İstanbul'dan Ayvacık'a göç için iyi bir neden: İyi mimarlık

İyi mimarlık nedir? Sanıyorum yanıtı en bol sorulardan biridir bu. Kimileri için teknik, kimileri için estetik değerler ön plana çıkar bu sorunun yanıtını ararken. Geçtiğimiz yüzyıl, mimarlığı bir sanat dalı olarak görür ve tüm diğer yaratımlardan üstün konumlar. İyi, kötü ve berbat örneklerin hemen hemen her coğrafyada artarak kentleri çileden çıkardığı çağımızda ise iyi mimarlığı bağlamdan, ihtiyaçtan ve amaçtan bağımsız düşünmek imkansız. İyi düşüncelerle, daha iyi bir yaşam için yapılan, bulunduğu coğrafyaya uyum sağlayan, iddiası sunduğu yaşamda olan bir mimarlık iyi midir? Bana sorarsanız ziyadesiyle evet.

Kent kentliye dar geliyor. İstanbul’a yanaşan dev Cruise gemilerinden her gün Galataport’a inen binlerce turist belki esnafın, restoran işletmecisinin yüzünü güldürüyor ancak artan döviz kurları ile her hizmetin ve her ihtiyacın fiyatı yerliler için akıl almaz derecede pahalı İstanbul’da. 

Ulaşımda, yeme-içmede, konaklamada her zaman sizden misli ile fazlasını ödeyebilecek turistler oldukça asıl kentliler ikinci sınıf insan muamelesi ile karşı karşıya. Taksiye binebilmek, eğer yer bulabilirseniz gittiğiniz ve parasını ödediğiniz restoranda doğru dürüst ilgi görmek nerede ise imkansız artık.

Kısa süreli kiralamalar ve yabancıların konut talebi ile birlikte belirli bütçelerde yaşanır, güvenli konut bulmak da gittikçe zorlaştı bu mega köyde. 

Astronomik rakamların istendiği kiralık konutların yapı kalitesi, güvenirliği, alt yapısının iyi olup olmadığı kimsenin umurunda değil. Talep eden ediyor; bu rakamları uygulamalardan görenler “bizim neyimiz eksik” diyerek bu fahiş fiyatları arttırıyor. Arkanızı döndüğünüz anda, kiralamak istediğiniz konuta geceliği 20-200 USD arası ödeyecek pek çok insan sırada bekliyor.

İstanbul’da yaşam çoğunlukla kaos kelimesi ile özdeşleştirilir. Kaos Latince bir kavram. Büyük bir boşluk, açıklık anlamına geliyor. Evrende tanrılar öncesi ortamı anlatan ve tanrıların düzen getirdiğini savunan teolojik bir yaklaşımla düzenin karşıtı olarak kullanılır olmuş. Her şeyin bir birine karıştığı, birbirinin içinde yitip gittiği, eriyip yok olduğu, düzensizlik ortamının hakim olduğu bir durumu anlatan kelime artık kaos. Bu tanımlarına bakınca, evet İstanbul’un ta kendisi koca bir kaos. Gerek yaşam şartlarının zorlaşması, gerekse beklenen büyük İstanbul depremi, geçtiğimiz aylardan itibaren İstanbul’dan başka beldelere göç başlattı.

Daha iyi bir yaşam elbette mümkün ve insan yaşamın en iyisini hak ediyor. Geçtiğimiz haftalarda böylesi bir rüyanın tanığı oldum.

Sanatçı ve mimar dostlarımın izini sürerken kendimi bir anda Kazdağları’nın muhteşem doğasında buldum. Muhteşem çam ormanlarının rüzgarın kokusunu değiştirdiği, yabanıl yaşamın izlerini her köşede görebildiğiniz, muhteşem denizi ve güzel insanları ile dolu olan Kazdağları’nda daha önce hiç bilmediğim bir köye doğru yola koyulduk: Tartışık.

