Özlem Yalım
GELECEĞİN DİSTOPİK DEĞİL, ÜTOPİK RÜYASI: “DOT ORMANDA”
Yaratıcı endüstriler alanında dünya üzerindeki en iyi istatistiklere sahip Birleşik Krallık’ta yapılan bir araştırmaya göre, 12 ay içerisinde kültür sanat etkinliklerine katılan veya kültür merkezlerinde bulunanların sağlıklarının %60 oranında iyileştiği gözlenmiş; düzenli tiyatroya gidenlerin de sağlık oranları ortalamaya göre %25 daha iyi olarak kaydedilmiş. Bir de ormanda tiyatro izlediğinizi hayal eder misiniz?
15 Ekim akşamı iş yerimden çıkıp yönümü Kemerburgaz’a çeviriyorum. Kent merkezinden 20 dakika uzaklıkta olan Kemerburgaz Kent Ormanı’na girdiğimde, tüm gün kulağımda çınlayan otomobil gürültüleri, boğazımı daraltan tozlu ve basık bir hava, binaların yarattığı sıkışıklık hissi geride kalıyor.
Bu kadar kısa sürede farklı bir iklime ve atmosfere geçiş yapmanın verdiği mutluluk bedenimin ve ruhumun üzerinde tüm etkisi ile hissediliyor. Yeşil, burnumdan, derimden, gözlerimden içime nüfuz ediyor.
KENTLİ YAŞAMIN ÜTOPYASI YEŞİL BİR ALAN
Bu alan Orman Bakanlığı’ndan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne 8 yıllığına tahsis edilmiş ve tam 6 yıl boyunca kentlinin kullanımına kapalı kalmış olan Kemerburgaz Kent Ormanı. Ben dahil pek çok kentli varlığından bile habersizken, Ekrem İmamoğlu ve ekibinin hızla sonuca ulaştırdığı konulardan biri bu... Yaklaşık 6 milyon metrekarelik bu alanda ilk başlarda yapılandırılmış ama hiçbir zaman tamamlanmamış bazı yapılar, bir gözetleme kulesi, hatta bir de Mimar Sinan eseri olan Moğlova su kemeri var!..
Binlerce bitki ve canlı çeşidinden bol oksijenden bahsetmeme gerek var mı?..
Sizi tüm sempatikliği ile karşılayan bir atlı karınca, çocuklar ve yetişkinler için bisikletler, dinlenme alanları, piknik alanları, yürüyüş parkurları ile gittikçe gelişen bu orman, artık kentin kazandığı yemyeşil bir vaha. Yolunuzu buraya düşürmez ve kapısından içeri girip de keşfe çıkmazsanız burada yaşanan değişimi anlayamayabilirsiniz; umarım arkadaşlarınızı, ailenizi alıp en kısa zamanda bu ormanın yollarında kaybolur, keyfini çıkarırsınız!..
UMUTSUZLUĞUN İÇİNDE UMUT
Perşembe akşamı beni bu ormana getiren, başka bir rüya: Böylesi bir ormanda, günümüz koşullarının gerektirdiği gibi açık ve sağlıklı bir havada, fiziksel mesafe endişesi taşımayacak kadar geniş bir alanda bir tiyatro oyunu izleyecek olma heyecanı!..
Önce kapanan, sonra açılan, sonra yine kapanan ve yine açılan sahneler, krizlerin pek de iyi yönetilemediğini anladığımız ülkemizde tüm sanatçıların ve sanat kuruluşlarının kanayan yarası oldu pandemi ile birlikte. Kuşkusuz tüm sanat dalları etkilendi. Ancak hiçbiri performansa dayalı tiyatro ve müzik dünyası kadar sarsılmadı. Oysa pandemi öncesinde tiyatro ve izleyici sayısı da gösterime sunulan eser sayısı da yavaş yavaş artış gösteriyordu. TÜİK’in açıkladığı 2019 istatistiklerine göre Türkiye’de 766 tiyatro salonu ve 8 milyona yakın tiyatro izleyicisi var. Tiyatro izleyicisi 2019 yılında bir önceki yıla göre %0,7 oranında artmış; oynanan eser sayısında ise %4,5 oranında bir artış sağlanarak 9796 olarak kayıtlara geçmiş. Yine de tiyatro dünyası için yaşam salgın öncesinde de hiç kolay değildi.
