Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

Korona Mars'a gidiyor! (Korona 'uzay yolu'nda!..)

Sadece bizde değil, tüm dünyada insanlar devletlerin samimiyetsiz, yarım yamalak ve hiçbir işe yaramayan "kapanma"larından bıkmış durumda... Şimdi kimileri komplo teorilerine meylederken kimileri de sahiden sert bir yasaklamayı ve "Sıfır Covid" politikasını savunuyor. Ve bu sırada Fatih Koparan, sponsor eşliğinde Meksika'yı gezerken Elon Musk, otuz yıl içinde Mars'ta koloni kurmaya hazırlanıyor! Yoksa asıl "virüs" içimizde mi yaşıyor?

HASTINGS, NEW ZEALAND - JANUARY 23: Over 20,000 fans arrive to watch Shapeshifter perform as the warm up for SIX60 at the Hawkes Bay A&P Showgrounds on January 23, 2021 in Hastings, New Zealand. The SIX60 Saturdays concert series around New Zealand are the largest outdoor concerts music fans have been able to attend since the start of the COVID-19 pandemic. (Photo by Kerry Marshall/Getty Images)

Eğri oturup doğru konuşalım. Bu abuk sabuk "Korona kısıtlamaları"ndan çoğumuz bıkmadık mı? Bir gün uyanıyoruz, Tekel bayilerinin çalışma saatleri "düzenlenmiş"; ertesi gün 65 yaş üstü insanlar belediye otobüslerine alınmıyor! Artık hangi gün, kaçta yürüyüş yapabileceğimiz bile karışmış durumda ama fabrikalar ve iş yerleri tam gaz çalışmaya devam ediyor!
Ve bu sırada Libya'dan Minsk'e, pek çok yerden kalkan uçaklar İstanbul'a rahatça iniyor. Biz kasap ve manava bile törenle giderken, birileri elini kolunu sallayarak, özgürce seyahat ediyor! Bu "maskeli balo"ya son vermenin zamanı gelmedi mi?
Yukarıdaki cümleler 2021 itibarıyla tüm dünyada yüksek sesle dile getirilmeye başladı. Zira devletlerin Covid-19 salgınını sayılara indirgemesi, hastaneler yoğunlaştıkça "halkı kapatıp" "vaka sayıları" düşer düşmez "ekonomiyi açması"yla hiçbir sorunun çözülmediği görülüyor. Virüs olduğu yerde duruyor. Ve pandemiyle geçen neredeyse bir yılın sonunda, günlük 130 ölüm "başarı" addediliyor! Tam da bu noktada bilim insanları; samimiyetsiz, yarım yamalak ve tüm inandırıcılığını yitirmiş "yarı kapanma"lara karşı çok daha radikal bir yol öneriyor: "Sıfır Covid" politikası!

HEDEF: TAM İZOLASYON, SIFIR VAKA

"Sıfır Covid", aslında daha önce Avustralya, Yeni Zelanda ve Güney Kore'nin yanı sıra Vietnam ve Tayland gibi "daha fakir" ülkelerde bile işe yaramış bir strateji olarak dikkati çekiyor. Kentler arası geçişi önleme ve ulusal sınırları çok sıkı kapatma gerektiren "Sıfır Covid", karantina süresi önceden halka duyurulduğu için şeffaflık ilkesine dayanıyor. Böylece toplumsal hareketlilik neredeyse durdurulurken, tespit edilen hastaların çabucak izolasyonu sağlanabiliyor. Vee... Vaka sayısı sıfıra yaklaşan il ya da ilçeleri büyük bir mükâfat bekliyor: "Yeşil bölge" ilan edilmek!..
Diyelim Kadıköy günün birinde "yeşil bölge" olmayı başardı! Orada tüm yasaklar derhal kalkıyor ve canlılık başlıyor. Elbette Kadıköy'ün yaşamı renklenince bu, Beşiktaş'ta yaşayanlar için de motivasyon kaynağı oluyor. Hatta "yeşil bölge"ler arası seyahat de mümkün hale geldiğinden nihayet hayat "normal"e dönüyor!