Per Se Mimarlık ile Yard İnşaat’ın kurucusu Yosi Amon’un bir araya gelmesi, Çanakkale Ayvacık’ta yer alan bu köyde, o özlenen türden bir yaşam idealinin tohumlarını atmış. Per Se Mimarlık’ın iki ortağı var, Uğur Özer ve Ali Dostoğlu.

Köye vardığımızda bu buluşmamıza bizden önce gelenlerin sıcak merhabası ve çeşitli ikramlar ile karşılanıyoruz. Ali’ye ilk sorduğum soru köyün ismi. Zira dağ tepesinde iki köy var: Aşağı Tartışık, Yukarı Tartışık.. Gerçekten de bir sebepten anlaşamamış köylüler zamanında ve bu tartışma iki köyü doğurmuş; küçük, çok küçük bir yerleşim alanı burası.

Sonrası rüya gibi bir akşamüstü. Köyde kısa bir yürüyüş. Sevgili Sinan Logie’nin enstalasyonu, dostlar, köylülerin elinden çıkma nefis lezzetlerin uzun masalarda tadılması, müzik. Bu deneyimi sizlere daha iyi aktarmak için, işin yaratıcıları ile söyleşi yapmak daha doğru geldi.

Ali öncelikle bu güzel davetiniz için tekrar teşekkürler, gerçekten de çok keyifli oldu. Bu projenin ortakları kimler? 

A.D. Per Se Mimarlık olarak diğer projelerimizin yanı sıra, 2017 senesinden beri, ortağım Uğur Özer’le birlikte Çanakkale Ayvacık’ta müstakil konut ve kırsal turizm projeleri yürütüyoruz. Tasarımını ve uygulamasını üstlendiğimiz, halen inşaatı devam eden bu projeler arasında birçok mecrada yayınlanmış ve Türkiye Mimarlık Yıllığı 2019’a seçilmiş Çoker Evi de yer alıyor. 

Bir süre önce, arkadaşımız ve proje bazlı iş ortağımız, Yard İnşaat’ın sahibi Yosi Amon’un da bize eklenmesiyle, Ormos Gayrimenkul adında bir firma daha kurduk. Amacımız, Kuzey Ege köylerinde konut projeleri geliştirmek…

Neden bu köyü seçtiniz?

A.D. Tartışık Köyü Ormos olarak geliştirdiğimiz ilk projeye, yani Ormos Tartışık’a ev sahipliği yapıyor. İşe buradan başlama nedenimizi kısaca şöyle anlatabilirim: Köyün, ÖktemAykut sanat galerisi ortaklarından Tankut Aykut’un tabiriyle “baştan çıkarıcı” bir hali var. Sanıyorum biz de buna kapıldık… Şaka bir yana, Ayvacık ilçe merkezine, dolayısıyla oradaki imkanlara olan yakınlığı, havadarlığı, sakinliği, bakirliği ve bizim varlığımız ile sağlıklı bir şekilde gelişmeye olanak sağlayacak bir yer olması bizi Tartışık’a çeken en önemli unsurlardı diyebilirim.

Ormos

Ormos isminin anlamı nedir?

A.D. “Ormos” Yunanca koy anlamına geliyor. İstedik ki, sakinlerinin bir yandan iç dünyalarına dönebilecekleri, bir yandansa komşuluklar kurarak dışa açılabilecekleri yerleşkeler kuralım. Tıpkı bir koy gibi, bir yandan güvenli bir liman gibi sığınılabilecek, bir yandan da seyre, keşfe çıkılabilecek yerleşkeler…

Köy ile tamamen uyum içinde, oldukça tevazu sahibi, kendi kendine var olabilen konutlar gezdik ve farklı bölgelerde de bu “tekil ama birlikte” yaşamı projelendirmişsiniz. Proje ne kadar sürede tamamlanacak? 