Bu zorluklar, İstanbul’un 2005 yılından bu yana önemli bir tiyatro kuruluşu olan Dot Tiyatro’ya Kanyon’daki salonlarını kapattırmıştı. Bu kararın, ilk başta onlara ve oyuncularına ne kadar ağır geldiğinden bahsediyor tiyatronun kurucularından Özlem Daltaban; ancak ardından bir de pandeminin getirdiği bu olağanüstü koşullarla karşılaşınca da “İyi ki kapatmışız salonu” diye düşünmüşler Murat Daltaban ile…
Zorlu koşullar hemen her zaman büyük fikirlerin ortaya çıktığı, insanların yaratıcılıklarını en etkin biçimde sergilediği dönemler olmuştur. Umutsuzluğun içinden hep bir umut doğar. İşte tüm olumsuzluklar üst üste gelirken, kentin yeşil rüyası ile tiyatro rüyası buluşmuş. Büyükşehir Belediyesi, Kemerburgaz Kent Ormanı içerisinde vasıfsız kalan birtakım bölgelere anlam kazandırmaya; Dot Tiyatro da bugüne kadar yapageldikleri işlerine farklı bir boyut katmaya çabalarken bir araya gelmişler. Böylece “Dot Ormanda” fikri ortaya çıkmış. İyi ki!..
ORMANDA BAŞKA BİR YER
Ormanın ortasında bir tiyatro işletme girişimi, üstelik günümüz koşullarında tahmin edersiniz ki başka bir tür cesaret gerektiriyor. Bildiğiniz her şeyi dönüştürmek, esnetmek, genleştirmek, belki daraltmak ve pek çok şeye de sıfırdan başlamak gerek. İşletmecisi için bunca farklı olan bu deneyim, elbette oyuncusu için de öyle, artıları ve eksileri ile birlikte gelen, bilinmezlerle dolu bir yeni yol. Ne var ki Dot Tiyatro 2005 yılında kurulduğunda da sundukları oyunlar, sahne tasarımları ve mekânsal deneyimleri ile Türkiye’deki alternatif tiyatro anlayışına yine cesurca bir kapı aralamıştı.
Murat ve Özlem Daltaban’ın bu yaratıcı fikri hayata geçirme azmi, birlikte oldukları oyuncularla, onlara destek veren kişi ve kurumların birlikteliği ile kısa zaman içinde bir kolektif çabaya dönüştü ve kentin yaratıcı kültürüne bir umut topu olarak düştü. Yaratıcı aklın sınırsızlığı, hepimizi karanlıklardan çıkarmaya yetecek bir güç ve ormandaki bu başka bir yer bize bu gücün şu gönlerde en ihtiyaç duyduğumuz özelliğimiz olduğunu hatırlatıyor.
“Dot Ormanda”, bir açıp bir kapanan, bazen yağmurlu, gittikçe soğuyan havalara inat, yeşil rüyanın ortasında bir kültür sanat ütopyası yaratmış görünüyor. Yerleştiği bu yeni yerinde birkaç ahşap kulübe ortasına konumlanmış kocaman daire sahnesi ve etrafını sarmalayan oldukça geniş bir yeşil alan var. Tüm bu alanı ise derin ve sessiz bir orman sarmalamış durumda. Bol oksijen içerisinde, Dot’un birbirinden anlamlı oyunlarını deneyimlemek, bu esnada, bir salonda olamayacağınız biçimde rahat olabilmek de bir yenilik. İnsanı özgürleştiren bu ortamda, tiyatronun yeni formatı da özgür. Kalkıp kahveni alabildiğin, belki yere ya da piknik masalarına oturmayı tercih ettiğin, dönüşen çağımızın tüm getirdiklerini de insana sunan bir yeni yaklaşım.
“Dot Ormanda”, başka bir ütopyayı da gerçekleştirdi: Bu alan sadece kendi programlarının sunumu için bir yer değil; kentin tüm tiyatro kuruluşlarına açık bir buluşma platformu olarak hayata geçti. Zorlu zamanların dayanışma ruhu, yaratıcı insanların bir arada üretme kültürü de böylece bu rüya içinde yer buldu.
Bir orman ve ormanda tiyatro fikri, üstelik işine adanmış, üretken, azimli ve yaratıcı insanlarla bir araya gelince, benim için gelecek hayalini distopik değil ütopik bir hale getirmeye yetiyor.
Sizce de öyle değil mi?..