlerde Korona için bütün önlemler alınmıştı. İyi de pandeminin ilk dalgası kayak merkezleri yüzünden patlamamış mıydı? Hörl'e göre cevap "evet"ti ama şimdi sektör tam olarak açılırsa, kalabalıklara mahal vermemek de eldeydi.
Şu durumda işi bilen biri olarak kendisine güvenmek gerekirdi zira Hörl, muhafazakâr Avusturya Halk Partisi'nin milletvekili olduğu gibi aynı zamanda meşhur Hotel Gaspingerhof'un sahibi, bölgedeki turizm derneğinin başkanı, yani namıdiğer "teleferik kralı"ydı!
KAPANMA: YA HEP, YA HİÇ!..
İşte günümüz insanı, kapılmış bahtının rüzgârına, sisli mi sisli bir 2021'e doğru ilerliyor. Kimileri yeni aşıların sorunu kökten çözeceğini umuyor, kimileri de "Ya doktorlar bile aşı yaptırmayı reddederse?.." diye düşünüyor; kobay olarak kullanılmaktan korkuyor.
Ve bir tür "orta yol" olarak "yarı kapanma"yı icat eden devletler, "hedef vaka" (!) sayısına ulaşır ulaşmaz önlemleri gevşetmeyi, "ekonomiyi rahatlatmayı" planlıyor. Rakamlar, istatistikler ve oranlar derken ölen öldüğüyle kalıyor.
Max-Planck Enstitüsü'nden fizikçi Viola Priesemann da tam olarak bu iki yüzlülüğe karşı çıkıyor. Virüsün en çok serbest zaman, iş yeri ve okullarda yayıldığını belirten Priesemann, "Ya bunları da kapatın, ya da insanları tamamen özgür bırakın!" diyor. Ve herkesi yoran, moralleri daha da bozan bu anlamsız "light kapatma"ların sonsuza dek süremeyeceğini hatırlatıyor.
Ama "Tek ekonomi, tek devlet, tek turizm, tek ticaret!" diyen siyasetçilere bilim pek de bir şey ifade etmiyor.