A.D. Ormos Tartışık projesi şu an için üç etaptan oluşuyor: Tartışık Batı, Doğu ve Kuzey. Tartışık Batı ile Doğu’nun projeleri hazırlandı, inşaat ruhsatları alındı. Tartışık Kuzey’in projesine ise önümüzdeki ay başlıyoruz. Tartışık Batı 4 adet, Doğu ise 5 adet müstakil evden oluşuyor. Batı’nın inşaatına geçtiğimiz kış başladık, önümüzdeki kış da evleri teslim edeceğiz. İnşaat tamamlanır tamamlanmaz da sırasıyla diğer etaplara devam edeceğiz.

Sinan Logie, Fotograf: Yannis Bournias

Sinan Logie ile iş birliği fikri nasıl gelişti? 

A.D. Her şey bir yaz buluşması organize etme fikriyle başladı. Derken, fikri geliştirdik ve bir sanatçıyı arazi yerleştirmesi üretmek üzere köye davet etmeye karar verdik. Buluşmaya gelecek kişilerin aynı zamanda işi de görebilecekleri bir vesile yaratmayı, Ayvacık’a, Assos’a gelecek ziyaretçilere, Tartışık’ta bir uğrak noktası oluşturmayı istedik. Düşüncemizi Haldun Dostoğlu ve Tankut Aykut ile paylaştığımızda, bu işi Sinan’ın yapabileceği fikri gündeme geldi. Sağ olsun Sinan da bizi kırmayarak ortaya çok güzel bir iş çıkardı. 

Şimdi daha da büyük hayallerimiz var: Öyle ki, Tartışık Kuzey’in bir kısmında bir sanatçı konuk evi yaratmak ve her sene farklı bir sanatçıyı Tartışık’a davet ederek ona sakin bir ortamda üretme imkanı sunmak istiyoruz.

Sinan, senin açından bu iş birliği nasıl gelişti, nasıl ikna oldun?

S.L. Ormos ekibi ve ÖktemAykut galeri beni davet etti ve projeyi anlattı. Assos bölgesi yıllardır severek gittiğim ve kutsadığım bir bölge. Ne yazık ki gittikçe baskı altında. Ama Ormos’un projesinin mütevaziliği, köyün sürekliliğine odaklanması beni ikna etti. Ayrıca, gelecekte orada var olabilecek bir sanat programının ilk adımını atabilmek, elbette heyecan vericiydi.

Sinan seni çoğunlukla iki boyutlu eserlerinle tanıyorum ama burada bir yerleştirmen var; iki boyutlu çalışmak ile bu tür bir alan yerleştirmesi yapmak arasındaki duygu farkı nedir?

S.L. İki boyutlu çalışmalarımın ötesinde, 2017 yılından beri heykel, yerleştirme gibi alanlara sıçramaya başladım. 2022’de ilk arazi sanatı (Landart) denemelerimi yapmaya başladım. İşlerim genelde kentsel ve mimari üretimin doğa ile olan şiddetli ilişkisini okunur kılmak. O yüzden zihinsel olarak, ‘’Namazgah’’ işi bir sürekliliğin içinde konuşlanıyor.

Evet, burada sunulan eserin ismi Namazgah idi. Bize Namazgah’ı anlatabilir misin biraz?

S.L. Akademik araştırmalarım genelde İstanbul megapolünün saçaklanması üzerine yoğunlaşıyor. Yani kent ile kırsalın bulanık ara kesitine. Ek olarak yıllardır, megalitik yapılar, ilkel mimariler ve vernaküler mimarlık; yani ‘’mimarsız mimarlık’’ alanına giren elementleri araştırıyor, planlarını kesitlerini biriktiriyorum, vaktim olunca kendim belgeliyorum. Bunlar iki ve üç boyutlu dilimin altyapısını oluşturuyor. 

Ormos ekibinin Tartışık’ta yeni bir hayat kurmayı hedeflediğini anlayınca, onlara: ‘’Tarihte, önce tapınaklar kurulur, sonra kentler, yani hayat, etraflarına örgütlenir’’ dedim. Aklıma hemen boşluğun içine yeni bir boşluk tanımlamak geldi. Doğanın içinde, ama bir çeper oluşturan. İlkel bir tapınak. O yüzden ‘’Namazgah’’ ismi geldi aklıma. O mekanların sadeliği ve mütevaziliği beni çok etkiliyor. 

Üretim süreci, köye ilk geldiğimde doğaçlama bir biçimde gelişti. Altında taşların yığılı olduğu bir Ahlat ağacı gördüm, o tapınağın odak noktası oldu.

Gerisi yıllardır çalıştığım dilin daha büyük ölçekli bir dışa vurumu oldu. İki tona yakın taş döşedik. Yorucu, ama büyüleyici bir deneyimdi. Atalarımız yerleşik hayata geçmeye başlarken, muhtemelen aynı sadelik ile çalıştılar. 

Mimar kökenli bir sanatçı, yazar, müzisyen, kent meraklısı, eğitmen gibi şapkaların var. Bunların birbirini kısıtladığı, beslediği durumlardan söz eder misin?

S.L. Sistem bizi gittikçe ‘’uzman’’ olmaya zorluyor. Oysa insan oğlu daha karışık bir varlık. O yüzden uzman olmayı reddediyorum. Bir alandan öbürüne sıçrayarak tekrar acemi olmayı, hata yapmayı ve öğrenmeyi seviyorum. Elbette hepsi birbirini besliyor, ayrıca yorucu süreçler. Ama, galiba mutluyum.

Yerleştirme öncesi köyde yürüyüş ile alana geldik, ve bizi bir dinleti ile karşıladınız, tüm bunlar ne kadar sürede ne tür duygularla tasarlandı, biraz mutfağı merak ediyorum.

Hepimiz o günün özel olmasını hayal etmiştik. Köyün inanılmaz doğası ve dokusuyla iç içe olmayı istiyorduk.

Müzik en acemi olduğum alan, en azından şimdilik. Pandemi döneminde atölyemde arkadaşlarım ile doğaçlama müzik yapmaya başladık. Bu bir tür direniş ritüeline dönüştü. ‘’Namazgah’’ın açılışı için ses olmasını istiyordum. Mimarlıktan önce, beraber ses yapmak insanları beraber getirdi. Müzisyen yoldaşlarımla, açılıştan bir saat önce buluşup, nasıl bir dinleti yapabileceğimizi kararlaştırdık, konuşarak. Sonrası, her zamanki gibi doğaçlama bir şekilde gelişti. Seslerin, ‘’Namazgah’’ gibi, ilkel ve sade olması önemliydi. Zaten hepimiz amatörüz, senfoni çalmamız imkansız.

Köydeki yerleşime dönersek, burası kaç haneli köy?

A.D. Tartışık 10-15 haneli bir köy. Zamanında kendi içlerinde bir tartışma yaşamış oldukları için Aşağı ve Yukarı Tartışık olarak da ikiye ayrılmış… 

Ayvacık’ta son yıllarda popülerleşmiş kimi örneklerin dışında kalan köylerin hemen hepsinde, genç nüfus köyü terk ederek ilçe merkezine ya da Çanakkale’ye göç etmiş. Bu durum ister istemez köy nüfusunun azalmasına neden olmuş. 

Köylülerin hazırladığı yemek ile ağırlandık. Yerel halk ile aranızda nasıl bir ilişki var?

A.D. Yemekleri hazırlayan ekibin başındaki Alaattin Kayar, Ayvacık’ın yerlisi ve aynı zamanda kaba inşaat ustamız. Kendisiyle tanışıklığımız bölgedeki ilk inşaatımıza dayanıyor. Düğün yemeği de yaptığını bildiğimizden ilk aklımıza gelen o oldu. Sağ olsun ailesiyle birlikte harika bir iş çıkardı…

Kentlilerin bu tür bakir yerleşim alanlarına geldiği her senaryo iyi anılmıyor, sizin nasıl bir deneyiminiz oldu?

A.D. Tartışık’ın daha önce anlattığım göç nedeniyle biraz melankolik, fazlasıyla da huzurlu ve barışçıl bir havası var. Umarım biz de bu atmosferin bir parçası haline gelebiliriz.

Ormos

Ormos’taki evlerden birinde yaşamayı planlayan biri nasıl bir hayat tarzına sahip olmalı? Neler düşlediniz?

A.D. Ormos Tartışık’taki evlerin köyle barışık, ancak şehir konforunda evler olmasına çalıştık. Onları yaz-kış yaşanabilir şekilde tasarladık. Ayvacık’a İstanbul’dan 4 saatte ulaşılabildiği de düşünüldüğünde, bütün sene boyunca, gerek kısa bir hafta sonu seyahati, gerekse uzun süreli bir konaklama için uygunlar… Sakin ve doğayla temas halinde bir yaşantı arzulayan, uzun yürüyüşlerden, bahçesine bir şeyler ekmekten, köy tipi fırınında ekmek yapmaktan, şöminede yanan ateşi seyretmekten, düşünülmüş mekanlarda yaşamaktan hoşlanacak herkes burada olmaktan keyif alacaktır diye düşünüyorum.

Sanat ve mimarlık arasındaki bağlara ilişkin düşüncelerinizi sorsam kim cevap verir?

S.L. İkisi de hem çok önemsiz, hem de olmayınca medeniyet kuramıyoruz.

Büyük kentten başka alanlara göç gittikçe artıyor ve birbiri ile aynı duyguları paylaşan insanlar komüniteler oluşturuyor. Bu komün yaşam formlarına ilişkin düşünceleriniz neler?

A.D. Bunun Ormos Tartışık’ı kurgularken üzerine epey kafa yorduğumuz bir konu olduğunu söylemem lazım… Ayvacık’taki köylerde ve çevrede baskın olan üç yaklaşım var: Mevcut bir köy evinin tadilatı, boş arsa üzerine müstakil yeni ev inşası (biz de Per Se Mimarlık olarak bu tür projeler yaptık ve yapıyoruz) ya da ekoturizm projeleri. Ormos Tartışık, bu anlamda arada bir yerde konumlanıyor. Öyle ki, bir site sakini, yahut kooperatif hissedarı değilsiniz. Yan yana, dolayısıyla bir arada, ancak bir yandan da bağımsız, müstakil bir evdesiniz. Her bir ev, kendi parselinde, kendi tapusu olan, bağımsız bir birim. Röportajın başında “ormos” kelimesinin koy anlamına geldiğini söylemiştim. Tıpkı koyun tariflediği aradalık gibi, biz de arada bir yaşantı tarifliyoruz diyebilirim.

Çağımızda mimarinin mevcut durumu ve geleceğine ilişkin düşüncelerinizi sorabilir miyim?

A.D. Her şey hızlanırken mimarinin yavaş kalmaya çalışması hem bir ikilem hem de bir gereklilik… Bu dengenin tutturulduğu ölçüde, ortaya hala güzel işler çıkabileceğine inanıyorum.

Namazgah, Sinan Logie, fotoğraf Cihan Poçan


Son olarak gelecek planlarınızda neler var?

A.D. Per Se Mimarlık olarak az önce ifade ettiğim dengeyi tutturabilmeyi, Ormos Gayrimenkul olaraksa Tartışık Köyü’nde başlattığımız girişimi devam ettirerek bölgede başka türlü bir yaşantı tariflemeyi arzu ediyoruz diyebilirim.

İtiraf etmek gerekirse, köydeki buluşmada “Namazgah”tan yükselen ve hafif hafif esmeye başlamış rüzgarla yayılan doğaçlama seslere kulak verdiğimiz an, Yosi de, Uğur da, ben de bayağı bir duygulandık. Bu anı mümkün kılan herkese çok teşekkür ediyoruz. 

S.L. Ormos ve ÖktemAykut ekiplerine çok teşekkür etmek istiyorum. Oldukça çılgın bir fikirdi, bedenleştiğinden ötürü çok mutluyum. 

Ayrıca hepimiz, yerleştirmenin yapım sürecini ve sonucunu belgelediği için Cihan Poçan'a teşekkür ediyoruz.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
Özlem Yalım Arşivi