İYİ TASARIM ELEKTİRİK FATURASI ÖDER Mİ?

Kötü yönetilen, hatta yönetilmeyen bir ekonomi sonucu zam yağmuru altındayız.

Devleti yönetenlerin “Soğan Ekmek” yenmesini tavsiye etmeleri, bir bakıma toplum olarak bizlerle alay etmeleri anlamına geliyor. Diğer yandan içinde bulunduğumuz zaman tek bir şey fısıldıyor: Değişmemiz, değiştirmemiz şart. Şimdilik mikro yaşamlarımıza bakalım bu değişim için.

Ekonominin çökmesi bir milletin başına gelebilecek en büyük sorun. Devlet yapısı biz refah içerisinde, temel ihtiyaçlarımızı karşılayabilir bir düzende, güvenlikli, adaletli ve sağlıklı yaşamlar sürelim diye var. Bugünün devletleri bunu sağlayamıyor. Kızgınız. Kaygılıyız. Lübnanlı yazar Amin Maalouf‘un tanımladığı gibi “Haklı olanların yaman öfkesi” içimizde yükseliyor. Ne var ki kurulu düzen içinde atıllaşmış, tembelleşmiş insan çoğunlukla büyük sorunlar karşısında çaresizdir; Ya büyük bir kurtarıcı veya bir mucize bekler; ya da çürümüşlüğün içinde son ana kadar var olmaya çalışır.

Oysa insanın en büyük kurtarıcısı yine kendidir.

Sistemin yetersizliği bizi yaşamda kalmak için değişmeye itiyor. Küresel salgın mutasyonları ile devam ederken, kısıtlamalarla geçen iki yılın intikamını sokaklara daha çok çıkarak, daha çok alışveriş yaparak, daha çok tatil yaparak çıkarma eğilimi gösterdik. Her dakika değişim gösteren ekonomik dalgalanmalar içerisinde, hızla karanlık günlere koşarken “Black Friday” reklamları hız kesmedi. Tüm bunların arasında, umutsuzluk Pazar’ı yaratmak değil hedefim. Aksine, bu zor zamanlarda yüz güldürecek birkaç öneri sunmak istiyorum. Kendi mikro yaşamlarımızda yapacağımız değişiklikler, bu zorlu zamanlara adapte olmamızı sağlayabilir.

BİREYSEL ELEKTİRİK TÜKETİMİ

Banka işlemlerinden, eğlenceye gittikçe daha bağımlı hale geldiğimiz teknoloji, sadece kitlesel değil bireysel anlamda da bizleri büyük birer enerji tüketicisi konumuna sokuyor. Isınmak veya soğumak, her dakika çevrimiçi olmak, evden çalışmak veya okula devam etmek, son teknoloji ev aletlerini kullanmak, oyunlar, TV gibi eğlence araçlarını yaşamlarımıza dahil etmek kişisel elektrik tüketimimizi geçmiş yıllara göre büyük oranda arttırdı.

Ülkemizde elektrik dağıtım hizmetleri özel kuruluşlar tarafından sağlanıyor; gerek kuruluşa gerekse coğrafi bölgelere göre farklı bedellendiriliyor. Ödenen tüketim bedeli, ister ticari ister mesken olsun tüketimin tek zamanlı mı, üç zamanlı mı olduğuna göre de farklılıklar içeriyor. Salt tüketimimiz için ödediğimizi sandığımız faturada, bu tüketim miktarının okunmasından, dağıtım hizmetlerine, devletin enerji fonuna katkıdan, kayıp kaçak fonu diye nitelendirilen ve tamamen yasal sorumluluklarını yerine getiren tüketicinin sırtına yüklenmiş bir ek maliyetten tutun da  devletin televizyon kanalı olan ve taraflı, sansürcü yayıncılığı ile uzun zamandır gündemleri meşgul eden TRT için yapılan katkıya dek pek çok farklı ve zorunlu pay da bulunuyor.  TRT için ödenen pay bu ay içerisinde kaldırıldı ve bu faturalarımıza yetkililerin bildirdiğine göre %1.65 oranında bir indirim sağlayacak. Ancak örneğin bir ticarethane işletmediğim halde, kendi evimdeki bireysel tüketimim için hala %18 KDV ödüyorum; bunca ek maliyet, hizmet ve fon ödemelerinin arasında neden ayrıca vergi tahsil edildiği hakkında da hiçbir fikrim yok.

KENDİ ELEKTİRİĞİMİ ÜRETEBİLİR MİYİM?

Ülkemizde 10 kW’a kadar lisanssız elektrik üretme yönetmeliği var. Tüm başvuru süreçlerini, bedellerini, ilk yatırım ve dosya masraflarını karşıladıktan sonra kendi elektriğinizi belirtilen sınırlamalar dahilinde üretebiliyor, fazlasını da devlete satabiliyorsunuz. Teşviklerin ve mevzuatların mevcut olduğu bu düzen, pratikte ne kadar geçerli bilmiyorum; bildiğim tek şey, bireysel kullanım için eğer gerçekten karlı ve işler bir sistem olsaydı, kent hızla bu mekanizmanın içinde büyük bir dönüşüm yaşardı. Diğer yandan bu imkanların açık bir biçimde bilinmemesi, bürokratik zorluklar, ihtiyaç miktarı ve belki de tasarım bakımından etkili sistemlerin olmaması bu imkanın kullanımını kısıtlıyordur. Üstelik bu konuda okuduğum tüm mevzuatlar güneş enerjisi ile sınırlı gibi görünüyor. Eğer tüm masraflarına ve  bürokrasisine katlanırsam, çatıda güneş panelleri ile bireysel elektrik üretebilir gibi görünüyorum kağıt üstünde.

Dünya güneş panellerindense, rüzgar enerjisinin çok daha verimli ve etkili bir enerji sağlayıcı olduğu yönünde ilerliyor. Önümüzdeki 30 yıl içerisinde, dünyanın tüm enerjisinin yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanacağı ön görülüyor. Rüzgar enerjisi bu kaynaklar arasında en ucuzu olarak öne çıkarken tasarım dünyası bu alanda farklı tasarımlar geliştirmeye her zamankinden daha da iştahlı.

Siz de, büyük rüzgar tribünlerinin nasıl da yaygınlaştığını, çoğunlukla sarp tepeleri nasıl da hızla kapladığını gözlemliyorsunuzdur. Bu devasa tasarım Hollandalıların eski rüzgar değirmenlerinden ilham almış ve sonra mühendislerce geliştirilmiş. Küçük farklılıkları olsa da hemen hemen hepsi aynı prensiplerle çalışıyor. Tasarımdaki bu hegemonya, yaratıcı beyinleri çok daha farklı çözümler için arayışa itiyor.

RÜZGAR ENERJİSİ TRİBÜNLERİNDE YENİ ARAYIŞLAR

Norveçli bir kuruluş olan Wind Catching Systems, suda yüzen, devasa rüzgar duvarlarını geliştiriyor. Bildiğimiz rüzgar tribününün beş misli performansa sahip olduğu belirtilen bu tasarım okyanusların ortasında yatayda değil; dikeyde yükselen ve 3 yerine 100 küçük pervaneden oluşan yapısı ile dikkat çekiyor. Şu anda prototip aşamasında olan tasarım, eğer başarılı olursa, performansı ve yenilikçi tasarımı ile rüzgar enerjisi piyasasında oyunu değiştirebilir. 2027 yılında 187milyar dolarlık bir hacmi öngören bir piyasadan bahsediyoruz.

Endüstriyel olarak ve büyük kapasitelerde elektrik üreten bu yatırımlar, önümüzdeki dönemde bireysel elektrik üretimimiz için de umut veriyor.

Amerikalı tasarımcı ve girişimci Joe Doucet bireysel alandaki en yeni tasarımlardan birini sundu. İstenilen ebatta bir çerçeve içerisine yerleştirilen küçük ve çoklu pervaneler estetik amaçla geliştirilmiş bir paravanı andırsa da, arka bahçemizde, terasımızda veya konutlarımızın cephelerinde rüzgarın gücünü hasat edip elektriğe dönüştürmemize yardımcı olabilir.

Doucet’nin hazırladığı ilk prototip 25 aks üzerinde yer alan pervanelerden oluşan bir duvar ve şu anda ABD için belirtilen yıllık ortalama 10.000 kW olan konut kullanımı için yeterli performansı sağlamış. Tasarımcı bu günlerde bu tasarımı “Nasıl daha hafif üretirim?” diye çalışıyor, yeni ve daha hafif malzemelerle deneyler yapıyor. Çünkü amacı bu duvarları yapılarla entegre edebilmek.

Günlük dertlerimizle, zorlu koşullar karşısında umutsuzlukla oradan oraya savrulduğumuz şu günlerde, tasarım ve tasarımcılar umutlarını korumaya ve sundukları yeniliklerle, değiştiği oldukça bariz olan yaşamlarımıza inovatif ürünler yaratmaya devam ediyor.

Kim bilir belki bu sayede çok yakın zamanda ilk olarak elektrik faturamızdan kurtuluruz? Kim istemez?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Özlem Yalım Arşivi