NEDEN TAM KAPANAMIYORUZ?

Avrupa'da "Sıfır Covid" bildirisini kaleme alan bilim insanlarından sosyolog Heinz Bude, virüsün sadece tıbbi değil, aynı zamanda "sosyal bir fenomen" olduğunu söylüyor ve insanları ödüllendirme üzerine kurulu bu planın Melbourne gibi bir metropolde bile işe yaradığını hatırlatıyor. Bildiride ayrıca zorunluluk dışı seyahatler yasaklanacağı için, virüsteki mutasyonun da durdurulabileceği belirtiliyor.
Peki "Sıfır Covid" bu kadar mükemmel ve aynı zamanda basitse hükûmetler neden onu hemen uygulamıyor? "Covid'le yaşama" stratejisinde neden ısrar ediliyor? Elbette sorunun ilk cevabı "ekonomi" ama mesele bununla bitmiyor. Konuyu hafta boyunca en çok tartışan ülke İrlanda'da başbakan Michael Martin, "Sıfır Covid"i ülkesinin coğrafi konumu ve İngiltere ile ilişkilerinden dolayı "gerçekçi" bulmadığını söylüyor. Sadece Martin'in değil, diğer birçok liderin de gerek Avrupa Birliği normlarına, gerekse "insan hakları"na aykırı diye seyahat yasaklarına sıcak bakmadığı biliniyor. Böylece vaka ve ölüm grafiği adeta uçaklar gibi bir aşağı, bir yukarı salınırken havalimanları, kayak pistleri ve AVM'ler "popülizm" kokmaya devam ediyor!

HEPİMİZ FATİH KOPARAN'IZ!

Şu halde tüm suç, ufku takım elbise ve meclis toplantılarıyla sınırlı "yönetici sınıf"ta mı? Oysa ortada bir "popülizm" olması için bunun bir de alıcısı, yani bir "popülasyon" olması gerekmez mi?
İşte kısa zaman önce bavulunu toplayan ve pandemiye rağmen Meksika'ya giden Fatih Koparan, tam da bu soruya cevap veriyor. Gezgin ve Twitter ünlüsü Koparan, "sponsor" desteğiyle Aztek ülkesini karış karış gezerken Tulum Beach'ten paylaştığı parti fotoğraflarıyla binlerce beğeni alıyor! En ilginci de... Az önce marketteki maskesiz şahsı linç etmek için "tweet" atan ya da aylardır virüs yüzünden asansöre binmeye çekinenler, bu fotoğrafları ilk "like edenler" oluyor! Duyarlılık ve sefahat, korku ve pervasızlığın karışımı olarak insan... Fatih Koparan takipçileriyle adeta "canlı bir belgesel" çekiyor.

O HALDE, HAYDİ MARS'A!..

Gezmek, görmek güzel şey. Ama demek olup bitenden hiç ders alamamışız ki Korona'yı başımıza bela edenin ölçüsüz seyahat aşkı ve bu aşktan beslenen tüketim kapitalizmi olduğu unutuluyor! Hatta... Korona sonrası "gidilecek yerler" listesinde artık Mars da yer alıyor!
İşte Elon Musk'ın önümüzdeki 30 yıl içinde "kızıl gezegen"e tam bir milyon kişi götürme ve orada yaşam başlatma projesi, artık kimseyi şaşırtmıyor. Musk, bu kişiler arasında sadece ultra-zenginler bulunmayacağını, "durumu olmayanları" da kolonide birçok "iş fırsatı" beklediğini müjdeliyor! Tabii yolculuk için Dünya'dayken belli bir kredi alıp, Mars'ta çalışarak borcu ödemek kaydıyla!..
Yani... Tarih kitaplarında okuduğumuz "kölelik hukuku", 21. yüzyılda bu kez uzay versiyonuyla yeniden canlanacağa benziyor!
Esaret ve cüret, hiçlik ve sonsuz olma arzusu, virüs ve antikor tek bedende... Galiba "tanrıya öykünen" insan için yolun sonu görünüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi