Özlem Yalım
İcatlar ve Dyson
Bu hafta, 15 Kasım’da, duyurusu Mart ayında yapılan James Dyson Ödülü’nün kazananı belli olacak. Uluslararası finale kalan 20 proje arasında bir de Türkiye grubu ve fikri var.
Bir tasarımın, yeni bir fikrin ticarileşmesini konu edinen pek çok film var. Bu tür yapımlar genellikle patent savaşlarını, rekabeti, büyük çöküşleri veya kazanımları hikayeleştirirler; gerçek hayattan uyarlama oldukları için de meslek icabı benim çok ilgimi çekerler.
Bunlar arasında en sevdiklerimden ve hemen her ortamda bahsettiklerimden biri, 2015 yapımı olan ve başrolünü Jennifer Lawrence‘ın oynadığı Joy isimli filmdir. Evini temizleme görevi sırtında bir yük olan Joy, bu iş için akılllı bir mekanizma geliştirir ve evi paspaslamayı inanılmaz kolaylaştırır. Bu kolaylığı yaygınlaştırarak herkese yaymak ister; tahmin edebileceğiniz gibi bu süreçte başına gelmeyen kalmaz. Joy’un önüne çıkan hemen her şey ona kurulmuş bir tuzak gibidir. Aile fertleri bile başlı başına birer sorun haline dönüşür; Joy ise tümünün üstesinden inadı ve azmi ile gelir ve en sonunda televizyondaki satış ile başarıyı yakalar. Joy’u bir milyarder yapan icadı, hemen hemen hepimizin evlerinde olan döner başlıklı paspas-kova seti. Dünya çapında ne kadar çok satıldığını düşünürseniz, sadece Joy’a değil, benzer ürünleri üreten pek çok farklı firmaya da nasıl bir kazanç sağladığını hayal edebilirsiniz bu yenilikçi fikrin.
Kitlelere hitap ederek onların yaşamlarında bir fark yaratan tüm tasarımlar ve icatlar, sahiplerini fazlasıyla ihya etmiştir. Süreç ne kadar zorlu ise, eğer fikir çığır açan cinsten ise sonu hayatınızın sonuna dek yetecek kadar para kazanmanızla sonuçlanır. Patent tarihinde bunun gibi sayısız örnek var. Bu milyarderlerden biri James Dyson. 1947 yılında doğan İngiliz Tasarımcı, dünyadaki en zengin tasarımcılardan biri olabilir. 2022 yılında Birleşik Krallık’ta en çok vergi ödeyen 50 isimden biri olan Dyson, 91 metrelik bir süper yata, iki adet özel jete, bir helikoptere sahip. Eğitiminde sanatı, mühendisliği ve tasarımı birleştirdikten sonra fark yaratan ve mühendislik bilgisi içeren işler üretmeye başlıyor ancak bu tasarımlarını hiçbir üretici üretmek istemeyince, kendi şirketini kurmak zorunda kalmış.
Dyson markasını dünya çapında bilinir kılan ürün, geleneksel elektrikli süpürgelerdeki torbayı kaldıran teknolojiyi sunan torbasız süpürgeler oldu. Bu fikir 1970’lerin sonlarından itibaren aklında olan bir fikirdi. Kir topladıkça emiş gücünü kaybetmeyen bir elektrikli süpürge yaratmak için döngüsel ayrıştırmayı kullanmak istiyordu. (cyclonic seperation) Bu fikri aslında fabrika ölçeğindeki bir testere mekanizmasından edinmişti. Piyasadaki torbalı geleneksel süpürgelerin performansına karşılık, bu teknolojiyi bu alete uyarlaması gerçekten de hem kendisi hem de firması için çığır açtı. G force ismini verdiği ve yaklaşık olarak 5127 prototip sonrasında hazır edebildiği ilk süpürgeyi 1983 yılında piyasaya sunabildi. Bu makine pembe renkliydi ve “Torbaya hoşça kal” sloganı ile pazarlıyordu. Bu iki faktör tüketici üzerinde etkili oldu. Bu girişimi ve tasarımı ilk on yıl içerisinde ona ödüller ve bilinirlik getirirken, hızla Amerika, Japonya gibi pazarlara açıldı.
Hikaye belki bir elektrikli süpürge ile başladı ama çamaşır makineleri, küçük ev aletleri ve hatta bir elektrikli otomobil ile devam etti. Dyson bir pil fabrikası bile satın aldı ancak, elektrikli otomobil pazarını verimli bulmayarak bu maceradan çekildi. Günümüzün en kapsamlı ve üretken teknoloji ve tasarım markalarından biri olan Dyson, 2017 yılında yeni ürün geliştirme ve Ar-Ge için 7 milyon Pound harcamış. Halen ülkesinde robotik teknolojilere ve yapay zekaya en büyük yatırımı yapan şirket konumunda. 3500 ten fazla mühendis, bilim insanı ve tasarımcı istihdam eden şirket, sanat projelerinden akademik desteklere, savunma sanayinden, tüketici ürünlerine dek her alanda etkinlik gösteriyor.
Tasarım ve teknoloji ile böylesine büyümenin mümkün olduğunu gösteren iyi bir örnek Dyson.
2005 yılından bu yana vakfı tarafından sunulan James Dyson Ödülü, gençleri “bir sorunu çözen bir şey tasarlamaya” davet eden uluslararası bir öğrenci tasarım ödülü. Yarışma, ürün tasarımı, endüstriyel tasarım ve mühendislik alanlarında üniversite düzeyindeki öğrencilere veya yeni mezunlara açık bir program olarak her yıl açılıyor. Ödül, gençleri tasarım ve mühendislik konusunda heyecanlandırma misyonunun bir parçası olarak James Dyson’ın kurduğu James Dyson Vakfı tarafından veriliyor.
Her yıl ülkesel birincilerin yanında ayrıca uluslaraarası finalistler belirleniyor ve bunların arasından James Dyson’un seçtiği bir uluslararası birinci seçiliyor. İçinde bulunduğumuz hafta,15 Kasım’da, duyurusu bu yılın Mart ayında yapılan James Dyson Ödülü’nün kazananı belli olacak. Uluslararası finale kalan 20 proje arasında bir de Türkiye grubu ve fikri var.
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden bu ödüle başvuran öğrenciler Ecem Ertan, Onur Sertgil ve Rana İmam Esirger, ağaçlara monte edilen ve ForestGuard adı verilen hayat kurtarıcı bir cihaz tasarladı. Bu cihaz, itfaiyecilerin bir yangından haberdar olma süresini ortalama 90 dakikadan sadece 15 dakikaya indiriyor.
Böylesi önemli bir ödül programında James Dyson tarafından seçilecek 20 uluslararası finalist arasında olmak gerçekten de çok büyük bir heyecan. Şimdiden bu proje uluslararası basın platformlarında yer bulmaya başladı.
ForestGuard, havadaki değişiklikleri tespit etmek ve yangın olması durumunda yerel yetkilileri uyarmak için ağaçlara takılan bir sensör sistemi olarak tanımlanıyor.
Her 16 hektarlık orman için - ya da yaklaşık 16.000 ağaç için - yalnızca bir sensör gerekli ve sistem, yanlış alarmları önlemek adına orman yangını ile sigara veya araba egzozu gibi farklı emisyon türlerini ayırt edebilir olarak düşünülmüş. Projenin ekibinde teknoloji sorumlusu olan ve sahadaki deneyimi ile öne çıkan Suat Batuhan Esirger bulunuyor. Esirger verdiği bir röportajda, bu sistem ile müdahale süresinin 90 dakikadan 15 dakikaya indiğini belirtiyor. Daha önceki yangınlarda drone pilotu olarak destek sağlayan Esirger ve ekip üyeleri, Türkiye’de artan orman yangınlarının ardından projeyi geliştirmeye başlamışlar ve iyi ki bu ödüle de başvurmuşlar. Projeyi bir tasarımcı gözü ile inceledim; gerçekten de ilk etapta akılda soru işareti oluşturabilecek her konu düşünülmüş görünüyor. Kutlamak gerekli!
Sonucu en az onlar kadar heyecanla beklerken, gururlanarak kendilerine şans diliyorum. James Dyson gibi bir çağdaş vizyonerin sunduğu imkanların global ölçekte bu denli motive edici olmasından da büyük keyif duyuyorum. Hedefini bilen tasarımcılar için yol her zaman bulunuyor.